- 449 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Söz Vurgunu -1 -
Dostluklar, arkadaşlıklar ve hayat bağları zamanın akışında ya tesadüflerle oluyor ya da kaderle. Kimine göre yaşamın bir armağanı kimisine göre zaten yaşanacaktı dense de inanın doğru yerde doğru zamanda doğru kişilerle olmadığı sürece olmuyor. Yaşamın uzun ve gizemli yanıyla iç içe yaşananlar, o meçhul dostun ve yaşamın armağanı olan kıymetlinin nerede ne zaman karşınıza çıkacağını bilemiyorsunuz. Aynı Ali Fuat ile Derin Suyun hastane koridorlarında bir yanlışlık neticesinde tanışması gibi.
Derin Su annesinin tedavisi için geldiği hastanede kontrollerinin ve tahlillerin bitmesiyle döneceğini hayal etmesi, tahlilleri yapan hemşirenin bir hatası ile ertelenmesine neden olacaktı. Ama o kadar hastanın içinde nereden bulunacaktı bu önemli tahlil sonucu. Kısa bir şaşkınlığın ardından hemşirenin anonsuyla gerçek ortaya çıkmıştı. Koridorun bir başında sarışın 1.60 boylarında 60 kiloda konuşmasıyla duruşuyla kendinden emin bir İstanbul hanımefendisi koridorun bir ucundan sert adımlarla aceleyle yürüyen esmer 1,70 boylarında siyah gözleri ve kültürlü bir o kadarda öz güveni olan bir adamın laboratuarın kapısında buluştuklarında, yanlışlığın düzeltilmesi bir olmuştu. Gözlerle başlayan yakınlaşma bir tokalaşmayla son bulmuştu.
O kısacık anın etkisiyle, ne Ali Fuat’ın nede Derin Suyun gözüne uyku girmişti o gece. Sabahı sabah yapmışlardı ama bu güzel rastlantının tekrarı nasıl olacaktı bir muammaydı onlar için. Ali Fuat bir fabrikada yöneticilik yapıyordu. Her gün yolunun üzerinde olan Derin Su ile karşılaştığı hastaneye ait laboratuarın kapsına muhakkak uğruyor acaba görebilir miyim düşüncesine karşın her defasında yine görememenin üzüntüsüyle geri dönüyordu. Aradan iki üç ay geçmişti ki Ali Fuat’ın iş yerindeki sorunlarının fazlalaşmasıyla her zaman yaptığı gibi sağlıklı bir karar verebilmesi için evinden çıkarak sahil boyunda yürümeye başladı.
Güneşin etkisi ve stresin vermiş olduğu yorgunlukla sahilin uzak bölgesinde duran çam ağaçlarının altında duran bantta oturup, sahile vuran denizin iyot kokusuyla kendisine gelmeye çalışırken sorunların nasıl altından kalkacağının cevaplarını aramaya koyulmuştu ki, arkasından bir elin omzuna değmesiyle kendisine gelmişti.
-Lütfen bir başka bankta oturur musunuz? Resim yapmama engel oluyorsunuz diyen bir bayanın sesi ile irkilip arkasına döndüğünde karşısında duran kişinin Derin Sudan başkası değildi. Her gün hastaneye gidip aradığı o günden sonrada hiç göremediği ama aklından çıkmayan o mavi gözlü sarışın bayanın karşısında durduğunu gördüğünde bir eliyle güneş gözlüğünü çıkartması bir eliyle de ağzını kapatması bir olmuştu. Şaşkınlıktan yalnızca merhaba diyebildi. Derin Su da karşısında duran kişinin en son hastane koridorunda gördüğü ve geceler boyu aklından çıkmayan kişinin karşısında durması ondada şok etkisi bırakmıştı. Kısa bir şaşkınlıktan sonra uzanan ellerin merhabayla bir biriyle tekrar kavuşması olmuştu.
_Ali Fuat’ın ne resminden bahsediyorsun, demesine fırsat olmadan az ileride duran Tuvali görmesi bir olmuştu.
_Resmini görebilir miyim demesine, Derin suda çok sevinmişti. Tuvalin başına geldiklerinde bir deniz ve üstünde balıkçı kayıkları vardı. Ali Fuat sahile başını çevirdiğinde kayıkların olmadığını görünce
_Peki deniz tamam da kayıklar yok, demesine karşın
-Derin Su her şeyin görmek olmadığını söylediğinde başını iki yana sallamasına, Ali Fuat bir anlam verememişti. Derin Su tuvalin başında resmini kaldığı yerden devam ederken Ali Fuat’ta hayranlıkla seyrediyordu. Zamanın nasıl geçtiğini ikisi de farkında değildiler. Akşamın son saatleri gelip çattığında,
-Derin Su benim dönme vaktim çoktan gelmişte geçiyor, demesiyle başını çevirdiğinde Ali Fuat’ın şaşkın bakışlarınla karşılaştı. Ali Fuat ismini dahi bilmediği bu bayanın etkisi altında kalmıştı. Ayrılırken Ali Fuat dediğinde Derin Su da ismini söylediğinde iki meçhul kişi tanışmıştı.
_Ali Fuat seni ne zaman görebilirim, dediğinde sizi bilmem ama ben hep buralardayım diyerek vedalaştılar. O gece Ali Fuat’ta Derin Su da hem neşeli ve heyecanlıydılar. Ertesi gün aynı saatte her ikisi de aynı yerde kendilerini bulmuştular. Tanışma faslı bitmiş birbirlerini tanımaya çalışan iki yabancının sorularının cevapları birbirleri arasında gidip geliyordu. Ali Fuat bu gizemli kadını tanımak istiyordu ve kendinden bahseder misin demesiyle. Derin Su tuvalin üzerinde duran dalganın gölgelendirmesine son fırça darbesini koyduktan sonra topuz yaptığı saçlarının arasına fırçasını sokup, cebinden çıkarttığı sigarasını yakar derin bir nefes çektikten sonra Ali Fuat’a dönüp,
-Ben çok dinleyen az anlatanlardanım. Seçiciyim. Dostluklarım azdır öz dür. Hani, fırtınalarla boranlarla denenmiş dostluklar var ya... Ne ben onlardan ne onlar benden gitmeyenlerdendir. Çok dışarılıklı görünsem bile kendimden uzaklaşacak kadar uzağa gitmem. Ne olduğumu ve ne olmadığımı öğrendim. O yüzden dış etkiler beni çok ilgilendirmez. Bunlar doğrularım. Ama bir de duygularım var, dediğinde... Sigarasını dudaklarının arasına götürüp bir nefes daha çekmesiyle gözlerini kapatıp denizin rüzgârını yüzünü okşamasını beklemeye çalıştı. Ali Fuat’ta yerinden kalkıp yanında durup denize yüzünü çevirmiş ilk defa denizin ne kadar mavi, martıların çığlıklarının ne anlatmak istediğini, dalgaların balıkçı fenerine neler söylemek istediğini anlamıştı. Bu güzel duyguyu özel birisinin sayesinde hissetmesi ve o duygu yoğunluyla soracağı çok sorusu vardı. Var olmasına ama ne der düşüncesiyle, konuyu değiştirip ne içersin demiş oldu. ---
-Derin Su demli bir çay olsaydı keşke demesiyle Ali Fuat’ın yanından ayrılması bir olmuştu. Karşı caddenin köşesinde duran cafeden iki çay bolca şekerle dönüşünü izleyen Derin Su bir taraftan da resminin son rötuşlarıyla uğraşıyordu.
_Ali Fuat kaç şekerli? Sorusuna ise
-Derin Su Çayın tadı sohbettedir, şeker doğal olanı bozar. Ali Fuat’ın şaşkınlı bir kat daha artmıştı ama söylenecek kelimelerin seçimi kadar söyleniş tarzı da etkilemişti. Çünkü bu zamana kadar tanışmış olduğu dostlarına hiç benzemiyordu. Duruşu konuşması her soruya anlamlı cevap verişi hayranlığının artmasına neden oluyordu. Akşamın ilk saatleri gelip çatmasıyla
-Derin Su Oooo, vakit çoktan gelmiş benim eve dönme zamanım gelmiş, dediğinde eller bir kere daha sessiz veda ile tanışmıştı. Ali Fuat’ın ayrılırken dudaklarının arasından çıkan titreyen sesiyle,
_Yarın yine gelecek misin?
-Derin su ise evet, bu sohbetleri sıklıkla yapabilmek gerek. Kendi kendimizi hapsediyoruz. Ellerimizle yaptığımız dört duvar hapishanelere. Demesiyle tuvalini toplayan Derin Su ile Ali Fuat arkalarına bakmadan zıt yönlere doğru ayrılıp kalabalığın arasında kaybolmuşlardı.
O gece yine iki yüreğin ayrı yataklarda yatarak iki çift gözün dört duvar ile sohbetleri başlamıştı. Sorular soruluyor gülümsemeler ilişiyor dudaklarının kıyısına. Bu sohbetlerin bu buluşmaların nerede sonlanıp nerede ne şekilde biteceğini ikisi de bilmese de devam ediyordu. Her gün aynı yerde kaçamak bakışlar kahkahalar ve mutluluğun gözlere hapis olduğu anlarda bile yarını düşünemiyorlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.