- 696 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgi ve Hoşgörünün Getirdiği İyilik Güzellik ve Başarılar-1
Allah’a şükürler olsun 38 yıllık görev hayatımın 9 yılı yavru vatan Kıbrıs, Almanya ve Fransa’da insanlarımıza hizmet etmekle geçti.
Yüce Allah’ımızın izni ve yardımıyla beni oralarda da hizmette başarılı kıldı.
Binlerce öğrenciye yurt içinde ve yurt dışında Allah, Peygamber, İslam ve
Kur’an sevgisini öğretmeyi nasip etti.
Kur’an Kurslarında, liselerde ve camilerdeki yaz Kur’an Kursları’nda gençlerimize İslam’ı öğretmeyi Rabbim bana lütfetti
Mesela Konya’da bir camiye yani atanmıştım. Cami çıkışı adamın
birisi, kalabalıktan birini göstererek: ‘’Hocam, bu hep namazı aklı başka
yerde olarak kılıyormuş, hep işini gücünü düşünüyormuş. Namazda çok
dikkatli değilmiş. Çok çabuk kılıyormuş. Ne dersiniz, namazı kabul olmaz
değil mi?’’ deyince ‘’Arkadaşlar, namazımızı Yüce Allah’ı görür gibi kılmak gerekir. Unutmayalım ki, kulun ‘Ya Rabbi, Ya Rabbi’ diye yalvarması Yüce Allah’ın ‘Buyur kulum buyur, seni sevdiğim ve razı olduğum kullarıma dahil ettim’ demesi gibidir. Allah’ımız bizi en çok sevendir. İbadetlerimizi noksanlarıyla kabul buyuracaktır. Birde namazda elimizde olmadan aklımızdan geçen şeylerden Rabbimiz bizi sorumlu tutmuyor’’ demiştim. Şöyle bir cemaate baktım, cemaatin gözlerini sevinç kaplamıştı.
Ve o günden sonra cami cemaatinin hayli artmış olduğuna bizzat şahit
olmuştum.
Hayatım boyunca hiçbir zaman unutamadığım hatıralardan birisi ise,
yurt dışındaki camide yine 150’ye yakın erkek ve kız öğrenci okutuyordum. Onlara çok kıymet ve değer verdiğimi ve onları çok sevdiğimi anlattım.
“Ben sizi bir öğrenci gibi değil, bir küçük kardeş gibi, birer evlatlarım gibi görüyor hepinizi çok seviyorum. İslami ve Kuran’ı öğrenmek çok önemli. Eğer İslam’ı ve Kuran’ı öğrenir de yaşarsanız, Yüce Allah sizleri üstün ve başarılı eyler, kalplerinizi ve gönüllerinizi İslam’a açar. İslami ve Kuran’ı öğrenip yaşamanızın sonucunda ebedi saadet yurdu olan cennetini nasip eder. İslamı ve Kuran’ı öğrenmemenin ve yaşamamanın sonucunda ise büyük pişmanlık, hüsran, zillet ve aşağılanmak vardır. İslam’ı ve Kuran’ı öğrenmek ise çok üstün, çok şerefli ve başarılı olmaya sebeptir.
Yüce Allah: ‘’Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’’ buyurur.
Sevgili Peygamberimizde: ‘’Sizin en hayırlılarınız Kur’an-ı öğrenen ve öğreteninizdir’’ buyurmaktadır.
Şu yabancı gurbet ellerinde imanımıza, dinimize ve Kur’anımıza sahip çıkalım. Biz Elhamdülillah Müslüman’ız. Bu çok şerefli durumumuzu hiçbir zaman unutmayalım’’ diye anlattım.
Dersten dağılan öğrencilerden biri diğerine, “Sen geçen sene çok az
geldiğin halde neredeyse derslerde bize yetiştin. Maşallahın var” deyince.
“Geçen seneki hocanın bağırmaktan, azarlamaktan başka bir işi yoktu. Bu hocamız, yüksekokul mezunu, bilgili, tecrübeli, ihlâslı, bize hep sevgi ile yaklaşıyor. Çok güzel sözler söylüyor’’ demişti.
Ve aralarındaki bu konuşmalardan aklıma o an, gönüller sultanı Yunus Emre’nin şu sözleri gelmişti:
‘’Sözü bilen kişinin, yüzünü ak eder bir söz. Sözü pişirip yiyenin, işini sağ eder bir söz. Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı, söz ola ağulu aşı. Yağ ile bal eder bir söz…”
Fransa’da yurt dışı görevimde iken hiç unutamadığım şöyle bir hatıram daha vardır. Karayolu ile İtalya üzerinden Paris’e varmıştık. Gecenin hayli ilerlemiş bir saatinde bizleri gideceğimiz şehirlerden gelen kardeşlerimizle tanıştırmışlardı. Hoşbeşten sonra arabalara bindik, görev yapacağımız şehre gidiyorduk. Ben hep dikkatli ve düşünceliydim. Bir ara o üç cemaatten biri, ‘’Hayli acıkmıştır hoca efendi, iki saattir yoldayız. Şuraya duralım getirdiğimiz tavuk ve yiyeceklerden yiyelim’’ şeklinde konuşunca:
‘’Ben buraya yemek yemek için ve kendime hizmet ettirmek için gelmedim. Ben size hizmet edeceğim, ben zaman zaman da inşallah sizlere elimden geldiği kadar ikramlarda da bulunacağım. Yeter ki hep beraber İslam’ı yaşayalım. Çocuklarımızı imansızlık yangınından kurtaralım. İman ve Kur’an sevgisini onlara öğretelim, öğretmeye hemen bir an önce başlayalım’’ deyince taksidekiler hayretle birbirlerine baktılar ve benim bu sözüm kısa zamanda oradaki bütün Türk kardeşlerimize ulaştı. Ve orada görev yaptığım müddetçe daha önce hiç camiye gelmeyen birçok Türk kardeşlerimiz camiye gelmeye başlamış, daha önce sadece 12 öğrenci okutulan camide, 150’yi aşkın öğrenciyi okutma şerefine nail olmuştum.
Bu sevgi ve hoşgörünün getirdiği iyilik, güzellik ve başarılardan bir tanesidir diye düşünmüştüm.
Yine hiç unutamam yurt dışı görevinde Diyanet beni bir camide görevlendirmişti.
Yüce Allah’ımızın
‘’Sevgili habibim sen anlat, sözlerinin tesirini kalplerde biz meydana getireceğiz’’ Ayet-i kerimesin
ve Sevgili Peygamberimizin
‘’Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz’’
Hadis-i şerifini düstur edinerek teravihlerden bir saat önce vaaz ediyordum. Birkaç teravih sonra camimizin içi, altı ve avlusu kadın erkek ve gençlerle dolmuştu.
Dördüncü teravihten sonra idi. Hayli geniş olan cami lokalinde bir masada birkaç cemaat oturuyorduk. Bir ara dernek başkanı birisine şöyle seslendi:
‘’Ey komünist Bahri, gel buraya!’’ diye. Ben bu adama şöyle bir baktım, gayet temiz giyimli, kravatlı, 35 yaşlarında bir kimse idi. Masamıza geldi, oturdu.
Ben ‘’Arkadaşımızı üzdün, komünist dedin. Bu kardeşimiz, hiç öyle komüniste falan benzemiyor’’ deyince, Bahri;
‘’Bunlar hep bana komünist deyip duruyorlar hocam’’ dedi. Ben, ‘’Kardeşim, bak sen komünist falan değilsin. Allah öyle olmaktan da korusun. Hatta ben şimdi anneni babanı sorsam hacıdırlar’’ dedim.
Bahri, ‘’Hocam annem ve babamın hacı olduklarını nereden biliyorsun?‘’ diye sordu. ‘’Tahminen söyledim. Sen Yozgatlıyım, demiştin. Yozgat’tan ve annesi babası hacı olan da komünist falan olmaz. Sen bal gibi Müslümansın’’ deyince Bahri;
‘’Hocam sen böyle dedin ya, Allah’ım ve şu arkadaşlarım şahit olsun ki her akşam çevremdeki bütün komünistleri teravihe getireceğim’’ dedi. Çevresinde sayılan ve itibar gören Bahri,her Akşam,
‘’Haydi komünist arkadaşlar, hepiniz camiye’’ der ve bütün gençleri camiye doldururdu. Hatta uzun saçlı ve acayip bıyıklı gençlerle camimiz dolardı.
Bir gün cemaaten biri ‘’Hocam, söylesen de uzun saç ve acayip bıyıklarını kesseler. Camiye gelirken kendilerine çeki düzen versinler’’ diye söyleyince, ‘’Ben onlarla uygun bir biçimde konuşurum’’ dedim.
Gençlerin bir arada olduğu bir zamanda, ‘’Bizim Türkiye’mizde sizin gibi saç, bıyıkları çok uzun olan gençlerimiz var. Camiye gelin de, saç ve uzun bıyıklarınız o kadar önemli değil’’ deyince bazısı: ‘’Hocam ben bu şekilde yaşamayı seviyorum’’ derken, birisi de: ‘’Hocam ben bu şehrin futbol takımının ileri üçlüsünde oynuyorum, beni herkes uzun saçlı olarak
tanıyor, onun için saçlarım uzun’’ dedi. Ben de;
“Yeter ki, abdest ve namazınıza dikkat edin. En önemli olan şey budur’’ dedim..
Bu konuşmadan sonra gençler camiye hiç aksatmadan gelmeye devam ettiler. İşte bu da Allah’ın izniyle sevgi ve hoşgörünün getirdiği iyilik, güzellik ve başarılardan bir diğeriydi...
ABDULKERİM KAYA.Emekli vaiz. 03.04.2016,ANKARA
Devamı 2nci de.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.