- 569 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
UYGARLIK MI?
Nisan. Güneşin hâkimiyeti var çoktandır havalarda. Bazı günler yirmi yedi bazı günler yirmi sekiz dereceyi buluyor sıcaklıklar.
Orta yaşlı iki adam. Güneş şemsiyesi tıepelerinde. Masalarında iki fincan kahve ve birer bardak su. Laflıyorlar.
-Burada yaşayanların yüzde elli medeniyetten uzak, diyor.
Diğeri başıyla onaylayıp
-Haklısın diyor. Küçük bir şeyde bile başı belaya girecek adamın. Kimseye bir şey söylenmiyor. Herkes hemen parlayıveriyor. Saman alevi gibi bunlar. Bir bakıyorsun yanmış bir bakıyorsun sönmüşler. Küçük bir kıvılcım yetiyor her birine.
-Ya sabır çekiyoruz artık. Elden ne gelir?
Yoldan son model bir araba geçiyor. Etraf buna benzer arabalarla dolu. Başka yollar başka caddeler başka bulvarlar da öyle.
Köşede bir genç telefonuyla fotoğraf çekiyor. Yanındaki arkadaşı da poz veriyor ona.
Sokaklar kazılmış. En geç iki bin on yedi kışında doğalgazla ısınacak insanlar. Sobanın odunuydu kömürüydü derdi bitecek. Sadece o kadar mı? Yakarken çıkan duman yaktıktan sonraki kül derdi de. Daha konforlu bir yaşam demek bu pek çok insan için.
Şöyle bir mağazalara gidin internetteki satış sitelerine uğrayın. Yok, yok sadece. Ne ararsan var. Hoş aramadığınız aklınıza hayalinize gelmeyecek pek çok şey.
Erişte makinesinden, sarımsak ezeceğine, ceviz fındık kıracağına kadar her şey var.
Yeter ki cebinizde kâfi miktarda paranız olsun. Dokun klavyenin tuşlarına bu gün, olmadı yarın kapınızda istediğiniz şey.
Yazmak zor geliyor ise bir telefon da kâfi isteklerinize.
“Konfor”,”kolay erişim”bunlar ve çok tüketmek. Elbette ki insanları medeni yapmaya yetmiyor. Bundandır belki de bu iki adamın şikâyetleri?
Medeniyet ne?
Marka giyinip adam gibi görünmek mi?
İyi bir arabaya binip son hızla bir yerlere yetişmek/yetişememek mi?
Yahut iki yüz iki yüz elli metre kare iki katlı ya da üç katlı evlerde yumuşacık koltuklarda oturup rahat yataklarda yatıp iyi pişmiş yemekler yemek olabilir mi?
Yazık ki pek çok insanın medeniyet ölçüsü bunlar. Ne çok şey tüketir ne çok şeye sahip olurlarsa kendilerini o kadar medeni sayıyorlar.
Oysa gün geçmiyor ki yollardan kaza haberi gelmesin. Bir cinayet bir tecavüz ya da bir terör haberi duymayalım. Gazete ve televizyonlar insanın içini acıtacak haberlerle dolup taşıyor.
“Medeniyet”
Çokça saygı duymak birbirimizin hak ve hukukuna,
Medeniyet, çokça sevgi demek börtü böceğe çoluk çocuğa uçan kuşa,
Medeniyet, pislikleri halının altına süpürmemek demek belki de
Birine yol vermek,
Birinize işiniz düşmeden merhaba diyebilmek, hal hatır sorabilmek
Medeniyet, birinin trafikte seni sollamasını kabullenebilmek
Medeniyet, komşunun tepesinden halı kilim silmemek belki de.
Medeniyet, çokça çocuklara gençlere sahip çıkmak demek. Onları iyi yetiştirmek, onlara iş vaad edebilmek belki.
Medeniyet; gülümseme, şen kahkahalar, güzellikler, alınan iyi haberler demek.
Tonlarca odunun karşısına geçip oturun. Ruhunuzu okşar mı böyle bir seyir? Gözlerinizin içini güldürür mü?
Oysa tek bir ağaç, tek bir fidan yemyeşil yaprakları, rengârenk çiçekleri, hoş kokusu ve gölgesiyle sizi alıp huzur ülkesine götürür. Yaşamınızın en keyifli çayını dostlarınızla onun altında içersiniz. En heyecanlı anınız onun dalına kurduğunuz salıncaktadır. Kuşlar ona konar, arılar da.
O iki adam kahvelerinden sonra sohbetlerinin de sonuna geldiler. El sıkışıp ayrıldılar masadan.
Sevgi, dostluk ve umutla.
YORUMLAR
Medeniyet adı altında laçkalaşmış neslimiz var. Modern dedikleri bir çok araç; aslında onlar için sadece zaman geçiren, içi boş şeylerden ibaret...
Araştırmanın, idrak etmenin doruklarına ulaşmayan gençlerimiz, bugün en ufak bir mesele de bilmişlik yapmıyorlar mı ! Bir hayli sinirleniyor insan...
Kaleminize sağlık. Gayet güzel bir anlatı okumuş olduk. Saygı ve sevgilerle.