Ayşo Tekrar Züleyha Olur
Meltem, Yusuf’un yanından ayrılıp eve döndüğünde İstanbul’da akşam ezanı telaşla okunup bitmişti. Ne yemeği ne de çocukları düşünüyordu. Yusuf’un dedikleri canını sıkmış, hatta derin bir korku hissetmişti içinde. Yol boyunca inbot meselesinin sonucunun nereye vardığını pişmanlıkla kendisine hatırlatmıştı. Züleyha’yı eve gittiğinde yeniden başlattıktan sonra sokağa salmanın en hayırlı karar olacağını kendisine kabul ettirmeye çalışmıştı. Yusuf’un verdiği o şifreyi de söyleyecekti elbette. Ondan sonrası Züleyha’nın kendi sorunuydu. Evinde sıra dışı bir inbot tuttuğu için televizyona çıkmak istemiyordu. Belki de yarın sabah polis eve baskın yapacaktı.
Tüm bunlara rağmen Meltem, salonda kızı ile samimi bir sohbet yapan Züleyha’yı görünce içi cız etti. Daha önce kızını hiç bu kadar mutlu görmemişti. Hayır, bu zavallı inbotu sokağa salamazdı.
‘’Hadi, yüzünü aç! Hadi ama! Bir prenses kadar güzel olduğunu abim hissetmiş gözlerinden. Hatta peçesiz yüzünü görmüş sen şarj olurken,’’ dedi Kübra. Ellerini birbirine vurup Züleyha’nın (artık Ayşo adı gereksiz) yüzünü açmasını bekledi.
Sohbeti köşeye çekilmiş dinliyordu Meltem. ‘’Züleyha neden kızımın yağmurluğunu sabah giydirmedin evden çıkarken? Sana söylemedim mi?’’
‘’Anne onun adı Züleyha değil ki!’’ Annesine dilini çıkardı Kübra, Züleyha’nın beline sarıldı.
‘’Benim adımı mı değiştirdiniz? Yağmurluğu bugün Kübra’ya giydirme yıka, dediniz ya!’’ dedi Züleyha. Kendisine sarılmış olan küçük kıza ciddiyetle baktı. Yerinden ayağa kalkmak istiyordu ama yapamıyordu. Evin hanımına karşı daha saygılı olması gerektiğinin farkındaydı.
‘’Adın filan değişmedi. Senin adın zaten Züleyha imiş. Bir de erkek arkadaşın varmış… Şu televizyonda çıkan ‘özgür inbot’ saçmalı ile ilgin var galiba. Birazdan sana geri yükleme yapınca durum anlaşılır. Ve yağmurluk konusu… Ben öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum. Bir de bana yalan söylüyorsun… Yalan söyleme yeteneğin olduğuna göre sen sıradan bir inbot değilsin!’’ dedi Meltem konuşma şekline kendisi de inanamayarak.
‘’Anneee!’’ diye bağırarak ağlamaya başladı Kübra. Züleyha’nın beline iyice yapıştı. ‘’Onu çöpe atarsan seni affetmem anne!’’
‘’Onu çöpe değil sokağa atacağız! Dünyanın en güzel kızı olduğu için yüzünü kapatıyor, telef olmaz. Belki sevgilisini bulur yakında!’’ dedi Meltem manalı manalı. Gelip Züleyha’nın yanına oturdu, sehpanın üstündeki dokunmatik cihazın girişine dikkatle baktı. ‘’Evet, şunu ensene takalım!’’ Kübra ağlayarak salondan kaçtı. Tekrar gelip kapının köşesinden annesinin Züleyha’ya ne yaptığını izlemeye başladı, tırnaklarını kemirirken yerinde duramayan yaramaz çocuklar gibi kıpırdanıp duruyordu.
Züleyha bir robot gibi duruyor, minimalist hava ile döşenen salonun her yerinde gözlerini gezdiriyordu. Ansızın ayakuçlarına baktı. Önce gri peçesini çıkardı. Oynatıp durduğu ayakuçlarına boynunu bükerek yoğunlaştı. Yine gri olan türbanını yavaşça çözdü, sağ eliyle çekip dizlerinin üstüne bıraktı. Cihazın ensesine bağlaması için boynunu öne doğru iyice büktü.
Meltem şaşkınlık içinde Züleyha’nın topuz olan saçlarına, parlak ensesine, yumuşak görünen kulak memesine ve boynuna bakıyordu. Kendisini tutamadı, derin bir ah çekti. Karşısındaki varlığın insan yapımı olduğuna inanmak gelmiyordu içinden. Bir an tıpkı kızı gibi Züleyha’nın boynuna sarılıp ağlamak istedi. Allah insanların bazısını neden aciz ve çirkin yaratıyordu? İnsanlar neden bazen mükemmel eserler yapıyordu? Züleyha’nın mazlum duruşundan da çok etkilenmişti ama yapacak bir şey yoktu.
YORUMLAR
İnbot, robot ve in (içeri) sözcüklerinden türetilmiş, evde çalışan yardımcı, hizmetçi olmalı. Öyküyü bitirdikten sonra benim aklıma, kent soylular ile yeni şehirleşmeye başlayan göçmenler arasında yaşanan ilişkinin kent soyluların gözünden verilmesi, geldi. Ayşo-Züleyha üstünden verilen mesaj böyle düşünmemi sağladı.
Ayrıca çocuğun gözünde robot değil, bir insan ve ismi de Ayşo. Bir de hizmetçi inbotun sıra dışı olma hali var ki; tesettürlü olması. Devletle karşı karşıya gelmekten korkmasa, robotun kızıyla olan ilişkisinden dolayı göz yumacak duruma belki ama eşinin öne sürdüğü sebepler ağır basıyor.
Ben öyküyü insanların ve Allah'ın yarattıklarının karşılaştırması değil, toplumsal bir eleştiri olarak okudum .
Kalemine sağlık,
Sağlıcakla,
Joaquin Phoenix'in "Her" filmini izlemiş gibisin!
nitemtran tarafından 1/5/2016 6:09:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
ccelayir
Dini eleştiriler elbette var. Ama o kadar baskın şekilde eserde yer almıyor. Asıl amacım Doğu toplumlarının üstünden bilim-kurguya bir giriş yapmak.
nitemtran
O filmle senin temanın bilim-kurgu oluşu dışında hiçbir benzerlik yok. Oradaki işlenen bir software, senin öykünde hardware var.
Bilim-kurgu yazmak çok zor olsa gerek, kolay gelsin.
ccelayir
Allah'ın yarattığı ne kadar 'aciz ve çirkin' de olsa, insanın imal ettiği mükemmel bir makineye göre emsalsiz bir niteliğe sahiptir... Çünkü o, yani yaratılmış olan, Yaratan'dan dolayı kazandığı anlamla, insanın imal ettiği harikalardan daima üstün bir durumdadır...
Y. Emre'nin "Yaratılanı severiz, Yaratan'dan dolayı" düsturu gereğince, insanın imal ettiklerini kendimize put edinmekten uzak dururuz böylece...
Güzeldi. Tebrik ederim...