- 362 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cemil ağa(15/5/2016)
O sabah erken uyanmıştı,düşünceli görünüyordu,yüzünde kimi zaman endişe kimi zaman keder ifadesi vardı.İçinde bir kavga olduğu belliydi;ama zihni henüz bu kavgaya karışmıyordu.Evvelki sabah Harran’dan keyif kaçıran bir mektup almıştı.Bir kahyanın mektubunda keyif kaçıracak ifadeleri tahmin edebilirsiniz.Ürünün kötülüğü, alacakların geri kalması, gelirin azalması gibi şeyler.Geçen yıl da tıpkı bunun gibi mektuplar almıştı.Bu iş kolay çözülecek gibi durmuyordu.Ciddi tedbirler almak gerekiyordu.Bu arada işleri ile ilgilenmesi bakımından Cemil ağaya haksızlık etmeyelim:Kahyadan ilk mektubu aldığında köyde bazı değişiklikler yenilikler yapmayı düşünmeye başlamıştı.
İdare,iktisat ve daha başka bakımlardan yeni bir düzen tasarlamıştı;ama bu tasarı henüz kafasında olgunlaşmamıştı.Kahyanın mektupları onu her yıl yeniden düşünmeye zorluyordu, tasarısının olgunlaşmasından önce kesin tedbirler almak gerektiğini anlıyordu.
Yıllar önce devlet yenilik amacı ile "Toprak işleyenin Su kullananın!" sloganıyla reform yapılmış,topraklarının büyük kısmını bir gecede kaybeden babası kalp krizi ile yaşama veda etmişti. Babasını kaybettiğinde altı yaşındaydı. Karaoğlan hükümeti ağalara savaş açmıştı;büyük destek toplayan Ecevit, "Tarım ve Toprak Reformu Kararı" çıkardı.
"Halkının çoğunun geçimi, yaşamı topraktan olan bir ülkede, toprak adaleti yoksa o ülkede adalet yok demektir. Gene, halkının çoğunun geçimi, yaşamı topraktan olan bir ülkede, toprağı işleyenlerin bir kısmı, işledikleri topraklar üzerinde yarı köle durumundaysalar, o ülkede toprak demokrasisi yok demektir ve o ülkenin demokrasisi, toprağa ayak basmamış, toprağa kök salmamış, yüzeyde kalmış bir demokrasidir diyordu Ecevit.
Ne var ki, bu yasa da, Urfa bölgesindeki ’kısmi’ uygulama dışında –sonradan, bu da geçersiz sayıldı– kağıt üzerinde kalmaktan öteye geçmedi. Demirel yönetimindeki Adalet Partisi’nin Danıştay’a yaptığı başvuru sonucunda ve iki yıl sonra, toprak ağaları desteğindeki itirazın Danıştay ve Anayasa Mahkemesi tarafından yerinde görülmesiyle iptal edildi. Yeni bir yasa çıkarılmadığı için, sözüm ona kamulaştırılmış topraklar eski sahiplerinin eline yeniden geçti. Buna karşın, toprak ağaları, yalnızca Urfa bölgesinde 8.5 milyon dönüm toprağı "zilyetlik" iddiasıyla mülkiyetlerine geçirebildiler.Böylece küçük Cemil ağa topraklarına yeniden kavuşmuş oldu.
Cemil uyanır uyanmaz hemen kalkıp yüzünü yıkamaya çayını içtikten sonra her şeyi inceden inceye düşünmeye bir şeyler tasarlamaya ve düşüncelerini yazmaya niyet etmişti. Bir süre bu niyetle savaşarak yatağında kaldı ; sonra da kahvaltısını he günkü gibi yatağında yapmaya hemen ardından uzun uzun işlerini düşünmeye karar verdi.Çayını içtikten sonra yatağında doğruldu;kalkacak gibi oldu;terliklerine baktı;hatta bir ayağını yataktan aşağıya sarkıtmaya yeltendi ve hemen geri çekti.Saat on olmuştu birden telaşlandı. Yüksek sesle kendi kendine "Ben ne yapıyorum?"diye sordu.Bu kadar tembellik yeter kalkıp işe başlamalı dedi zihninden,odada küçük bir koridorla geçilen bitişik odadan homurtular geldi.Kahya her zaman uzanıp uyukladığı yerden atlamıştı.Yaşlıca bir adam odaya girdi.Üzerinde uzun gri bir ceket sarı bakır düğmeli gri bir yelek giymişti,ağzını kapamadan esnemeye başladı,altın kaplama dişleri birer boşlukla sıralanmıştı.Kafası dazlaktı;ama kulaklarının önünde her birinden üç sakal çıkabilecek kırlaşmış iki favori sarkıyordu.Kahya ne üstünü başını ne de çehresini değiştirmeye yeltenmemişti. Elbiseleri köyden getirdiği numuneye göre dikilmişti. Uzun gri ceket ve gri yelek giyiyordu çünkü bu elbiseyi zamanında Cemil’in babası Mehmet ağa’nın konukluğuna giderken giymişti. Bu üniforma kahyanın hatıraları arasında hizmet ettiği ailenin büyüklüğünü temsil ediyordu.
Bir zamanlar büyük ağanın konağının sessizliği içinde sürdükleri rahat ve zengin hayattan ihtiyarın hafızasında yalnız bu kalmıştı. Serin bahar gecelerinde çevre köylerin ağaları ziyarete gelir o gün konakta telaş yaşanırdı. Büyük ağa ölmüştü aile resimleri de kimbilir hangi çatı altında sürünüyordu ; bu eski hayatın bu şanlı efsanesi çoktan kaybolmaya yüz tutmuştu.İşte kahya bu nedenle gri ceketinden hiç ayrılmıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.