- 516 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kerim’ce Güzellemeler -39–
Kerim’ce Güzellemeler -39–
Anne babaların gözünde, çocukları hep küçüktürler. Ben lise döneminde, hatta işe girdikten sonra, hatta evlendikten sonra her akşam eve döndüğümde annem yolumu gözlerdi. Tabi bazen sitem ederdim;" ya anne, artık kocaman herif oldum, artık benim için bu kadar merak etme, kapıda bekleme!..." diye. Kızardı, "inşallah sen de çocuk sahibi olursan görürüm!" seni diyordu. Haklıymış, galiba bizlerde çocuklarımıza aynı şeyleri söyleyeceğiz.
***.
Anne baba anlaşmazlığında,
Toplumların kavgalarında,
Ülkelerin savaşmalarında,
Çöküşe geçen ekonomilerde,
Yaşamın yalan dolanlarında,
En çok kimler etkileniyor dersiniz?
***
Bazen nice emekler vererek, nice fedakarlıklar yaparak, nice ödünler vererek çizdiğimiz ve zamanla kalınlaştırdığımız çizgiler vardır ya, hah işte öyle!!! Ancak günü ve zamanı geliyor, bir çırpıda bir kalemde çizip, kenara atabiliyoruz. Tıpkı bazı insanlar gibi!!! Anlamasalar da ya da anlamazlıktan gelseler de.....
***
Toplumsal enkazlardan,
Uyanılmayan uykulardan,
Katran karası karanlıklardan,
Mutsuz yaşamların düşlerinden,
Avuç içi kadar mezarlardan,
En çok kimler etkileniyor dersiniz?
***
İçinde anne lâfzı geçen her şey, ama her şey güzeldir. Her yerde anne, annedir. Ne yazık ki ağlayanlar da hep annelerdir. Dili, dini, ırkı, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun, her zaman anne, annedir, ağlayan anne, annedir. Artık analar ağlamasın, ama hiç ağlamasınlar.
***
İçgüdüsel istekli çocuk doğurmalarından,
Cinnet haline gelmiş toplumlardan,
Hafıza kaybına uğramış mutluluklardan,
Aklın, ruhun, bedenin yön bulamadığı bir dünyadan,
Akıl almaz yerlerde hayattan kopanlardan,
En çok kimler etkileniyor dersiniz?
Kimler dersiniz acaba?
***
Adam diyor, “ben dört çocuğumu bir odaya sığdırdım, büyüttüm, şimdi dört çocuğumun da dört odalı olan dört evi var, ama maalesef beni bir odaya koyamadılar, sığdıramadılar” sözünü görünce; aklıma şahidi olduğum gerçek bir olay geldi.
Sattığım eski evimin bitişiğinde, evin yola bakan küçük bir odası vardı. 7 veya 8 metrekare büyüklüğünde bir odaydı. Kapısı caddeye bakıyordu. Odaya bitişik olan ve bir insanın ancak sığabileceği kadar bir de banyo vardı. Suyu ve elektriği vardı. O zaman boştu. Bir sabah erkenden işe gideceğim sırada, bir motorun römorkundan yaşlı bir teyzeyi indirdiler, beraberinde de bir kat yatak. Acele gitmem gerektiğinden, fazla ilgilenemedim ve soramadım. Akşam eve geldiğim de, çocuklar direk konuya girip; “baba bugün yan odaya yaşlı bir teyze getirdiler. Hiçbir şeyi yok.” Dediler. “gördüm ama soramadım” dedim. Ertesi gün tatil olduğu için, teyzenin yanına giderek, biraz sohbet ettik. Teyzenin kızlı-erkekli 9 tane çocuğu varmış. Hepsini büyütmüş evlendirmiş. Bir kaç yıl önce de eşi ölmüş. Yalnız kalınca, hiçbir çocuğu kabul etmemiş, bakmamış, bakmak istememişler, yanına almamışlar. Yanında kaldığı küçük oğlunun da hanımı; “ben bakamam!” deyince; bu odaya getirip bırakmış ve ardına bakmadan gitmişler.
Günlerce orada kaldı. Hiçbir çocuğu gelip sormadı, ne durumdadır, bir ihtiyacı var mıdır, yok mudur diye. Komşular yemek götürür, elbiselerini yıkardı, sokakta oynayan küçük çocuklar ihtiyaçlarını giderirdi. Bir gün akşam, işten geldiğimde, yine çocuklar hemen konuya girerek, “baba o yaşlı teyzeye alıp gittiler!” “Kimler aldı?” deyince, “bilmiyoruz vallahi birkaç adam gelip aldılar” dediler. Artık araya girenler çocuklarının yanına mı götürdüler, yoksa SHÇEK’ten görevliler mi geldi götürdüler. Bilmiyorum!
Anlayacağınız, o 9 tane çocuğu doğurmuş, büyütmüş, belki de adam etmiş, (adam gibi adam değil ama) ama 9 çocuk bir yaşlı analarına bakamamış. Yazık ya, hem de çokkk yazık!!
Kerim BAYDAK
[email protected]
YORUMLAR
güzelleme güzel, yazar arkadaşım. fakat görüşlerimi yazmalıyım,yaşamımdan bir örnek vererek. oğlum kısa dönem asker. yemin törenine gittik annesi ve bir arkadaşımla. askerler yürüyerek çıkıyorlardı sıra halinde. anne-babalar,eşler vardı. göz yaşlarımı eşime göstermedim. babalar da ağlıyordu,o sahnede. ne diyor Nazım: "gülmesini bile bıyıklarının altında saklayan halkımın eseridir, memleketim."
bizler örgütlü toplum olabilsek anayasamızda yazılı sosyal hukuk devleti ilkesini yaşama geçirebiliriz. işte o zaman devletimiz yurttaşına bakar tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi. o zaman vefasız evlatların insafına kalmaz cennetin ayaklarının altında olduğuna inandığımız elleri öpülecek anneler.
duyarlılığınız için kutlarım sizi. anne hakkı ödenmez. saygılarımla...
Kerim BAYDAK
Anlayacağınız, o 9 tane çocuğu doğurmuş, büyütmüş, belki de adam etmiş, (adam gibi adam değil ama) ama 9 çocuk bir yaşlı analarına bakamamış. Yazık ya, hem de çokkk yazık!!
Ne kadar hazin ve acı bir durum.Annelere babalara çocuklar ağır gelmiyor da, çocuklara anne ve babalar ağır geliyor, nasıl ağır bir acıdır bu. Rahmetli annem ameliyat sonrası yatağa bağımlı kalmıştı,ve Alzaymır hastalığı da başlamıştı. Kız kardeşimle yasıyordu yıllardır. Yardımcı bir hizmetlimiz de olmasına rağmen ben atölyemi ve evimi kapatıp,annemin yanında kaldım yaklaşık 4 yıl .Alzaymır hastalığının evresi artınca, sağ dan sol dan bu çok zor bir durum huzur evine yatırın dendi. Ben bu öneriyi duyduğumda çıldırmıştım, ha sokağa bırakmışşın ha huzur evi, bana çok ağır gelmişti bu öneri asla demiştim asla, annemi huzur evine yatırmak kitabımda yazmaz. Son dönemlerine kadar kardeşimle baktık. Vicdanım çok rahat. Bu anlamlı yazınız annemi hatirlattı. Huzur evleri yeni sistemle çok güzel ve temiz bakım olsa da insanın evladı varken anne ve babayı huzur evine yatırmak bana çok ters ve de çok acı geliyor.Allah evladın da hayırlısını versin.Anne ve babalarımız çok kutsallar var olanlar n'olur incitmeyin son vazifelerinizi severek yapın. Her birimiz o mevsimleri mutlak yasayacağız ömrümüz var sa...
Konu güzelleme , tebrik ederim..
Saygılarımla...