- 690 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AÇILIM- 1
AÇILIM -1 / 18.03.2009 DA BÖYLE GÖRMÜŞÜZ
Sanatçımız Sezen Aksu’ da fikrini aracısız Sayın Başbakan’a beyan ettiğine göre,yazı ile biraz muhabbeti olan benim de, bir vatandaş olarak fikrimi söyleme zamanının geldiğine inanıyorum. Bir edebiyat sitesinde çokta olmasını istemememe rağmen.
Nereden başlamam gerektiğini düşündüğüm de ilk aklıma gelen şu oldu; biz dün kimdik, neyiz ve nereye gidiyoruz ? Dahası buraya nerelerden geldik ?
Hiç şüphe yok ki, Osmanlı, devri itibariyle, dünyanın tanıdığı; en görkemli, bir orkestra kadar zamanın gerekleri ile uyumlu ve uzun ömürlü bir imparatorluğudur. İmparatorluklar, modern devlet anlamında, tebaalarına refah getirmekten çok, bir tür banilik, korumalık, gölgelik yapar. Tebaasını, güçlü kanatları altında korumaya çalışır. Osmanlı da, geniş bir coğrafyada bunu en iyi şekilde devre göre yapmaya çalışmıştır. Otuz üç ekalliyet, çeşitli din ve mezhepten insana, banilik ve gölgelik yapmıştır. Bunu yaparken de, elbette her bölgede ağırlığı ve varlığı aynı derecede hissedilmemiştir. Bizim açımızdan Osmanlı, daha çok Balkanlar’ın bir gerçeğidir. Zamanın gözde yatırımları, İstanbul merkez olmak üzere bu bölgededir. Peki bunun dışında ne vardır ? Bunun dışında, Osmanlı’nın kendine has, özel ilgiye tabi gözdeleri vardır. Bağdat, Basra, Mekke, Medine, Kudüs..Anadolu’da bir tür şehzade şehirleri diyebileceğimiz; Bursa, Manisa, Amasya, Trabzon gibi...İdare; kadılar, beyler, ağalar ve ayanlar tarafından yürütülmek üzere...
Özellikle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu Anadolu topraklarında, Osmanlı çokta yoktur. Birtakım isyanlar ve olayları saymazsak, gölge tabirini tam da Anadolu için kullanabilirirz. Anadolu geçmişinde daha çok Selçuklu’nun gerçeğidir. Anadolu’nun önemli şehirleri, yaklaşık 225 yıllık Selçuklu döneminde bir gergef gibi işlenmiştir. Ama Osmanlı’nın altıyüz küsür yıllık hakimiyetinde, böyle bir dönemden ve başarıdan söz etmemiz mümkün değildir. Anadolu’da her on Selçuklu eserine karşılık, bir Osmanlı eseri bulamazsınız. İddiamı afaki bulanlar, bugün Anadolu şehirleri; Diyarbakır, Erzurum, Konya, Sivas ilçeleri ile birlikte gezip resimleyebilirler. Bunlar devrin önemli şehirleridir.
Demem o ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu fakir ve bakir topraklarda kurulmuştur. Daha önemlisi;örneğin;benim bölgemin insanına,Rus işgalinden dolayı devlet önemli ölçüde iki kez gerekli olmuştur;iki işgalde de imparatorluk,halkını koruyamamış ve bugün uğruna türküler yaktığımız,göç-seferberlik olayları yaşanmıştır. Yani gölgelik görevini de gerçekleştirememiştir. Bunu, Osmanlı modeli diyenleri,yeniden düşünmeye davet için söylüyorum.
Bunları,hepimizin bakiyesi olduğumuz, Osmanlı’yı küçümsemek için yapmadığıma itimadınız vardır. Olmayanlar fikrini açıkça beyan edebilir. Vurgulamak istediğim; kim, kimden, neyi istiyor ? Bu isteklerin tarihi mantıksal boyutunu irdelemektir tek amacım. Bazı şeylerin gerçekten farkında olmak. Bu anlamda farklı düşünüyorum ve bu benim tabii hakkım. Tek amacım, hayatımıza olumlu katkıda bulunmaktır. Bunun da bilinmesini isterim.
Hayrettin YAZICI
Devam edecek...
YORUMLAR
Sevgili Sezai Bey, Osmanlı ve Anadolu ilişkisi yeniden izaha muhtaçtır. Bu doğru anlaşılmadığı müddetçe de taşların hiçbiri yerine doğru oturmayacaktır. Osmanlı ve Anadolu Türklüğü ilişkisi, diğer ilişkilerin tümünden farklıdır. Selçuklu sisteminin bozulması, Beylikler dönemi ve Osmanlıya geçiş çok zor koşullarda ve çok çetrefil bir durumda gerçekleşmiştir. Sadece Karamanoğlu Mehmet Bey ve Otlukbeli savaşını düşünmek bile bize bir çok şeyi anlatabilir. Bir çok irili, ufaklı baş kaldırı ve isyanlar. Bunların hepsi ayrı ayrı analiz gerektirecek çaplı olaylardır. Dolayısıyla bir Anadolu Türklüğünün Osmanlıya bakışı vardır, bir de Osmanlı'nın Anadoluya bakışı; Osmanlı Anadolu'ya hep endişe, korku ve tabir yerindeyse bir gözü ile bakmıştır, yani gözü gibi bakmamıştır.Bunun bıraktığı derin bir tarihi tortu vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Ankara'yı Başkent seçmesi ve burada kurulmuş olması da bu anlam dairesi içerisindedir. Şunu söylemek biraz acı belki ama gerçektir; Osmanlıdan Anadoluya kalan; açlık, yokluk, çıplaklık, marabalık, ölüm ve seferberlik türküleri...
Çok teşekkür ederim Alp Bey, Evet konu kapsamlıdır ama anlaşılmayacak, içinden çıkılamayacak gibi de değildir. Bir kere Selçukluyu anlamadan Osmanlıyı ve bizim dindarlığımızı, hatta milliyetçiliğimizi anlama imkanı yoktur. Öyledir ki bizim evliyalarımızın nerdeyse tamamı Selçukluya aittir. Selçuklu şehirli bir medeniyet kurmuştur, bu yüzü ile bakınca hayatın hayatın yerleşik olmadığını iddia etmek zor. Bu durum Selçuklu sisteminin bozulması sonucu, beylikler dönemine geçişte meydana gelen çalkalanmalara baktığımızda ancak böyle görebiliriz. Ki bu çalkalanma Anadolu'da Osmanlıya rağmen hiç bitmemiştir. Sizin de belirttiğiniz gibi bunun sosyal ve ekonomik, çok boyutlu nedenleri vardır, inanç boyutu da bunun içinde. Özü itibariyle kümülatif olarak baktığımızda, Anadolu Osmanlıdan daha çok Selçukludur...Çok teşekkürler...
Alp Aldatmaz
Selçuklu sehirlesmeyi oturtmustur fakat bunun mahiyeti, yani nüfusa yansiyan mahiyeti çok yüksek degildir. Konar/göcer nüfus esasen daha fazla idi. Selçukludan yüzlerce sene sonra 1600'lerin Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde dahi bunun izlerini görebiliriz.
Esasen Türk insani mevzulara hep din eksenli bakmaya meyillidir, bu meyil yönetim kademesine yansidiginda, yanilip sasip yanlis yansidiginda hayat'i hatalara sebep olunmustur.
Ben sizin din adamlarimiz Selçukluya aittir sözüne kismen katiliyorum, dogum veya baslangic Selçuklu iledir, ki ben bu konuya getirecek mahiyette Ahmet Yesevi, A.Gücdivani ekollerinin yani Yesevi-Hacegan-Naksi'bendiyye'nin Anadolu'ya ilk gelislerini kapsayan bir makale yazmistim yakin zamanda.
Hoca Ahmed Yesevi ekolü Anadolu'da malesef Selçuklu'yu da belki zayif yapan seylerden birisi budur, Ahmed Yesevi ekolü ya bozulmaya meyletmis yahutta yüksek derecede tahrif edilmistir.
Fakat size evliyalarimiz konusunda katilmakta zorlanirim, evliyalarimizin Selçukluya ait olduguna iddia edersek, Molla Gürani'leri, Bayram'i Veli'leri, Aksemseddin'leri, Sünbül Sinan'lari, Cahid'i Ahmed efendi'leri yok saymis gibi oluruz. Elbette temelde yine bu isimleri Ahmet Yesevi'lere ve onun takipçisi olan zat'lara dayandirabiliriz, fakat burada da dikkat ederseniz Osmanli'nin dini sekillenmesi evre evredir.
Halvet'i(yye) ekolleri ki apayri bir koldur, bu kol Osmanli'nin din'i yapisinin basarili dönemini yükselme dönemini temsil eder.
Ne zamanki Osmanli'da Naksi ekol söz ve makam sahibi oldu, Osmanli gerileme dönemine girdi. Selçuklu döneminde Anadolu'nun Türk nüfusu çok yüksek degildir, Anadolu'ya Túrk göçleri 500 sene devam etmistir. 1000 ile 1500 arasi, hatta 1600'lere kadar. Özellikle Timur'un bizi fetret devrine soktugu kadar, onun sayesinde Anadolu'ya gelen ikinci Túrk göç ve yerlesme dalgasi olmasa, bugün ismimizin Túrkiye olmasi dahi zor olurdu, bence bunlari da gözardi etmemek gerek.
Tekrar tesekkür ederim size,
Saygilarimla,
Epey zaman geçti bir tv programinda ilber ortayli örnek veriyordu, ezberden detaylarini tam animsayamadigim sekilde özet geçeyim, Kadinhan'inda italyadan gelen bir arastirma heyeti yapim tarihini sorunca eserin, 1200'lerde oldugunu söylüyor bizimkiler. Yabanci heyet temsilcileri bunun dünyaya tanitilmasi gerektigini çünkü o dönemde Roma'da dahi öyle muhtesem bir eserin olmadigini belirtiyorlar.
Selçuklu Mimari'de çok gelismisti, sadece bina etmede degil, Selçuklu restore ve renove etmekte de çok gelismisti ki, Anadolu'daki Roma/Bizans eserlerinin de günümüze gelebilenlerinin çogunda Selçuklu restorasyonu vardir.
Osmanli'nin Anadolu'daki etkisinin az olmasi yahutta öyle görünmesinin sebepleri o kadar çok ve çesitlidir ki, ben bunu kisa toparlamakta zorlanirim, hatta basaramam.
Fakat bence Osmanli döneminin Anadolu ile en büyük itilafi yerlesik düzene geçmeyen, geçemeyen veya geçmek istemeyen Türkmen/Yörük yasantisidir. Ki Kazak Abdal'in ki ben Yörük iken dahi Kazak Abdal'i o dönem ve vaziyet içinde anlar ve severim, Yörükleri yani yerlesik düzende yasamayan Türkleri hor gördügü asagiladigi siirlerini muhakkak bilirsiniz. Yahutta bir Dadaloglu'nun saraya baskaldirmasini bilirsiniz, bu baskaldiri yerlesik düzene geçmek istememek kökenine oturtulabilir, elbette daha genis mahiyeti olsa da sorunun.
Diger taraftan sunu da yabana atmamak gerekir ki, Selçuklu enkazi üstüne kurulan Anadolu Türkmen Beylikleri'nin kimisi olaganüstü bir mahiyettedir. Osmanli bu beyliklerin kendi Türkmen ahalisine sagladigi imkanlari malesef saglayamamistir. Suriye'de Rakka ve Halep arasi topraklar malesef bilinen bir sürgün yeri haline getirilmis, Osmanli kafasi attiginda sürgün etmistir Yörük/Türkmen'leri zaman zaman.
Fakat Osmanli Sarayi'nin hakli oldugu konularda var, yok degil. Yörükler merkezi bir idareye biat edecek yapida topluluk degildirler, buna esasen yasam sekilleri müsait degildi.
Ben bu güzel makalenize katki sunmak için biraz sagdan biraz soldan bir ucundan tutmaya çalistim,
zevkle okudum.
Saygilarimla,
hyazici58
Ağzımızı açtığımızda biz Osmanlıyız diyoruz!! Ammaa Osmanlıyı Osmanlı yapanın kim olduğunu doğru dürüst bilmiyoruz. Selçuklular kimdir? Nereden gelmişler? Nerelerde hakimiyetlerini sağlamışlar? Sizin de dediğiniz gibi nasıl eserler bırakmışlar? Osmanlı altıyüz yıl hüküm sürmüş ama kimin sayesinde sürmüş.Bir Selçuklu şehri olan Sivas bunun cevabını elbette verecek tarihi dokuyu taşımaktadır.Divriği deki Ulu Camii ve Şifahane bunun en güzel örneğidir.Osmanlı, Osmanlı diyerek Selçuklu yu bir yerde anmamak o atalarımıza hıyanetlik etmemizden öte birşey değildir kanaatindeyim.
Çok güzel bir konuya temas ettiğiniz belli oldu.
Bekleyeceğim.
Emeğinize sağlık.,
Selam ve dualarımla.