- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Delinin marifeti
1904 lü, (kendi değimiyle) harb-ı cinanı çocukluk, sefer-i birliği, yeni yetme yaşlarında
görmüş yaşamış olan anacığımın anlattığına göre,, zamanın bilinmen, bilinse de bizim
bilmediğimiz bir zamanında, dağlar arasında, küçük bir dağ köyünde biri deli, diğeri akıllı
iki kardeş yaşarlarmış. Başkaca kiseleri yokmuş. Fakirlermiş. Bir inekleri, bir de erkek
keçileri (erkeç,teke) varmış. Deli onlara bakar, akıllı da başka işlere.. ev... konu komşuya
yardımla nafaka.. vs. Günler böyle,böyle geçip gidiyormuş. Deli bu aklı nasıl eserse..
Günün birinde yine sabahtan ineği alır otlatmaya götürür. Akşam olur eve döner..
Akıllı söylenir; tekeyi yine götürmemişsin...hayvan içeride... tam o sıra tekke de içeride,
duyduklarını anlamış gibi" Meeee!!." meleşir.
Deli; " ne bileyim, ağa! sabah da böyle sesleneydi ya!.." der.
Akıllı, daha fazla uzatmaz... Deliye, sorar: " Hani inek!.."
Deli: " sattım!.." der. Akıllı şaşar... inansın mı, inanmasın mı!!. Güler!..
" Kime sattın!.."
" Kaya’ya!"
" Kay kim, kimmiş!..
"Bilmiyon mu ağa!..!.. Kaya işte... kayalıktaki kaya!"
Akıllı inanmayacak ama, inek yok... yarmı yapar... eser mi eser!..
" İyi ya, kaç paraya!.."
Deli avucunu açar; "İşte!:" der. Avucunda bir altun olduğunu gören akıllı:
" Bunda bir iş var!::" kendi, kendine.
" Ee! kaya dediğini başka parası var mıydı!..."
" Olmaz mı ağa... çuvalla... orada..
" İyi etmişsin de, kardaşım, bizim bir tek ineğimiz var... Onun sütüyle geçiniyoruz...
Haydı gidelim, parasını verelim ineğimizi alıp gelelim..!"
Deli önde akıllı arkada gide, gide ne görsünler: gerçekten kocaman bir kaya,
yanında bir çuval para... sarı, sarı altınlar... inek de
’İnekte çuvalın yanında, kayanın önünde , ’ bu benim!’ der gibi keyifice geviş
getirmekte... Masal bu ya!..
Akıllı, deli kardeşine, "bu senin kısmetin... bak inek de yatmış bekliyor...!" der,
şu der, bu der, çuvalı sırtlarlar, ineklerini de önlerine katarak, köyün yolunu
tutarlar.. ’’birilerine görünmeden...’ evlerine ulaşmayı düşünür, deliye,
" birileri görecek, soracak ulursa, ben cevabını verim... sen hiç konuşmayasın!... "
der, sıkıca tembihte bulunur.. Korktuğu başına gelir, köyün girişinde, köyün
bekçisiyle karşılaşırlar " Kör şeytan... bizi bekliyormuş gibi..." der, selam verirse de,
bekçi, "Hayır ola ağalar nereden böyle akşam, akşam!.."
" Bizim oğlan gecikti... merak ettim...vardım aldım...!"
" Çuvaldaki nedir !!.."
" Hiç ne olsun... tezek... toplamış da... !" derse de, deli;" yaaa!.. tezekmiş...
altın altın... kayanın altını...!" demesiyle bekçi de şaşar,
" ne altını... ne kayası... !!"
"Sen onun sözüne bakma... delili işte aklına ne estiyse..!!" der ise de;
bekçinin elinden kurtulamazlar, peşlerine takılır, evlerine varırlar...
Bekçi görmek ister, akıllı göstermek istemez... havadan , sudan...
konuşurlarken, delinin uykusu gelir, uyur... akıllının bekçinin elinden
kurtulacağı yok...gece yarıları sabrı kalmaz... Altınlara kıyamaz,
bekçiye kıyar, kuyuya atar... ( eskide evlerin içinde olurmuş.)
Atarken delinin gördüğünden şüphelenmiş.
Deli tekrar uyuyunca, onu oradan çıkarıp kay emiş.. tekeyi ((erke öldürüp, kuyuya atmış...
Sabah olur bekçi yok... o yana bekçi bu yana bekçi... deli:
"Ey ağalar bekçinizi bizim ağa öldürdü, kuyuya attı...!"
Demesin mi!!.. Akıllı inkar, eder, deli ısrar erer... köylü toplanır
kuyunun başına, deliyi sarkıtırlar...
" Orada mı...!" deyip sorarlar... Bekçide aşağıdan seslenir;
" Ağalar bizim kuyudaki kıllı... sizin bekçiniz de kıllı mıydı...!"
Gülüşmeler olur...!
" Hele iyice bak...!"
"Ağalar bizim kuyudaki dört ayaklı, sizin bekçi de dört ayaklı mıydı...!
Yine gülmeler, gülüşmeler..
"" Nice bak, hele, iyice..!"
Deli aşağıdan tüm gücüyle bağırır;
" bizim kuyudaki taşaklı...!!"" demesiyle,
"İpe bağla da çekelim, neymiş..!"
Çekerler tekeyi görünce, akıllı;
" Ben size demedim mi soyka bulgura tuza saldırdı da...!"
Der... İlgili yerlere bildirilir...
Asırlar geçmiş hala davası devam ediyormuş...
Masal bu ya!...
Mustafa (muster)
Masal derlemelerimden
Not:
1- devamı varama sıkıcı olmasın
2- Masal anamın ağzından dinlenmeliydi
allandıra, ballandıra, kimi yerde üzen,
kimi yerde güldüren
tam bir masalcı ana...
çoğu Anadolu kadını gibi
Nesli tükenen analar. unutulan, gömülen
masallar... kültür zenginlikleri...
1904 lü, (kendi değimiyle) harb-ı cinanı çocukluk, sefer-i birliği, yeni yetme yaşlarında
görmüş yaşamış olan anacığımın anlattığına göre,, zamanın bilinmen, bilinse de bizim
bilmediğimiz bir zamanında, dağlar arasında, küçük bir dağ köyünde biri deli, diğeri akıllı
iki kardeş yaşarlarmış. Başkaca kiseleri yokmuş. Fakirlermiş. Bir inekleri, bir de erkek
keçileri (erkeç,teke) varmış. Deli onlara bakar, akıllı da başka işlere.. ev... konu komşuya
yardımla nafaka.. vs. Günler böyle,böyle geçip gidiyormuş. Deli bu aklı nasıl eserse..
Günün birinde yine sabahtan ineği alır otlatmaya götürür. Akşam olur eve döner..
Akıllı söylenir; tekeyi yine götürmemişsin...hayvan içeride... tam o sıra tekke de içeride,
duyduklarını anlamış gibi" Meeee!!." meleşir.
Deli; " ne bileyim, ağa! sabah da böyle sesleneydi ya!.." der.
Akıllı, daha fazla uzatmaz... Deliye, sorar: " Hani inek!.."
Deli: " sattım!.." der. Akıllı şaşar... inansın mı, inanmasın mı!!. Güler!..
" Kime sattın!.."
" Kaya’ya!"
" Kay kim, kimmiş!..
"Bilmiyon mu ağa!..!.. Kaya işte... kayalıktaki kaya!"
Akıllı inanmayacak ama, inek yok... yarmı yapar... eser mi eser!..
" İyi ya, kaç paraya!.."
Deli avucunu açar; "İşte!:" der. Avucunda bir altun olduğunu gören akıllı:
" Bunda bir iş var!::" kendi, kende.
1904 lü, (kendi değimiyle) harb-ı cinanı çocukluk, sefer-i birliği, yeni yetme yaşlarında
görmüş yaşamış olan anacığımın anlattığına göre,, zamanın bilinmen, bilinse de bizim
bilmediğimiz bir zamanında, dağlar arasında, küçük bir dağ köyünde biri deli, diğeri akıllı
iki kardeş yaşarlarmış. Başkaca kiseleri yokmuş. Fakirlermiş. Bir inekleri, bir de erkek
keçileri (erkeç,teke) varmış. Deli onlara bakar, akıllı da başka işlere.. ev... konu komşuya
yardımla nafaka.. vs. Günler böyle,böyle geçip gidiyormuş. Deli bu aklı nasıl eserse..
Günün birinde yine sabahtan ineği alır otlatmaya götürür. Akşam olur eve döner..
Akıllı söylenir; tekeyi yine götürmemişsin...hayvan içeride... tam o sıra tekke de içeride,
duyduklarını anlamış gibi" Meeee!!." meleşir.
Deli; " ne bileyim, ağa! sabah da böyle sesleneydi ya!.." der.
Akıllı, daha fazla uzatmaz... Deliye, sorar: " Hani inek!.."
Deli: " sattım!.." der. Akıllı şaşar... inansın mı, inanmasın mı!!. Güler!..
" Kime sattın!.."
" Kaya’ya!"
" Kay kim, kimmiş!..
"Bilmiyon mu ağa!..!.. Kaya işte... kayalıktaki kaya!"
Akıllı inanmayacak ama, inek yok... yarmı yapar... eser mi eser!..
" İyi ya, kaç paraya!.."
Deli avucunu açar; "İşte!:" der. Avucunda bir altun olduğunu gören akıllı:
" Bunda bir iş var!::" kendi, kende.
1904 lü, (kendi değimiyle) harb-ı cinanı çocukluk, sefer-i birliği, yeni yetme yaşlarında
görmüş yaşamış olan anacığımın anlattığına göre,, zamanın bilinmen, bilinse de bizim
bilmediğimiz bir zamanında, dağlar arasında, küçük bir dağ köyünde biri deli, diğeri akıllı
iki kardeş yaşarlarmış. Başkaca kiseleri yokmuş. Fakirlermiş. Bir inekleri, bir de erkek
keçileri (erkeç,teke) varmış. Deli onlara bakar, akıllı da başka işlere.. ev... konu komşuya
yardımla nafaka.. vs. Günler böyle,böyle geçip gidiyormuş. Deli bu aklı nasıl eserse..
Günün birinde yine sabahtan ineği alır otlatmaya götürür. Akşam olur eve döner..
Akıllı söylenir; tekeyi yine götürmemişsin...hayvan içeride... tam o sıra tekke de içeride,
duyduklarını anlamış gibi" Meeee!!." meleşir.
Deli; " ne bileyim, ağa! sabah da böyle sesleneydi ya!.." der.
Akıllı, daha fazla uzatmaz... Deliye, sorar: " Hani inek!.."
Deli: " sattım!.." der. Akıllı şaşar... inansın mı, inanmasın mı!!. Güler!..
" Kime sattın!.."
" Kaya’ya!"
" Kay kim, kimmiş!..
"Bilmiyon mu ağa!..!.. Kaya işte... kayalıktaki kaya!"
Akıllı inanmayacak ama, inek yok... yarmı yapar... eser mi eser!..
" İyi ya, kaç paraya!.."
Deli avucunu açar; "İşte!:" der. Avucunda bir altun olduğunu gören akıllı:
" Bunda bir iş var!::" kendi, kende.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.