- 368 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
öğretmen(23.01.2016)
Sosyal hizmetlerde hangi kurumda çalışacağımı ve tam olarak ne iş yapacağımı bilmiyordum.Bu kurumlarda öğretmenlerin çalıştığını dahi yeni öğrenmiştim.Bir çocuk yuvasını,kadın sığınma evini yada huzurevini hiç bir zaman ziyaret etmemiştim.İl müdürlüğüne başvurumu yaptıktan sonra büyük olasılıkla çocuk yuvasında ders anlatmak ile görevlendirileceğimi tahmin ediyordum ancak huzurevinde görevlendirildiğim söylendi.İlk günün sabahı sisli bir havada mezarlığın hemen yanındaki büyük binanın ana girişini bulmak için yaklaşık yirmi dakika dolaştım.İdare kısmında müdür yerinde olmadığı için müdür yardımcısı ile tanıştım birlikte katları dolaşmaya başladık,uzun koridorların iki ucunda dinlenme odaları bulunmaktaydı.Kütüphane,yemekhane çay bahçesi ve mescitten oluşan ana binanın yanında küçük bir misafirhane de bulunuyordu.Ertesi gün kurum müdürü ile tanıştım.Huzurevinde esas görevimin nöbet tutmak olduğunu gece yat yoklamasını almamı her yaşlının kullanması gereken ilaçları teslim etmemi,vefat eden bir yaşlı olursa cenazenin odasından alınarak dinlenme odasına yatırılması gerektiğini uzun uzun anlattı.Yaşlılar sabah kahvaltısından sonra iki gruba ayrılıyor hastaneye gidecek olanlar isimlerini görevli memura yazdırıp servise biniyordu,kalanlar ise televizyon odasına yada kütüphaneye gidiyordu.Sabah haberleri izlemek amacı ile salondaki geniş koltuğa oturdukları an gözleri kapanmaya başlıyor yeni uyanmış olmalarına rağmen tatlı bir şekerlemeye başlıyorlardı.Sık sık öğrenciler gruplar halinde ziyaretlerde bulunuyordu,kimi zaman öğrencilerin kendi aralarında oluşturdukları müzik gruplarından mini konserler dinliyorduk,kimi zaman da valinin hanımı ziyarete geliyordu.Müdür yardımcısı Pınar hanım ile birlikte arşivdeki dosyaları düzenlemeye başlamıştık.Tozlu ve karanlık arşivde mesainin büyük kısmını birlikte geçiriyorduk.Üst raftaki dosyaları almak için merdiveni taşıyordum o da merdivene tırmanıp en üst raftan toz içindeki dosyayı alıp üzerindeki toz katmanını siliyordu.Bu kadar çok dosyanın ve havasız kalmış odanın içinde yalnız kalmıştık.Dosyaları tasnif ederken bir taraftan da sohbet etmeye başlamıştık.Evliliğinin de zor günler geçirdiğini eşinden şiddet gördüğünü anlattı kayınvalidesinin sık sık ziyarete gelip en az bir ay kaldığını yeni doğmuş bebeği için şiddete katlandığını söylüyordu.Mutsuz olmasına elbette üzülüyordum kimi zaman teselli etmeye çalışıyordum onu ama kararını verdiğini kızının okula başlayacak yaşa geldiği zaman kesinlikle eşinden ayrılacağını söyledi.Her zaman çıktığım merdivenden bu kez indikten sonra yeni dosya yı almak için kendisi çıkmak istediğini söyledi ben de kabul ettim , merdivenin üst basamağına kadar tırmandıktan sonra üst raftaki rengi solmuş toz nedeni ile rengi değişmiş dosyayı alıp inerken ayağı burkuldu tam düşmek üzereydi birden ona sarıldım bu yarı karanlık pis odada sarılmıştık ve kollarımda bana dik dik bakıyordu bu sürede kalmaya devam etmemiz doğru olmazdı,bir kaç saniye sonra toparlandık,ikimiz de evli olduğumuzu hatırladık sanırım,bununla birlikte arşivde kimi bahanelerle sarıldığımız anlar oluyordu,ismi konulmamış bir ilişki yaşıyorduk ,eşi ile sürekli sorunlar yaşıyor olması beni cesaretlendirmişti,elini avuçlarıma aldığım yada saçlarını okşadığım anlar oluyordu.Yanlış yolda olduğumuzu anlamış olacak ki tasnif işini bitirdikten sonra bana karşı davranışları değişti,sabahları resmi bir "Günaydın" ve mesai sonunda "İyi Akşamlar"dedikten sonra konuşmamız bitmiş oluyordu.Gece nöbetlerimde ona olan hasretim artıyordu odasını açıp koltuğuna oturuyordum onu yaşamak istiyordum sanki ellerini sürdüğü dosyaları açıyordum,huzurevinde kalan yaşlılar ile ilgili tüm bilgiler dosyada mevcuttu.Uzun kış gecelerinde artık tek eğlencem huzurevi sakinlerinin kişisel dosyalarını okumaktı.Geçen sabah televizyonun karşısına keyif ile oturup beklediği diziyi izlemek için beklerken kalp krizi ile birlikte olduğu yere yığılan ve hastanede hayatını kaybeden Ahmet amcanın dosyası elimdeydi,büyük olasılıkla dosyası yarın arşive gidecekti.Eşini yirmi yıl önce kaybetmiş,onu hiçbir zaman arayıp sormayan dört çocuğu vardı ve huzurevinde yaklaşık beş yıl geçirmişti. Arkadaşı yoktu hiç bir grup onu kabul etmiyordu çünkü hem cinslerine ilgi duyuyordu,dosyasındaki tutanakta huzurevindeki yaşlıları ilişki kurduğu bir adamın evine götürdüğü orada birlikte olurken huzurevi sakini onları izliyordu okuduğum tutanakta bu amaç ile iki kişiyi bu eve götürdüğü ve ilişki kurmak istediğini anlattığı yazıyordu,kısa sürede olay duyulmuştu bu nedenle yalnız kalmıştı,günün büyük kısmında okurdu,en son okuduğu ,"Suyu Arayan Adam "(Şevket Süreyya AYDEMİR)kitabını öve öve bitirememişti.her sabah beni ziyaret eder önce cebinden titreyen elleri ile güçlükle kıvrılmış bir karton parçası çıkarır burada yazan numaraları tek tek arardık,çoğu zaman telefonu açan olmazdı açılsa da oğlu yerine gelini açıp beni sık sık aradığım için fırçalardı.Telefon ile görüşemeyince Ahmet amca bir gün oğlunun evine gitmek için huzurevinden kaçmış ve kaybolmuştu,tüm personel kendisini aradık gece yarısı polisler getirdiğinde yorgundu ve bezini kirletmişti oturduğu kahvede altını kirletince etrafa yaydığı koku ahaliyi rahatsız etmişti.İnsanlar evine gitmesini istemişlerdi,evsiz olduğunu öğrendiklerinde polisi aramışlardı.Son günlerinde hiç bir şey yemez olmuştu,kendisine haber vermeden oğulları ile görüştüm durumunun kötü olduğunu çocuklarını ve torunlarını gördüğü zaman moralinin yükseldiğini ve yemeğini yemeye başladığını anlattım.Bu görüşmem sanırım etkili oldu ve hayatında geçirdiği son hafta sonu ailesinin tamamını karşısında görünce ağlamaya başlamıştı.
Yaşlandığım zaman çocuklarımın benim ziyaretime gelmeleri için ben de yalvaracak mıydım?Mezara toprak atarken bu düşünceler geçti zihnimden,çalıştığım bu kurumun duvarlarına kütüphanedeki kitaplara ölüm kokusu sinmişti.Kimi zaman uykuda kimi zaman salonda ölüm sıradan bir şekilde ziyarete geliyordu.Gece temizlik görevlileri ile birlikte hayatını kaybeden kişiyi odasından alıyorduk.Sabahın erken saatlerinde yakınlarına haber verdiğim zaman kimisi işini gücünü bırakıp nasıl geleceğini ,babasının ya da annesinin ölmek için yanlış bir zaman seçtiğini söyleyen bile oluyordu!
Cenaze namazında sadece huzur evi personeli olduğu anlar da oluyordu. Yaşı bir hayli ilerlemiş olan Kemal amcadan sık sık Atatürk’ü dinlerdim. Eskişehir’e geldiğinde küçük bir çocuk olduğunu anlatırdı.Valinin karşısında ayakta dururken elindeki bastonun kıvrımlarını halen hatırladığını anlatırdı."Bir ay sonra tekrar geleceğim sayın Vali,ikinci ziyaretimde suyun mutlaka şehre gelmiş olduğunu görmeliyim"dediğini valinin esas duruş’da beklediğini anlatırdı,Kemal amca.En büyük hobisi saatlerdi.Odasında yatağının hemen yanında duran küçük komodinin içi tamir olmuş ya da olmayı bekleyen kol saatleri ile doluydu.her sabah işe gidecek olan bir memur edası ile büyük bir dikkat ile kravatını bağlardı.
Huzurevinin yaşlı çapkını ise Ali amcaydı.Sadece iki yıl evli kaldığını bekarlıktan bıktığını anlatırdı.Yemeğini bitirdikten sonra meyvesini yemez hangi yaşlı teyzeden hoşlanıyorsa eline aldığı meyveyi onun önüne koyardı sonra da bir köşeye çekilip meyvenin masada kalıp kalmayacağını gözlemlerdi.Üniversite öğrencilerinin ziyaretinde çok memnun olur,müzik grubu konsere başlayınca oynamak için hemen piste çıkardı.Bu amaç ile kendisinden başka oynayan teyze varsa yavaş ama kararlı adımlarla karşılıklı oynayacak ortamı oluşturmaya çalışırdı.
Huzurevinde ikinci adresim ise kadın sığınma eviydi.Gece nöbetlerinde artık cenaze taşıma ihtimalim kalmamıştı.Sabahın ilk saatlerinde polis kapıyı çalıyor şiddet görmüş kadın yada evden kaçmış bir kız getiriyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.