- 1059 Okunma
- 12 Yorum
- 2 Beğeni
Vaka-i Kanalizasyon 31 mart 2016
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
31 mart kimilerimizin gözünde sıradan bir tarih olsada aslında 31 mart günü dünya ve ülkemiz açısından kimi çok büyük kitlesel olaylar önemli insanların doğumları ve ölümlerine sebep olmuştur.
Benim değineceğim konu ise yine 31 mart 2016 tarihinde yaşanmış bir intihar vakasıdır tabiki bu intihar vakasına girmeden önce bugünün gerçekte önemli birgün olduğunu görebilmeniz için bir iki bilgi paylaşacağım 31 mart tarihinde yaşanmış.
1. 31 mart vakasını ve isyanı bu başlıktan ayrı tutmam tarihi olarak gereksede yinede vaka rumi takvime göre 31 martta yaşandığı için 31 mart isyanı
2. Amerikan kolonilerinin İngiltereye isyanı
3. Eyfel kulesinin açılışı
4. ABD’nin Vietnamı işgal için ilk askerleri göndermesi
5. Descates ,Gogol,Haydn gibi sanat adamlarının doğumu
6. Newton, Charlotte Brontë,Mehmet Selim Kiraz ölümleri ayrıca italyan barış gelini Pippa Bacca’nın ölü olarak bulunuşu
Bunlar benim 31 mart tarihi olarak siyasi sosyal vb alanlarda önemli bulduğum olaylar küçük birkaç araştırma ile daha birçok olaya ulaşmanız mümkündür. Ancak beni bu tarihle ilgili asıl dumur eden şaşkınlığa,kızgınlığa salak salak gülmeye ve hatta ağlamaya iten olay 31 mart 2016 gününde İstanbulda bir vatandaşın mazgal kapağını açıp kanalizasyona atlayarak intihar etmesidir. Aşağıdaki linkleri inceleyerek olayı izleyebilir küçük bir iki bilgiye ulaşabilirsiniz.
www.turkiyegazetesi.com.tr/yasam/358242.aspx
www.youtube.com/watch?v=TnBOhQZ_vgo
öncelikle şahsın suriyeli bir mülteci olması yada olmaması olayın benim üzerimde bıraktığı etkiyi değiştirmiyor bir insanın intihar yolu olarak bir köprü yüksek bir bina yada viyadük yerine kanalizasyonu seçmesidir asıl önemli nokta.
İntihar bilimcilere göre köprü yüksek bir bina vb yerlerde intihar etmeyi seçen insanlar ölmek istekleri kadar kurturulmakta isterler zira butip yerler intihar etmeye çalışan insanların çoğu ikna edilerek kurtarılır. İntihar psikolojisi kurtarılmak isteyişin kendisidir aslında yaşam içgüdüsü insanın içindeki en büyük dürtüdür bunu ölümün yenmesi genelde çok zordur ancak intihara karar veren insan onu hayat yerine toprağa götüren içgüdüye yenilmiştir. Tabiki kimi intiharların şov ilgi çekme gibi sebepleri olsada intihar uzun soluklu bir psikolojidir. Uzun süreli mutsuzluk uzun süreli depresyon kaybediş gibi sorunlar insanı bu psikolojiye sokabilir. Ancak şunu unutmamalı depresyonda olan bir kişinin intihara karar verip kendini öldürmesinden daha kolay olan toz pembe yaşayıp mutlu olan bir kişinin ani bir şokla mutsuz kalıp intihar etmesidir. Yani sadece mutsuz insanlar değil mutlu insanlarda intihar edebilir.
Bir başka kısım ise intiharı bir eylem olarak görüp bunu gerçekleştiren kimselerdir tabiki bunun incelemesi başka bir alan olduğu için değinmeyeceğim.
Gelelim bizim kanalizasyon olayına.
Sizce bir insan neden bir *ok çukurunda intihar eder eminim çoğunuz *ok derken bile tiksiniyorsunuz kanalizasyonlar genelde bir şehrin kentin ülkenin en kirli ve pis yerleridir. Ve elbette herşeyin arka yüzü dünyada her yıl binlerce cenin kanalizasyona atılır onlarca ceset kanalizasyona atılır. Sidik yemek artıkları dışkılar hastane atıkları kimyasal atıklar sanayi atıkları içimiz dışımız pis olarak tanımlayıp gördüğümüz herşeyi kanalizasyona atarız.
Tuvalete gider sıçar sifonu çekeriz
Zevkle nezaketle yediğimiz leziz yemeklerin posalarına yüzümüzü buruşturarak bakarız. Peki kanalizasyonların içerisindeki herşeyden gerçekten temizmiyiz. Temizliği sadece biyolojik bir vaka olarak görürsek tabiki temiziz ancak daha derinde insan temiz falan değildir insan oğlunun kültürel sosyal siyasi evrimi kirden *oktan püsürden bir sanat hareketine dönüşmüştür.
Çevrenize bakınız dünyaya bakınız o sıcak evlerinizi cep telefonlarının plazma tvlerin internet sitelerinin siyasi emellerim milliyetlerinizin dinlerinizin dışındaki dünyanın haline ben size söyliyeyim en iyisi
Dünya bir kanalizasyon en büyük çukur burası heryer.
Savaşlar
Açlıklar
Tecavüzler
Kan
İrin
Çocuklara zulüm
Din adına zulüm
Siyasi ideolojiler adına zulüm buna sağda solda dahil kimse ideolojik bir fikrin kendinden olmayana saygı duyduğunu falan söyleyemez.
Bu listeyi uzatıp bu yazıyı sayfalarca yazabilirim ancak gerek yok.
31 mart günü kendini kanalizasyona atan adam bu dünyanın özetini geçmiştir
( sıçarım *oktan dünyanıza burası daha temiz )
www.youtube.com/watch?v=NhXJ5kP1RjM&list=PLpYDnhCMJZfOl4FQ4MPoF5_X0RVsiTElx&index=9
‘’çeketimi yağmurlara astığımdan beri tehlikeli şiir okur dünyaya sataşırım ben’’
YORUMLAR
Okuduktan sonra waow demekten kendimi alamadım, yazını ilk okumaya başladığımda oluşan düşüncenin yazının sonunda dile gelmesi ilginç.
İnsanlığa derin bir mesajla giden adam, bu insanlar anlaması gereken çok mesajı hiçe sayıp bildiğini okumaya devam etti, gerçi öyle bir mesaj vermek amaçlı yapmamıştır eylemini muhakkak ama bazı insanların algısı iyi diyelim.
Ama işte buradaki sorun bazı insanlar.!
Yetmiyor ki insanların örümcek ağı kaplı beyinlerden arınmalarına.
Yetmiyor ki kendilerini yüceltip başkalarını ezmekten vazgeçmelerine.
Yetmiyor ki insanlığı tekrar revaçta bir olgu yapmaya.
Dünya artık çekilesi değil, altı belli üstü belli en iyisi öze dönüş.
Senin gibi düşünenler çoktan giyotin altı oldu ama susmamak güzel erdem tabi.
Çokça tebriklerimle.
Saygılar.
Tsukuyomi
Eyşan Deniz
çok kötü şey büyümek.. Tekrar ve içten tebriklerimle
neyi bekliyor doğrulmak için insanlık... bu kadar pisliğe batmışken bile hala umut olmalı...
Tsukuyomi
şu var, eğer elektronları bile serbest bırakırsan, bir zaman sonra en düşük enerji seviyesine geçiyorlar. içgüdüsel protection or against devils tarzı bir uygulama mı bilemiyorum. intihar eylemini belirsiz bir şekilde sürdürmek var örneğin. fasıl reel 31 dışında, zaten otuz birden korkuyor çoğusu. vaka ciddi olabilir ama kanalizasyon altında örneğin usa içinde yaşayan on binlerce insan var. şaka gibi ama değil. ölmek için yaşayanların, yaşamak için ölmeyi dert ettikleri nokta aslında. -bunların dışında deprem anıtı civarına gittim birkaç ay sonra. ciddi bir arap popülasyonu artık oturdu o civara. dönüş yok ve arapça bilmek çoğu için kazançlı olabilir Türkler adına.
bak ne diyeceğim. tv var ya, artık şipşak haberler hemen karşımıza gelebiliyor. akşam şehit olan binbaşı haberi altyazıda geçerken, aklıma şey geldi. aslında kavgasız, gurultusuz kaç dönem gormuş dünya?
ancak iyileşme süresi önemli. haddinden fazla kayıtsızlık hakim oluyor bize. dile getirmek, bahsini etmek de çok iyi gelmiyor artık.
burası bad company.
Tsukuyomi
ben o yerdeyim artık.
iyileşmek çok zor kangren her yanı sarmış gibi...
bu kadar bilgi bu kadar görüntü...
bu necis dünyanın neresinde huzur, öyle ya...
veya mutluluk nerede
insanlık nerede...
o da bahse konu iğrençlikleri yapan içimizde..
bazı sözler vardır kısaca özetler insanı...
küçükken gençken dünyayı
orta yaşlara doğru bulunduğum ülke ve bölge
ileri yaşlarda da sadece kendimi düzeltesem yeter, diye düşünürmüş insan..insan olan düşünürmüş...
ne bilelim üstadım,
akıl almıyor işte..
kalp çalışıp duruyor, irademizin dışında...
sonra tüm olan biteni anlamak için oraya gidiyoruz, buraya bakıyoruz...
en son bir yaratıcı var mı, kim bunların sebebi, insanları bu şekilde yaratan kim..
sorular sorular sorular...
sonra yeri geliyor bir küfür de ona sallıyoruz..
sonra bir daha, bir daha, bir daha...
yine düzelmiyor, her şey yine aynı,*oktan dediğiniz gibi...
ortalama 65-75 yıl yaşayan bir insan, asırlardan, milyon yıllardan bahsediyor...
aydan güneşten dünyanın güneşe ve diğer gezengenlere uzaklığından bahsediyor, bitkileri inceliyor gruplandırıyor, hayvanların düşünüyor, bitten pireden dinozorlara kadar...
sonra bir küfür daha sallıyor, aklına gelen herşeye..
yine düzelmiyor...
yine *oktan bir dünya...
sonra diyorsun madem küfür etmekle düzelmiyor, nasıl düzelecek...
hep düzensiz miydi, yaratıcı var mıydı, küfrettim tepki vermedi...
sonra bir dinleri okuyorsun... yaratıcı kimdir, nedir, ne iş yapar...
başlıyorsun kulluğa, küfürlerin için özür diliyorsun, tövbe ediyorsun, hep iyilik üzre yaşayayım diyorsun,
ibadetlerini yapıyorsun, denilenleri uygulamaya çalışıyorsun,
yine düzelmiyor, yine öyle necis kirli bir dünya...
sonra soruyorsun, anlatıyorsun, belki beni bir anlayan çıkar diye
diyorlar ki: felsefeye girme, felsefe yapma.
sadece yaşa,
eski haline bürünüyor için, hay senin diyorsun, bu sefer küfredemiyorsun, yutkunuyorsuni ya sabır çekiyorsun, diyorsun ki şunun şurasında ne kaldı, kaç yıl daha yaşayacağım, belki yarın giderim, bir kaza olur, bir bomba patlar, bir terörist , bir kör kurşun...belki bir savaş çıkar cephede giderim gidiyorsun..
herkes gibi benim de her türlü düşünceden arkadaşımız var, her türlü düşüncenin yazıya dökülmüş kitaplarımız var...
hiç bir kitapda bulamıyorsun...aradığını?
açık ve net:
eğer bir inançın yok ise yani bir dine tabii değilsen, yaratıcı ile aranda bir sözleşmenin varlığına inanmıyorsan diyorum kendime, daha ne bu necis dünyanın ne diye kahrını çekiyorsun...
kurtul tüm yüklerinden...kendinden kurtul...
bakıyorum kendime, hiç bir zaman karşıma çıkmamış, bir şekli olmayan ancak içimde konuşup duran o şeye soruyorum... ne yapayım...nasıl kurtulayım bu işkenceden...
iç sesin diyor ki, sözleşmene bağlı kal, madem inanıyorsun yaratıcı var ve herşeyden haberdar, madem seni de yarattı, senden de haberdar...
ya sabır, ya sabır, ya sabır diye diye bekle senin hakkında vermiştir bir karar.dünyevi sözleşmenin de bir süresi var elbet. bekle insanca...insan gibi bekle...
iyilik yap, hak yeme, kötülük düşünme, kimseye kaşrı somurtma, ekşitme yüzünü, dilini bozma, gönlünü kirletme..
allah de, kurtul.
lakin kolay mı kurtulmak...
düşün düşün kim sağ kim selamet...
diyor bir dostun..
Bir gönül ki sınırı yok
Nelere dar, gör ..........
Narına aç(!) zârına tok
Neleri bar, gör ........
Hülyaya kan basanı çok
Teni elde kasanı çok
Seraba can asanı çok
Nelere yar, gör...............
İnsan doğar ölmek için
Banisini bilmek için
Leyla’sını silmek için
Mecnuna zor, gör ..........
Asıl hikmet yazılmayan
Çakılmayan kazılmayan
İşlendikçe bozulmayan
Sinede kor, gör ...........
gör diyor da, gözlük yok,
sahiden üstadım,
fazladan bir gözlük var mı sizde?
selam ve saygılarımla...
Tsukuyomi
göz kör olmasada kalpler kör artık hocam malesef
Değerli dostum.
Günün seçkisi olmaya yakışır. Çok anlamlı ve etkileyici bir yazıydı.
Dünya her şeyi ile mükemmel yaratılmış ve üzerinde yaşayan her insana yeter cennetten bir köşe olmasına karşın. Dünyamızı cehenneme çeviren biz insanoğluna şapka çıkarmak gerekir.
Kutlarım kaleminizi.
Saygı selamlarımla.
O adamın o pis çukura atlayarak altı çizilmiş bir mesaj vermeye kalkıştığını zannetmiyorum. Gerçi bu tespit olayın vahametini artırır. Normal şartlar altında insan yaşamın çekilmez olduğunu hissedip yaşam ile ölüm arasında bir bocalama evresi geçirir, hayat acılarla daha fazla üstüne geliyorsa intihar etmeye ciddi şekilde niyet eder. fakat burada durum oldukça farklı. adam yolda yürürken bir rögar kapağı bulur ve açıp atlar. anlık verilmiş bu en saçma karar, adamın yaşadığı yükün boyutuyla, en uzak gelecek de dahil ümitsizliğin boyutuyla ve ezilmiş bir öz saygının boyutuyla ilgili. velhasıl insan, özellikle bazı insanlar (yüz milyonlar), haddinden fazla kahır yüklüdür.
elias cannetti - kitle ve iktidar
"ele geçirme ve içe alma"
aklıma kitabın bu bölümünü getirdi. uzun uzun yazmıcam, tek cümlelik alıntı yapmakla yetineceğim. merak eden alsın okusun.
av vücutta uzun bir yol izler ve yolda bütün özü emilir; geriye artık ve pis koku kalana kadar yararlı her şey alınır. (sayfa 212, ayrıntı yayınları)