- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Adaletin Ölümü!...
Ezeli ve ebedi bir çabadır adaleti yaşamak ve yaşatmak!... Uğruna nice yasalar yazılmış ve söylenmiştir. Adalet uğruna canlar feda edilmiştir. Adaletsiz ortamlarda bile adaletten söz edilmiştir. Bazı ülkelerde söylemler ve uygulamalara son derece duyarlı davranılmıştır. Geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerde ise adaletsizlik hüküm sürmekte ve orman kanunları işlemektedir. Adaletin olmadığı ortamlarda güven duygusundan söz etmek hemen hemen imkansızdır!...
Adaletin temeli insanlıktır. Adalet gerçeklere dayalı insanca bir sistemdir. Adaletin olduğu yerde dürüstlük olur, güven olur, üretim olur, bilim üretilir, sağlık olur, iyi eğitim olur, barış olur, zenginlik olur, edebiyat olur, sanat olur, tarih yazılır, zeki ve ahlaklı spocular yetişir, makam ve mevkiler insanlığa hizmet eder, dürüst yöneticiler olur, duyarlı yürekler yetişir dekele bitmeyecek kadar nitelikli güzellikler ve iyilikler yaşanır!...
Adaletin en büyük düşmanı cehalet ve yalandır. Dikkat edersek akla gelebilecek her olumsuzlukta mutlaka en az bir yalan ve yine en az bir yalancı vardır. Yalan her kötülüğün anasıdır. Yalan söylemeyen insanlar bu nedenle kötülük yapamazlar. Aslında yalan söylememek adına yapılacak fedakarlık en büyük çözümdür. Yalansız kurgulanacak ve uygulanacak bir sistem tüm insanlığı memnun edecektir. Böyle adil bir sistem içerisinde meydana gelebilecek olumlu ve olumsuz olaylar kendi mecrasında akacak ve eleştiri dahi almayabilecektir. Adaletin gerçekleştiğine inanan bir toplumu bireyleri alabilecekleri en ağır cezalara karşın saygılı olacaklardır. Adaletin gerçekten tecelli ettiği toplumlarda ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz!...’ mantığı hüküm sürecektir… Ödül alanlar da ceza alanlarda aynı şekilde güven duyacaktır sisteme!...
Adaletin en iyi şekilde yazılı olmasına karşın uygulanmadığı toplumlarda kazanan da kaybeden de daima sistemden şikayetçi olacaktır. Güven duygusunun yitirilmiş olması nedeniyle de şike, adam kayırma, hırsızlık, yalan, dolan, talan, rüşvet, iftira, soygun, kargaşa, savaş, terör, ırk ayrımı, inanç ayrımı, yolsuzluk, uyuşturucu, kadın ticareti benzeri tüm iğrençlikler makam ile mevkilere sirayet edecektir. Çalışan dürüst insanlar ya pasifleştirilecek ya da tamamen sindirilecektir. Güçlünün zayıfları ezdiği orman kanunları hüküm sürecektir. Üretim duracak, parayla para kazanma devri başlayacaktır. İç ve dış faizler hızla artacak ve her yönden diğer ülkelere bağınlı bir ülke olunacaktır. Yöneteceler gaflet ve dalalet içerisinde makam ile mevkilerini korumak isteyecektir. Satılık yöneticilerin yönettiği ülkeler, aç ve sefil olmaya ve yıkılmaya mahkumdur. Herkes bir dilim ekmek uğruna üç maymunları oynayacaktır. Tiyatro, sanat, bilim, adalet, sağlık, eğitim, spor, özel ve tüzel kişiler kara parayla alınıp satılabilecektir. Şeref ve namusun ölçüsü yine kara para olacaktır. Kişisel çıkarlar uğruna bilim kullanılacak ve doğa tahrip edilecektir. Açlık ve sefalet içeresinde olacak olan toplumun tük yeraltı ve yer üstü kaynakları karanlık iç ve dış güçlere hizmet edecektir.
Evet sayın çok değerli okuyucularım: herşeyin tek çözümü sihirli tek bir kelimede yatmaktadır. Bu sihirli kelime ‘Yalan’ dır. Yanlış anlamadınız evet yalandır. Ama nasıl?!... Tabii ki yalan kelimesini dışlayarak olacak ve temelli yaşamımızda yer vermemek üzere olocak çözümlerdir!... Yalan ile yalancıların dışlandığı bir toplumda sağlık eğitim ve adalet en iyi şekilde kendi mecrasında akacaktır. Bu nedenle anne, baba, öğretmen, bilim adamı, yönetici, sanatçı, aydın ve insanca insan olan her kesimden olan büyük, küçük herkese büyük görevler düşmektedir… Duyarlı olmak insanca duyguların en özel ve güzelidir!... Bunun bedelini ödemeye hazırız!... Bu vatan için fedakarlık yapmaya değer ey insanlık!....
Adaleti yaşamak ve yaşatmak için tek yol yalansız bir Dünya. Bu yoldan sapmış bir toplumda yaşamak adaletin ölümü olacaktır. Adaleti kaldıracak bir imam ile cemaat bile bulamayabiliriz arkadaş!... Duyarlı ve adalete ayarlı yalansız bir yaşam için haydi elele!...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.