- 369 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kırık bir umuttu yarınlar…
Yarım bir yaşamdı aslında varlığımızın son hali, biri kendimizde kalanlar, diğeri parçalar halinde alınıp gidenler…
Aslında bir boşluk dibi bu yaşamın ardında kalanlar, tümü hüsran, tümünde kopan bir parça ise şaşkınlıklar…
Belki de son şans oyunuydu yaşamdaki savaş, unutulmaza akan bir bekleyişti sabrımız denendikçe ardına saklanan aslında kırık bir umuttu yarınlar…
Yaşamlarımızda çok sevdiğimiz vardır. Günün birinde ortak olur yaşamımıza.
Daha sonra sevdiklerimiz girer yaşamımıza. Ve çoğu zaman mutlu oluruz, hatta çok mutlu oluruz…
Biri vardır ki kendimiz gibi olur, hatta bir parçan veya nefesine eş anlamda hayatının içine sokulur…
Sokuldukça daha yakın, en sonunda da yakının yakınındaki yerde yüreğinin içinde, kanında ve kendinde hissedersin onu…
Çok seversin onu, kendin kadar, nefesinin kokusu kadar seversin onu. O yanında olmasa da nefesinin kokusundan tanırsın onu iç hislerinle yanında oluşunun huzurunu tadarsın…
Onun için sevinir, onun yerine de üzüntü yaşarsın, onun üzüldüğünü hissettiğinde, onun acılarını hissettiğinde ondan çok acılanırsın ve çaresiz kalışında ise acıların mislilerine katlanır…
Artık O kendin gibidir… Gibisi fazla kendindir. Ve yüreğin bütünleşir onunla artık çok sevdiğini itiraf edersin kendine… Ama yanılırsın O artık senin tutkundur. Ve bu bağımlılığa uzayan yolun sonunda ise özün olur, özverin olur…
Gün yine akşama düştü. yüreğim senle…
Düşlerim hep umutlarımdı sana dair, bakışlarına dahil ve ben günün sonunda sana dair düşüncelerle kucaklamak istedim günün son ışıklarında…
Bir an gözlerimi kapadım ve bana gülümser gibi bakan gözlerini düşledim. Hayal bu ya yaşamın bir parçası ve sen şimdi aklımdasın…
Sesini düşledim, karanlıktayım, bu düşle beynime düşen hasret ve geçen ömrün zamanları içine mıhlanmış hasretin…
Sen sevgili, gözlerinin tam ortasında gözlerim ve sakın kapatma bir an bile olsa benim için açık kalsın…
Sen sevgili ömrümü adadığım sen, artık hiçbir şeye geç kalma zamanın yok.
Bana sevdiğini söyle tekrar tekrar…
Bir mevsim geçti diğer geçen mevsimler gibi…
Her dört mevsim, bir yılımı harcadı geçti ki, kaç mevsim geçti sen gittiğinden, ben bittiğimden bu yana?
Kaç kez içimde yangınlar yanıp söndü, her defasında seni hatırlayıp unutmak için, geceleri tükettiğim gibi?
Kaç kez kendimi yitirdim, kaçıncı kez kendimin de bittiğim gibi?
Kaç defa şehirleri terk ettim, göze alamadığım kayboluşlara attım kendimi, o şehirden, bu şehre göç ederken…
Kaçıncı şehir bu seninle ıslanışım, bu şehirden, şehirlere kaçısın ve cesaretimi tüketip, yollara düştüğüm ve yollarda kirpiklerim ıslanırcasına haykırışım boş boşuna dolaştım karanlık şehirlerin kulvarlarında…
Kaç yıl, kaç gece ertesi bu karanlıktaki gece kuşlarının öttüğü, sessiz, sesi kesilmiş bu şehrin içinde ağlama seslerimin tınısını çizikliyorum defter yapraklarına…
Kaçıncı kez bu yabancı şehrin kokusunu, şehrin nemiyle ciğerlerime çekişim ve kaçıncı sabah bu meydanındaki güvercinlere ağlayarak yem atışım?
Bir de, bir de kaçıncı ağlayışlarım bunların hepsinin sana ait olmayan?
Dedim ya, kendi kendime ağlıyorum ellerime ellerime bakarak yürüyüşüm, adımlarımı sayışım, kaç güne sığdı ve ben hâlâ başı boşluğumu toplamak istemiyorum . Hoş istesem toplayabilecek miyim gecenin bu saati, zamanın üçü olmuş hâlâ ötelere ötelere gidiyorum?
Dedim ya, sadece sana da ağlamadım, kuşlara balıklara, ağzından tek nefes almış tüm gece yürüyüşlerimde bana eşlik edenlere…
Kimlere bu küskünlüğümü, ne sen, ne de bir başkasının da anlayamayacağı düşlerimin sesini sadece kendime sakladım…
Neymiş bu çaresizlik ve kaça, nerede satıldığını hiç görmediğim çaresizlik zamanları bunlar…
Bir çiçeği koparamazsın, herhangi bir şeye kızamazsın veya canın bir şeyi satın almak istese, alamama çaresizliğine kırılırsın, kızarsın ve bu kızgınlık anlarında bir de en sevdiğimi sandığın sana, kızarım zannederdim ama çaresizlik bir başka akort sesi…
Hani Atila İlhan derdi de bir birimize söylerdik, gülerdik “kimi sevsem sensin” hayret derken inanmazdık bu cümlenin çaresizlik olduğuna…
Sen sevgili , içimdeki kırk yıl savaşlarının bir bölümünde yaşıyoruz gibi, tutundum hayatın bu şımarık ve çaresizliği içinde bağlı tutan bir yalnızlığın çaresizliği bu sanki.
Belki de sana mecburiyetlerim tutsak ediyor beni sana. Ve çaresizliğin siyah zamanlarının son nefeslerinde yaşamak sanki…
Evet sen gene yoksun buralarda biliyorum ama, yalnızlığın beynimde hırpalıyor beni…
Hâlâ sebepsiz mevsim arayışları bunlar ve ben bu mevsimsiz orta zamanlarını yaşıyorum yine yılın…
Ve ben haykırıyorum hâlâ sen sen diye. Kimin bilir neden bilmiyorum ama eminim sevgiden değil olsa olsa ihanetin hazmedilemeyişindendir…
Yıl yıl, mevsim mevsim bitirmeye çalışıyorum yüreğimdeki varlığını ama bir gün bu yığılışlar da bitecek, tükeneceksin bu kalemin ucundan…
Yanlış günler, yanlış yılları yaşattı bana bu sevgi ama o da eminim şimdi utanç içindedir. Sahi sevgiler kendi kendine utanır mı?
Bir gerçek var ki eskisi kadar ağlamıyorum ben…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.