Bu sabah
Yazmak istediğim o kadar çok şey var ki, daha ne düşünüyorum önümdeki güneş vurmuş kâğıda bakarak.
Beynimde biriken sözcükler, tümceler birbiriyle yarışıyor böylelikle biri diğerinin önüne çıkacak. Ben de
kalemimi gittiği yöne doğru oynatmaya karar verdim.
Sabah uyandığımda sol yanım ağrı içindeydi. Üşümüş olmalıyım. Önce yatak odamın perdelerini güneşe
açtım. Tam evimin karşısındaki bina inşaatının üstünden güneş yine de geniş bir gökyüzüyle birlikte
odama doldu. Yüzüm ısındı önce sonra tüm bedenim. Kalbimin ağrısını duymuyorum artık.Şu karşımdaki
inşaata dil çıkarsam beni anlar mı? Sen yerine oturduğun bahçenin vişne, kayısı, kavak ağaçlarını yuttun
desem. Son kez üzülerek fotoğraflarını çekmiştim. Arka fonda koyu kirli pembe ahşap evle birlikte. O
ev de yakında büyük bir apartmana dönüşür.Müteahhitlerin verdiği daire sayısı ev ortaklarına yetmediği
için şimdilik duruyor.
Gözlerimin içinde güneş. Güneşin gözleri var mı sahi? Biliyorum çocukça bir düşünce. O ateşten bir top
görür mü hiç. Beni görsün isterdim geniş yapraklı kareli defterime bir şeyler yazarken. Yalnızlığım beni
delirtmiş olmalı. Bu tür şeyler düşündüğüme göre.Neden sıcacık gülüşüyle bir insan beni ısıtsın istemiyor
uçuk kaçık şeyler hayal ediyorum. Birden aklıma bir tanıdık geldi. Nurşen’in bir gülüşü var ömre bedel
dedi. Bunu her gün söylüyor ve bizim gözümüzde o en güzel gülen kadın olarak tarihe geçiyor. Nurşen
tanıdığın iş yerinde çalışan bir görevli. Tanıdık Nurşen’in ismini söylerken onun kadar güzel
güldüğünü bilmiyor.
Hayat soğuk, buz gibi. Pazar günü otobüsle giderken on üç on dört yaşlarında oğlan çocuğu elinde cep
telefonuyla caddenin bir tarafından diğer tarafa geçiyordu.Üstelik yavaş adımlarla hiç istifini bozmadan.
Gözü cep telefonunda, onunla ilgileniyordu. Eğer otobüs şoförü zamanında aracın kornosunu çaldırmasa
aracın altında kalması işten bile değildi. Bu çocuğa nasıl dil çıkarırsın." İlle de bir şeylere dil çıkarmak
istiyorum." Yoksa bu katılaşmış, buz tutmuş dünyada yaşamak olası değil.
Saat kaç oldu bilmiyorum ama güneş odamın penceresinin en üstüne yükseldi. Güneşe dil çıkarsam
gülümser mi? O zaten yüzüme en çok gülen insan diyecekmişim. Ne yapayım odamda tek ışıltı sen varsın
güneş.
Sanıyorum uyanalı iki saat olmuştur. Gerekli ihtiyaçlarımdan sonra güneşli yatağıma oturup, okudum.
Okumak insanın dünyasını genişletiyor. Dar alanlarda sıkışıp kalmıyorsunuz. Yazmak ta öyle. Kiş i en az
kendini tanıyıp, yanı başında neler olduğunu görüyor. Buna da dil çıkartamam işte.
Gerçekte çok dil çıkartan biri değilim. " Çocukken başkaydı tabii." Hayata bu sevimli yanıyla bakabilsem
ne güzel olurdu. Çocukluktan sonra bir kez dil çıkardığımı anımsıyorum. Bir bayram sabahıydı. Annem
bizi yine sabah ezanında kaldırmıştır. Evi silip süpürdükten sonra bayramlık giysilerimizi giymişizdir. Her
bayram sabahı yemeğe halamları çağırırdık. Yine onlar gelmiş, güle oynaya yemek yenilmiştir. Yavaş
bayram ziyaretçileri geliyordur. O da gelirdi her bayram. Onu seviyor muydum yoksa onun sevgisini
anladığım, hissettiğim için mi onu seviyorum sanıyordum. O yine geldi. Tam ellerimi yıkamış onun
gelişini ayak sesinden tanımıştım. Telaşlandım nedense içeriye kaçtım. O salonun kapısından girerken göz
göze geldik. Birden dilimi çıkardım ona. Neden yaptım bilmiyorum. Ya o ne hissetti.Şimdi bu davranışıma
gülüyorum. Bizimkisi arada bir ev ziyaretlerinde görüşülen, uzaktan uzağa bir sevdaydı. Bu sevdaya ancak
dil çıkarılır.
Sanıyorum acıktım. Kalkıp ocağa çay koymalıyım. Yok canım, o gelmez..
09. 02. 2016 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
BU SABAH
Açtım penceresini yüreğimin
-gün aydınlığına
Odamda masmavi gökyüzü,
Masamdaki kâğıtlarda;
-alaca bir gümüş,
Aklımda; alaca bir karanlık,
Sol yanımda; alaca bir ağrı,
Gözlerim dolu dolu,
Beni anlar mı?
-dil çıkartsam yalnızlığa ..!
Ellerimde o son fotoğraf,
Bahçede vişne, kayısı, badem,
Koyu, kirli, ahşap bir ev
Gözlerinde güneş,
Dudaklarında tebessüm,
Şimdi nerede?
- o ömre bedel gülüşmeler,
Gülümser mi yeniden?
- Dil çıkartsam yalnızlığa ..!
Anılar gülümsüyor
- Yüreğimin çocuk kıyılarında,
Mahmur gözlerde bir bayram sabahı,
Ankara ‘dan halam gelmiş,
- Kapı eşiğinde sen,
Yüreğimde masmavi gökyüzü,
İlk göz göze gelişimizdi,
- Dil çıkarttım sevdaya ..!
Çay koymalıyım ocağa,
Yok canım o gelmez,
Dar alanda sıkışıp kalmış umutlar,
- Dil çıkarttım yeniden yalnızlığa
Adapazarı/10.02.2016
Nihat Albayrak
glenay
olmuş. Ben de yazsam herhalde böyle yazardım.
Çok teşekkürler,
selamlar, sevgiler..
Ne çok dil uzatırdık eskiden, ne çok keyif alırdık peşimizden koşturunca...
Evimizin arkasında inşaat yapıldığından haberim olmamıştı. Bir sabah evime dönmenin sevinciyle neredeyse uçarken birden duraksadım. O inşaata baktım, baktım.Yüzüm asıldı, sinirim bozuldu.Elimden eşyaları bırakıp oturdum ve inşaatı seyrettim.O çaresizlik ve öfke...Dil uzatsan da ne çare...
Sanırım benzer duygular hissetmişiz.
Sevgiyle gülünay.
glenay
Çok teşekkürler hena,
sevgimle..
Büyük bir hayranlıkla okudum yazınızı ve tabi bendeki çağrışımları durdurmak mümkün olmadı.
İçeriği/konusu aynı olan DİL ÇIKARTIM YALNIZLIĞA diye bu gün bir şiir yazdım. Yani yazınızı şiire çevirdim. Yarın sayfamda yayınlayacağım. Umarım beğenirsiniz.. Yüreğine ve kalemine sağlık. Saygılarımla
glenay
Yarın okurum inşallah.
Çok teşekkürler,
selamlar..