- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EMİN DAYI
MAZİYE YOLCULUKLAR – 96
Mazimin renkli simalarından Emin Dayı bir haftadır yüreğimin, beynimin baş konuğudur.
Mezarından kalkmış, Mersin’e gelmiş… Kapıma dayanmış…
İki eli yakamda hesap soruyor:
— Mahmut Cantekin, sen beni nasıl unutursun? Sen de mi vefasızlar kervanının saflarına katıldın? Sen de mi bir lokma uğruna satıldın?
Sevgili Emin Dayı, bu çileli yürek seni unutur mu?
Sen ki biz gençleri kendi evladın kadar severdin… Bizleri korur, kol kanat gererdin… Güzel yüreğinle doğruları yollarımıza sererdin…
Sevgili Emin Dayı, biz gençler de seni severdik… Bir büyüğümüz olarak saygıda kusur etmezdik… Bir dediğini iki etmezdik…
1974 yılında seni tanıdım…
Siyasi tutuklu olarak yattığım Mamak cezaevinden, Ecevit affıyla özgürlüğüme kavuştum… Doğduğum Kâhta’ya, gözyaşları ile yoğrulmuş topraklara döndüm…
Mülkiyeti Ahmet Selçuk’a ait, Ziraat Bankası’na bakan köşedeki dükkânı kiraladım.
Yasin Yıldırım’a yazdırdığım Cantekin Kitapevi tabelasını köşeye astım.
O yıllarda Türkiye’de en çok okunan yazar, şair, bilim adamlarının kitaplarını getirerek okuyuculara sundum.
Gençler kitap okuyordu…
Öğretmenler kitap okuyordu…
Ben okuyordum…
Tek amacım okuyan, düşünen, araştıran, sorgulamayı bilen aydın bir kitle oluşturmaktı.
Kâhta’nın ve ülkemizin okuyan, düşünen araştıran ve sorgulayan bireylerle kalkınacağına inanıyordum…
Sevgili Emin Dayı, sen o zaman Toprak Kulüp denen yeri, ortağın Halil Dayı ile birlikte işletiyordun…
İşyerin işyerime yakındı. Misafirlerime, müşterilerime, arkadaşlarıma çayı sizin işyerinizden isterdim.
İşte seni o zaman tanıdım. Kâhta işi şalvarın, boyalı ayakkabıların, temiz gömleklerin, ütülü ceketlerin ile dün gibi karşımdasın.
Seni hiç unutmadım… Ne dost unutulur ne de düşman…
Tatlı dilliydin. Güler yüzlüydün. Yardımseverdin. Cömerttin. Hoşgörülüydün.
Çay paraları için hiçbir müşterinin kalbini kırmadın. Üzmedin. Parasız diye arkadaşlarının yanında gençleri ezmedin…
Aydınlık yarınları düşleyen gençlere sempati ile bakardın. Onların düşüncelerini ilgiyle dinlerdin.
Sevgili Emin Dayı, seni yürekten seviyordum.
İşyeri komşusu olmuştuk. Bu komşuluğumuz dostluğa dönüşmüştü. Gurbet ellerine beni savuran zalim yeller, uzun yıllar, çileli günler bana dostluğunu unutturamadı. Seni unutmak mümkün mü?
Oğlun Abdullah da efendi, saygılı, iyi bir çocuktu. İki vefalı kardeş gibiydik.
Ailenizden bir kişi Adıyaman cezaevinde yatıyordu. Tanıdığım iyi bir avukat olup olmadığını sormuştun.
Mamak cezaevinde birlikte yattığım Profesör Uğur Alacakaptan’a mektup yazmıştım. Seni ona göndermiştim. Ücretsiz yardımcı olmuştu.
Ankara dönüşü beni kucaklamış, teşekkür etmiştin…
Sevinçliydin. Sevincin sevincim olmuştu…
Tavşankanı çaylarla sevincimizi paylaşmıştık. O güzel anı da unutmadım.
Sevgili Emin Dayı, bir gün güveneceğim bir insanın yardımına ihtiyacım oldu. Risk alacak, sorumluluk yüklenecek bir dost lazımdı. Çok düşündüm. Onlarca dostun içinde sana geldim.
Aranan bir arkadaşımın kaldığı yerde sorun çıkmıştı. Yer değiştirmemiz şarttı. Kendi evime götürmek zorunda kalmıştım. Bizim ev sürekli aranan, gözlenen bir evdi.
Bizde kalması arkadaş için çok riskliydi. Arkadaşın bir hafta daha Kâhta’da kalması gerekiyordu. Sana geldim. Durumu izah ettim. Hemen kalktın. Bize gittik. Arkadaşı sana teslim ettim. Alıp bir köye götürdün. Bir hafta konuk ettin. Bu iyiliğini hiç unutmadım…
Sonra ki yıllarda bu olayın dedikodusu yapıldı: Emin Dayı Deniz Gezmiş’i saklamış.
Bana bunu söyleyenlere “yanlış biliyorsunuz” dediğimde inandıramadım.
1972 yılının 6 Mayıs günü idam edilen Deniz Gezmiş, 1975 yılında, Kâhta’ya gelemezdi. Anlatamadım. Yaşayanlar değil, dedikoducular ısrarcıydı…
Deniz Gezmiş’in arkadaşlarından birini Emin Dayı saklamış deselerdi, hiç itiraz etmezdim…
Sevgili Emin Dayı, dost hatırı için uzattığın o elle, beni nasıl bir yükten kurtardığını sen bile tahmin edemezdin. O arkadaş yakalansaydı, ben emanete ihanet etmiş olacaktım. Benim için ölümden beter bir durumdu. Üzüntümden ölürdüm…
12 Eylül 1980 yıllarında Adıyaman ilinde işkencedeyken, benim koğuş arkadaşım, senin eski koğuş arkadaşın Kâhtalı şoför Sait’ti.
İşkence dönüşü sohbetlerimizde, Kâhta’yı konuşuyorduk. Seni konuştuk. Sait seninle ilgili bir anısını anlattı. Senin direncin moral kaynağım oldu. Bana güç verdi.
Su verilmiş çeliğe döndüm. İşkencecilerin her sorusuna bağırarak cevap verdim:
— Duymadım! Görmedim! Bilmiyorum!
Sevgili Emin Dayı, 12 Eylül günlerinde seni de diğer Kâhtalılar gibi işkenceye almışlar. Şoför Sait seninle aynı koğuştaymış.
Sait gördüklerini şöyle anlattı:
Emin dayıyı koğuştan alıp sorguya götürdüler. Aradan saatler geçti. Heyecanla bekliyoruz. Öldürüldüğünden korkuyoruz. Önce ayak seslerini duyduk. Sonra anahtarların sesi geldi.
Getirilen Emin Dayı olabilir derken, koğuşun kapısı açıldı. Anadan üryan bir vaziyette, askerler Emin Dayıyı koğuşun içine doğru ittiler. Kapıyı kilitleyip gittiler. Emin Dayı bir heykel gibi dimdik duruyordu. Elbiseleri koltuğunun altındaydı.
Hepimiz üzüntüyle Emin Dayıya bakıyorduk. İçimizde ilk konuşan Emin dayının ortağı Halil Dayı oldu:
— Emin öyle çıplak durma. Ayıptır. Külotunu giy.
Emin Dayı ortağına kızgınlıkla baktı. İki karışlık solucana dönmüş erkeklik uzvunu ortağına göstererek:
— Halil! Halil! Hangi Külot bu solucanı saklar! Elektrik verdiler, bak ne hale getirdiler… Kalkın halay çekeceğiz. Kalkmayanın…
Koğuştaki herkes halaya kalktı. Halayın başında Emin Dayı, mendil yerine külotunu sallıyordu.
Falakadan geçmiş, coplanmış, elektrik verilmiş, kış günü soğuk su dökülmüş beden, gördüğü işkenceye karşı isyan bayrağı olmuştu…
Sevgili Emin Dayı, bunlar Pirin Palas’ta, sorguda çektiklerindir…
Sait, cezaevinde geçen bir olayla ilgili anısını da anlattı. Bu anısını da unutamadım:
— Emin Dayıyı diğer Kâhtalılarla birlikte tutukladılar. Cezaevine götürdüler. Emin Dayının elektrik verilmiş uzvu yedi aydan bu yana bir ölüdür. Hareket etmez. Emin dayı üzgündür. Derdini kimseye açmaz. İçin için yanmaktadır.
Yedinci ayın bir sabahında Emin Dayı uyanır. Şaşkındır. Rüya gördüğünü sanır… Kaba etine çimdik atar. Rüyada olmadığını anlar. Erkeklik uzvuna elini atar. Uzva kan gelmiştir. Canlanmıştır. Hareket etmeye başlamıştır. Bir daha kontrol eder. Emin Dayı emindir: sorun atlatılmıştır. Çocuklar gibi sevinir. Sevinçten uçar…
Bu günü kutlamak ister. Demir kapıya gider. Kapıya vurur. Gardiyan mazgalı açar. Çaycıyı çağırtır. Bütün koğuşa çay siparişi verir.
Çaycı, çayı demler getirir. Demir kapının mazgalından yüksek sesle bağırır:
— Bütün koğuşa çaylar Emin Dayıdan. İsteyen istediği kadar çay içebilir.
Bu iki cümleyi dört beş defa tekrarlar.
Koğuştakiler kapıdan çaylarını alır, içerler.
Emin Dayının ortağı Halil çayı içerken merak eder, kendi kendine sorar: Emin koğuşa bu çayları neden ısmarladı?
Merakını yenemez. Emin Dayının yanına gider. Soruyu sorar:
— Emin rüya mı gördün? Sabah sabah neden çay ısmarladın?
Emin Dayı güler. Gayet sakin bir şekilde cevap verir:
— Halil, üzümü ye bağını sorma…
Halil Dayı merakını gidermek için tekrar sorar:
— Emin doğru söyle. Bu çayları neden ısmarladın?
Aynı cevabı alır:
— Halil, üzümü ye bağını sorma…
Halil Dayının merakı iyice artar. Emin Dayıyı sıkıştırır. Soruyu tekrarlar:
Emin Dayı, ortağının çay ısmarlamasının sebebini öğrenmeden yanından gitmeyeceğini anlar. Sesini hafif yükselterek cevap verir:
— Halil! Halil! Yedi aydır ölü olan erkeklik uzvumun diriliş çayıdır. Erkekliğimin kurtuluş çayıdır. Yeniden doğuşumun çayıdır. Tekrar erkek oluşumun çayıdır… İç uzvumun keyif çayını… İç, sen de sevin…
Halil de Emin Dayının sevincini duyar. Bu sevinci bütün koğuşla sesli paylaşır:
— İçin beyler için, Emin Dayının erkeklik uzvunun diriliş çayını için…
Sevgili Emin Dayı, Kâhtalı şoför Sait yaşadıklarını böyle anlattı.
Bu olayı Sait’e anımsatan, işkence dönüşü onbaşının beni kapıdan koğuşun içine doğru senin gibi itmesidir.
Benim sana benzeyen durumumdur.
Sevgili Emin Dayı, sen güzel insandın. Dosttun. Tatlı dilliydin. Güler yüzlüydün. Yardımseverdin. Cömerttin. Hoşgörülüydün.
Senin iyiliklerini ve hikâyeni hiç unutmadım.
Mazimin güzel insanı sevgili Emin Dayı, nur içinde yat…
Allah senden ve vefat eden tüm güzel insanlardan rahmetini esirgemesin…
O kara günler bir daha geri gelmesin.
Darbelere ve darbecilere destek veren solcular, sağcılar, yağcılar utansın…
Sevgili Emin Dayı seni sevgiyle, saygıyla anıyorum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.