- 846 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BÂKİR-İ TÂSVİR
Zamanın köhneleşmiş kesimlerinden, yığılarak ilerleyen bizler; parçalanmış et torbalarından, atılan atıklardan doğrularak var olan bizler. Toprağı perçinleyerek yeni filizlere gebe bırakan bizler; şafak sökmeden ayı geceye devreden bizler…
Çağlayarak ilerliyoruz. Geleceği geçmişe heba ederek. An’dan uzaklaşarak.
Yasaklar ve ideolojiler arasında sıkıştık. Gözlerimizde kalıplaşmış hipotezler, yüreğimizde dünden kalan nasihatler.
“SEN KİMSİN?” diyerek haykıran bir filozof ’un elleri arasında nabzım. Düşüncelerim berduşt, kafamda yığınla hüznün dalgası…
Kişiliğimin en bahtsız tarafıyla, yapmacık tavırlarımla kucaklamıştım. Saikalar arasında bir hiç olduğumu nereden bilebilirdim. Gerçekten bir hiç miydim?
Doğruların ve yanlışların metalaştığı; ahlak prensipleriyle paralelleştiği bir an ’da; kapımı çal.
Duygularımın sahibi varmış, -var olanı- sorguladığımda anladım. Anlamlar arasında anlamsızlığım olur musun? Durgunum anla halimden!
…
Bizler, can-ı bahşetme yetisinden uzak; acının koynunda merhamet arayan bizler… Yüksek zirvelerden farkındalığı, cinselliğin aurasında mutluluğu arayan bizler… Düşüncelerin kiralandığı “yerime de düşünür müsün?” dendiği vakitlerdeki bizler… Her şeyin temeline menfaati yerleştirerek, nankörlüğü perçinleyen bizler… Sahi kimiz bizler? Biz dediklerimiz; birden fazla mıdır? Birden birlik miyiz yoksa her birimiz bir miyiz?
…
Yaşamanın huzrunu geç yaşlarda fark ediyoruz. Gençliğin dinginliği kahbece saptırıyor bizleri. Dokunulmaz kılıyor. Yılmaz ve durdurulmaz… Dokunabildiklerimizden ibaret değerlerimiz. Gündüzlerimiz; hep bir gece tadında. Ve bizler ölmek için yaşayanlardanız…
…
Sahi kimiz biz? Bir miyiz birlik içinde yoksa her birimiz bir miyiz?
…
Sıkıntılar yoruyor. Gidişler, dönüşlere meyletmiyor. İnsanlar dönmek için bile gitmiyor artık.
Nedense kışı, yazdan daha çok sever oldum. Yağmur’un rahmetiyle ıslatıyorum kirpiklerimi.
Yağdıkça kirpiklerime, şakaklarımda hissediyorum. Hislerim seni çağırıyor küheylan!
Gelmek için bekleme; beklemek zamana yataklık etmektir. Biz ki düşmanı değil miyiz zamanın? Bak etrafına, kaçımız Zaman’a saygı duyuyor küheylan.
…
Ehey Bree! Siyasetin nabzını ölçüyor taşralı çocuklar. “Baba diyerek ellerini açan kız çocuğu” gözleriyle süzüyor yetim kardeşini. Babası mısın onların ey ulu tanrı?
-Cevaplar korkutuyor. O yüzden cevapsız bırakalım bu soruyu beyhude!-
…
“Görün beni”...
“Beni de fark edin”...
“Artık hayalet gibi yaşamaktan yoruldum”...
“Sevilmek istiyorum, bu benimde hakkım”...
“Hadi ama beni de önemseyin. Yoruldum aranızda bir hiç olmaktan”...
“Durdurun bu çarkı, inecek var. Oynamıyorum ben”...
…
Kafalarına dayanmış namlular arasında ne derece özgür hissedebilir insan. Bunca heyelan, vahşet, sadistçe davranışlar içinde şükr’ün o kaçınılmaz tembelliğine; ne derece katlanabilir insan.
8.05.2016