- 985 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GELDİĞİN YERİ, GİYDİĞİN ÇARIĞI UNUTMA İBRAHİM
Bir taraftan hasb el kader (kader icabı) bir taraftan şahsi gayreti, adaleti ve himmeti ile hızla terfiler alarak, üstelik padişah III. Ahmet’in dul kızı Fatma Hanım’la 57 yaşında evlenerek Saray’a damat olan Lâle Devrinin efsanevi sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, sabah mesaisine başlamadan önce bir odaya kapanır bir müddet sonra çıkıp mesaisine başlarmış. Bu durum maiyetinde çalışanların merakına mucip olmuş gizlice paşayı dinlemişler. Meğer Paşamız, Nevşehir’den İstanbula gelirken giydiği çarığı duvara çaktırdığı bir çiviye astırmış. Her sabah tozlu çarıkların bulunduğu odada şahsına ve nefsine; adaletten, himmetten ve tevazudan ayrılmamak yönünde bir hatırlatmada bulunurmuş: GELDİĞİN YERİ, GİYDİĞİN ÇARIĞI UNUTMA İBRAHİM! dermiş.
---------------------------------------------
Osmanlı Devletinin 130. sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa (doğumu:1660-öldürülmesi:1730) ayağında çarık Muşkara köyünün (Nevşehir) tozlu yollarını aşarak iş bulmak umuduyla İstanbul’a giderek 1689 yılında Sarayda Helvacı Ocağında işe alınır.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa dönemi Osmanlı tarihinin nisbeten barış yönünden rahatladığı, halkın mesire yerlerinde, piknik yapıp "Helva Sohbetleri" tertip edebildiği, ülkeye matbaanın getirildiği, eğitim kurumlarının yaygınlaşmaya başladığı, memlekete pek çok bayındırlık eserinin kazandırıldığı, Divan Şiiri’nin zirve isimlerinden biri olan Şair Nedim ile edebiyatımızın nefeslendiği bir dönem olmuştur.
Bizim memlekette bir kibrit bir orman yakar ya işte böylesi bir ortamda. Arnavut kökenli bir yeniçeri olan Patronalı Halil’in 1730 yılında elebaşılığını yaptığı Patrona Halil İsyanında kayınpederi padişah III. Ahmet ve heyeti tarafından isyancılara teslim edilerek öldürüldükten sonra cesedi paramparça edilmek gibi bir akıbete uğramıştır.
Bir tarihi kaynakta İbrahim Paşa için şöyle bir kayıt düşülmüştür. Ruhu şâd olsun
Devlet işlerine vakıf, düşünceli, mutedil, kadirşinas, kabiliyetli insanların kadrini bilen bir devlet adamıydı. Padişahın teveccühünü (sevgi ve yakınlık) kazanmakla ve bütün işleri eline almakla şımarmamış, kendisine fenalık yapanlara dahi iyilikte bulunmuştur.
“İbrahim Paşa’nın yüksek nitelikleri beyandan aşırıdır. Hazineyi gelirle doldurmuştur. Din ve devlet işlerindeki hizmeti de yazıya sığmaz. Himmeti yüksekti. Aristo kavrayışlı, Eflatun görüşlü, Lokman bilgeliğinde, mülk ve milleti düzende tutan, vakur, mütevazı, tedbirli, mert ve gayretli, iyiliği ikramı çok, yüce himmetli, iyi ahlaklı, yüce soylu, doğruluktan şaşmayan, tedbirli vezir, kanunlara hakim benzersiz sadrazamdı. Özellikle bilgin ve erdemlilere, şeyhlere, ariflere, hüner sahiplerine, şiir ve nesir yazanlara, söz ve yazı ustalarına, müzisyenlere aşırı meyli ve yakınlığı vardı. Ekseri gece ve gündüzlerde ilim ve marifet sahipleriyle sohbet eder, her birini ödüllendirirdi. Bir kişiyi ayıbından ötürü aşağılamaz, rakiplerine bile mansıplar vezirlik verir, yaşlı yoksul herkesi ihyadan geri kalmazdı. Yaratılışı gereği hayır işlerine düşkündü. Nice nice yüce eseri vardır.„ (Dilâverzâde, Zeyl-i Hadîkatü’l-Vüzerâ’dan)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.