Ölüler Diyarı 6. Bölüm
Bitse de ölsek dediğim gecelerden birindeyim. Sigarayı bırakmak konusunda ciddi endişelerim var. Bir kahve alır mıyım? Ah neden olmasın. Böylece kendimi ödüllendirebilirim. Biraz ölmek ve bir fincan kahve ile. Huzur içindeyim ve rahatım.
Adam da ölmek istiyordu. Ama hiç rahat değildi.
***
Eve geri döndüklerinde Sam hızla kapıyı açıp tabloya yöneldi. Tablo yatağın üzerinde yastığın kenarında duruyordu. Hemen eline alıp Biz’e baktı. “Evet buldum!”
Biz tabloyu eline alıp birkaç saniye inceledikten sonra arkasındaki kağıdı yırttı. Yere defalarca katlanmış bir kağıt parçası düştü. “İşte aradığımız şey!” gülümsedi.
Sam meraklı gözlerle Biz’e baktı. “Hadi aç sunu artık!.”
+Acele etme Sam.
O sırada mutfaktan bir tıkırtı duydular. Sam ve Biz anında konuşmayı keserek içeri kulak kesildiler. Sam yavaş adımlarla mutfağa yöneldi. Başını kapı kirişinden uzattığı anda yere bir tencere düştü. Sesten irkilerek geri çekildi. Salona geldiğinde Biz ile bakıştılar. “Ne oldu Sam?” Sam başını iki yana sallayarak “Demol.” Dedi. “Dostum Demol’a ilk geldiğinde aç mısın diye sormalıydık. Onu tezgahı kemirirken yakaladım.” Biz gülerek elindeki kağıdı açmaya başladı.
Kağıdı açtıktan sonra Biz’in yüzünde bir gülümseme oluştu. “Demol! Buraya gel seni pislik. Onu bulduk.” Demol hırıldayarak geldi. “İnsanların besinleri gerçekten çok lezzetli.” Ağzının kenarlarını diliyle yaladı. Sam Demol’a yaklaşarak, “ Sizin yiyecek ihtiyacınız yok sanıyordum?” Gülümsedi. Demol yüzünü Sam’e yaklaştırarak, “Biliyor musun aslında en sevdiğim besin insan etidir!” Sam zar zor yutkunarak geri çekilip ellerini havaya kaldırdı.
“Espri anlayışınızda da ciddi sorunlar var dostum.”
Biz araya girerek, “sakin olun şimdi mezarlığa geri dönmemiz gerek.”
Lisa Ölmeden Bir Gün Önce
Lisa kazılardan buldukları bazı parçalarla kendi ofisinde adeta küçük bir müze oluşturmuştu. Ofisine girdiğinde saat 15:00 civarıydı. Koltuğuna oturup bilgisayarını açtı. Beklediği e-mail henüz gelmemişti. Sandalyesine oturup gerindi. Tam o sırada ışıklar söndü. Henüz doğrulmadan bilgisayarın ekranı kapandı. Ellerini masaya koyarak yavaşça oturduğu yerden kalktı.
Kapı gıcırdayarak açıldı. Tavandaki küçük lambalardan sadece bir tanesi yandı. Odayı çok az aydınlatıyordu. İçeri uzun boylu, kel bir adam girdi. Kol ve göğüs kasları giydiği takım elbiseden belli oluyordu. Cüssesine rağmen kibar adımları vardı. Sandalyeyi göstererek izin istedi. “Oturabilir miyim?”
Lisa şaşkın bir ifadeyle kekleyerek, “Bu… Buyrun…”
+Merhaba Lisa. Sana kendimi tanıtmalıyım. Ben O. Diğer tarafta Bay O diye bilinirim.
Lisa yutkunarak koltuğuna geri oturdu. Şaşkınlığı gözlerinden fırlayıp Bay O’yu boğacak gibiydi.
-Ama siz… Siz Bay O… Aman Tanrım. Bu imkansız.
+Evet. Fazla vaktim yok. Parşömende okuyup bildiğin her şey doğru. Buraya sana bazı şeyleri anlatmak için geldim. Pek iç açıcı oldukları söylenemez ama beni iyi dinlemen gerekiyor.
-Korkmalı mıyım? Evet dinliyorum.
Bay O arkasına yaslanarak, “Bak Lisa. Parşömende yazanları henüz ilk görüşünde okuyabilmenin neyden kaynaklandığını bilmiyorsun değil mi?”
-Haa..Hayır.. Ben.. Bilmiyorum.. Özür dilerim çok şaşkınım.
Bay O devam etti. “ Küçüklüğünden bahsetmek istiyorum. Anneni, babanı hatırlamıyorsun değil mi? Hatırlayabildiğin tek ve ilk şey yetimhane değil mi?” Lisa başını onaylar şekilde salladı. “Bak Lisa, bulduğun parşömen henüz insanlık yeryüzüne yerleşmeden önce iyi ve kötü ruhlar arasında yapılan bir anlaşmanın belgesidir. Hatta daha fazlası. Kötü ruhların güçlerini katlamalarına yardım edecek bazı ipuçları mevcut. Seçilmiş insanlar dışında herkes bir anneden doğar. Bazıları ise nasıl olduğunu anlamadan kendini dünyada bulur. Senin gibi. Belgenin kötü ruhların eline geçmemesi için yüzyıllar önce dünyaya saklandı. Bu zamana kadar kötü ruhlar yeryüzüne inemezlerdi. Ama bazı şeyler oldu ve geçişi sağladılar. Senin gibi ruhlar da belgenin bir gün bulunabileceği ihtimaline karşılık yeryüzüne gönderilir. Bu senden önceki yüzlerce ruha denk gelmedi. Ve şimdi sen buldun. Parşömendeki alfabeyi okuyabilmen bu yüzden. Çünkü sen bu dünyaya ait değilsin.”
Lisa dehşet içinde Bay O’nun anlattıklarını dinledi. “Nedense söylediklerinizi sorgulama gereği bile duymuyorum, bu çok garip…”
“Bu düşüncen söylediklerimi destekler nitelikte. Şimdi senden bir isteğim var. Parşömende yazan her şeyi ezberlemeni istiyorum. Eksik olmadan her şeyi hafızana kaydet ve ardından parşömeni sana bırakacağım bu sıvıyla birlikte yak.” Cebinden küçük bir kavanozda mürekkebe benzer bir sıvı çıkartıp masanın üzerine koydu.
“Peşine düşeceklerdir Lisa. Hızlı olman gerek. Bütün hepsini ezberledikten sonra pek fazla vaktin olmayabilir. Ve Lisa sakın Sam’e bundan bahsetme. Ne olursa olsun. Şimdi gitmeliyim.”
Bay O ayağa kalktı ver sırtını Lisaya döndü. “Son bir şey Lisa. Benimle ilgili olan kısmı kesip bir yere saklamanı istiyorum. Vakti geldiğinde Sam’in bulabileceği bir yere.”
“Neden peki?” Lisa ayağa kalktı.
“Bu benim için bir tedbir. Şimdi gitmeliyim.” Bay O odadan çıktığı anda ışıklar geri geldi ve bilgisayar açıldı.
Bilgisayardan gelen sesle irkildi.
-Yeni bir E-posta-
Mesajda; “ Merhaba Lisa. Parşömeni almaya hazırım. Bir adamımı gönderebilirim.” Yazıyordu.
Lisa bir süre mesaja baktı. Ardından cevap olarak; “Üzgünüm Bay John. Vazgeçtim.” Yazdı.
Bilgisayarı kapatıp çantasını aldı. Odadan çıkarken Bay O’nun dediklerini düşünüyordu.
“Eve gitmeliyim…”
(Devam Edecek…)
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.