BENİM ADIM ... SAHİ NEYDİ BENİM ADIM ?
Hani bir şarkısı var Ali Ulvi Baradan ‘ın
Yemeni bağlamış telli başına
Zülüfleri düşmüş hilâl kaşına
Henüz girmiş on üç on dört yaşına
Edâlı işveli köylü güzeli
Diye şarkı yapmışız. Dinleriz el çırparız eşlik ederiz ya bazen. İşte o köylü güzeliyim ben.
Sundurmada tasasız, naylon pembe terlikli ayaklarımı uzatıp güneşe oturduğum, gündöndü çitlediğim günler geride kaldı. Babam almıyordu istediğim telefonu. Herkesin vardı özeniyordum. Benimde olsun istemiştim. Tıpkı okula giden kızları görüp te, gönderilmediğim zamanki gibi bir isyan kaplamıştı içimi.
Kaçarsam evden ,istediklerim olur sanmıştım.
Aslında kara kuru bir kızdım daha ne göğsüm belli olmuştu ne de kalçalarım . Ama biri sana telefon da alırım, başka güzel şeyler de , deyince. Olur dedim nedenini bilmeden. Ne edam vardı ne işvem. Basma entarimin içinde şekilsiz bir şeydim kendimce.
Adam bana öyle güzel sözler söylüyordu ki bütün toyluğumla inanmıştım.
Göbekli, orta boylu çok terleyen bir adamdı. Üstü başı düzgünceydi. Elimi tuttuğunda ne babacan, ne iyi biri demiştim. Ancak bir eve götürdüğünde, bana yaklaştığında ağız kokusu dayanılmazdı, itekledim. Kollarımı bacaklarımı rastgele savuruyordum. Bilinçsizce bir savunma içgüdüsü içindeydim. Evde başkalarının olduğunu neden sonra fark ettim.
Baktılar huysuz bir tay gibi tepişiyorum. Beni bağladılar , bana bir şey içirdiler. Uyuşmuştum.Kafam vücudumda değilmiş gibi dönüyordu , yüzler yaklaşıp uzaklaşıyordu. Garip şekiller alıyordu.. Vücuduma ellediklerini hissetsem de nereme değiyorlar neremi sıkıyorlar fark edemiyordum. Pelte gibiydim. Bazı organlarım bana ait değildi sanki. Apış aramda acılar. Kalkamıyordum. kıpırdayamıyordum. … sadece üstüme buldozerin biri inip diğeri çıkıyordu. Kaç kere ,kaç kişi sayamıyorum.……..içimde koca bir anafor dönüyordum habire, çarpa çarpa duvarlara. Acı ve utanç bu kadar mı yapışır insanın bedenine. Her tarafım yeşilimsi bir yapışkanlık içindeydi.
********
Dünyaya güven duymayınca nasıl bir karakter oluşturacağım dersiniz.Enkaz gibiydim.
Ya her şeyi arsızlığa vurup bedenimi savuracağım oradan oraya. Ya da ruh ve sinir hastalıkları servisi kabul ederse, oturup yere, başımı alacağım ellerimin arasına. Toprak yarılsa da içine girsem diye dua edeceğim. Toprak yarılmıyor, gök kavuşmuyor. Ortada kala kalıyorsun. Bir başına. Acı ve utanç abidesi gibi.
Başka seçenek geliyor mu aklınıza.
Ben nasıl sokağa çıkacağım. Bakkal da , simitçi de , kahvede oturanlar da bıyıklı , soymayacaklar mı üstümde kilerini gözleri ile? Kendimi nereye saklayacağım.?Nereye saklanacağım.?
Ben nasıl yaşayacağım söyler misiniz ?
Hayatın topuna erkek egemenken.
Biz miasfirperver toplum olmakla övünürüz ya..geçenlerde tv de bir rus kızı küçükken Türkiyeye kaçırılmış. Bedeninde neler denendi ise artık kızcağızın , yanına yaklaşan erkeklere saldırmakta ve delirmekte bulmuş kolayı.Ben de delirmeliyim diyorum. Delirmek güvene alacak mı bedenimi ?
Biz çok miasfirperveriz ya dünyaya renk olarak gelen, belki de Allaha çoğumuzdan yakın olan delilerin ırzına geçip birde yanımızdakine sen de yap deriz. Daha bir erkek oluruz o zaman ya (!?)
Bunlar ,büyük laflar beni aşar değil mi.?. Doğru diyorsunuz.
Sokakta kızın eteği kısa diye, kolu çıplak diye tahrik olan insanlar nasıl insanlardır?.. Yani cinsel arzularının ayyuka çıkması için ufacık bir kıvılcım yetenler nasıl erkektir?.. erkekliği ile ve insanlığı ile övünenlerin gözleri kör kulakları sağır mıdır.
Size soruyorum yine. Ben 14 yaşındayım. Nasıl bir hayat bekliyor beni?
Mesela çocuğum olur mu, anne olabilir miyim ? Ya kapıda karşılayacağım bir kocam olur mu sizce ?
Yoksa yer kalmadık ça o hastaneden bu hastaneye gönderilen, duvarlarla konuşan, saçı başı karışık, kafasındaki saçlar kirpi gibi olmuş ,gözleri uzaktan bir türlü yakına gelmeyen bir kadın –kız mı olurum.
Aslında küçüğüm ama yine de büyük laflar edebiliyorum.Ama çocuğum işte. Ne vardı telefonum olsun diye evden kaçacak. Olmasın artık ne telefonum ne de başka bir şeyim . Sadece bedenimi geri istiyorum ben.
Ellenmeden, dokunulmadan önceki bedenimi.
Biliyorum, neden ben dersem sonu gelmez. Öyle çok geçerli gerekçeleri var ki onların.Uçkurları ellerinde dolaşan erkeklerin, desem daha doğru.
Bir şey yapmasamda onlar buluyorlar bir gerekçe.Hak görüyorlar üstüme çıkmayı, kendilerine.
Ben o adamları da merak ediyorum aslında. O elimi tutup ta bana babacan davranan koca göbekli adamın diğer yüzünü.
Onların ne biçim duyguları var acaba. Ben zavallı bitkin bir haldeyken nasıl mideleri kalkmadı, nasıl oldu da insanlık damarları kabarmadı.
Şimdi sıcak yataklarına nasıl giriyorlar, başlarını yastığa koyunca benim perişan halimi nasıl kovuyorlar gözlerinin önünden.
Nasıl okşuyorlar 9 yaşındaki kızlarının saçını.
Ya karılarıyla nasıl mutlu olabiliyorlar.
Acaba diyorum çaresiz çelimsiz bir kızda hangi nefislerini doyurdular. Nasıl vicdanları sızlamadı.
Ben onlar için çok üzülüyorum. Bu kadar insanlıktan uzak oldukları için.
******
Etrafım duvarlarla çevrili, kirli beyaz duvarlarla. Duvarlar soğuk.Duvarlar üstüme üstüme geliyor. Çıkıp gitmek istiyorum kırlara. Yürümek istiyorum, ciğerlerimi şişirmek , bakmak istiyorum bulutlara. Papatya toplamak, uzanmak çimenlere……ama apış aramdan kan sızıyor, yüreğimden irin…..
YORUMLAR
Harika bir öykü... Gerçek hayatın içinden çıkıp kaleminizle dillenmiş... El bebe, gül bebe büyüttüğümüz yavrularımızı bu sapık diyarda yaşatabilmek ne zor değil mi? Değil terleyen şişmanın, öz babasının ziyan ettiği kız çocukları yok mu? Ya abilerin, dayıların, amcaların ziyan ettikleri. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz yahu? Kalemine, yüreğine sağlık hemşerim, samimi tebriklerimle...selam ve saygılar