- 299 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Doğru Dili Kullanmak
Sevgili dostlar; bu yazımızda sizlerle “dil ve dilin doğru kullanımı” konusunu paylaşalım istedim.
Sizlerinde bildiği gibi dil bir toplumda ve insanlar arasında en önemli iletişim aracıdır. Hatta şunu bile söylememiz yanlış olmaz. Dil, tek iletişim aracıdır. Sebebine gelince, insanlar düşündüklerini; ya yazı diliyle, ya işaret diliyle ya da beden diliyle anlatabilir. (Resim, müzik notası, heykel vb. bu üç türün içerisinde yer alır.)
Bunun için bir toplumu karıştırmak isterseniz işe önce dilini bozma ile başlayabilirsiniz.
Bu konuyu çok iyi özetleyen iki kıssa ile yazımıza devam edelim isterseniz.
GÜL YAPRAĞI
Uzakdoğu’da bir Budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.
Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı, kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak veya çan, zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı. İçerideki Budist rahip, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı.
Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu. Sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.
Yabancı, tapınağın bahçesine döndü. Aldığı bir gül yaprağını kabin içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı içerideki Budist rahip saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.
ENFLASYON
Yaşlı bir adam emekli olduktan sonra bir lisenin yanında küçük bir ev aldı. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirdi ama ders yılı başlayınca huzuru kaçtı. Okulların açıldığı ilk günden başlayarak öğrenciler, dersten çıkar çıkmaz yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmeliyorlar, anlamsız sesler çıkararak bağırıp, çağırıyorlar, dayanılmaz gürültüler yapıyorlardı. Çocukların gürültülerinin dinmek tükenmek bilmeyeceğini anlayan yaşlı adam, bu işe bir son verebilmek için kurnazca bir çözüm buldu. Ertesi gün çocuklar öğrenciler okuldan çıkıp, yine dayanılmaz gürültüler yaparak evinin önünden geçerken yaşlı adam dışarı çıktı, onlara bir öneride bulundu.
"Siz hepiniz çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz" dedi.
"Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı biçimde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım. Siz bana gençliğimi anımsatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün bir dolar veririm. Kabul mü?."
Bu öneri çocukların çok hoşuna gitti. Her gün hem eğleniyorlar, hem bol bol gürültü yapıyorlar, hem de bir dolar para kazanıyorlardı.
Bu durum bir hafta bu biçimde sürdükten sonra bir gün yaşlı adam çocukları yine durdurdu ve onlara kısa bir açıklama yaptı:
"Çocuklar, yaşam pahalılığı, enflasyon beni de etkilemeye başladı" dedi. "Bugünden sonra size ancak elli sent verebileceğim. Beni anlayışla karşılayacağınızı umarım."
Bu durumdan pek hoşlanmamalarına karşın çocuklar yaşlı adama anlayış gösterdiler ve günlük gürültülerini elli sent karşıladığında yapmayı kabul ettiler. Aradan birkaç gün daha geçtikten sonra yaşlı adam bir gün çocukları yine durdurdu ve onlara bir durum açıklaması daha yapmak zorunda kaldığını bildirdi:
"Bakın, bizim emekli paralarını gününde ödemiyorlar" dedi.
"Durumum biraz sıkışık. Üzülerek söylüyorum ama yapabileceğim başka bir şey yok. Bundan sonra size ancak yirmi beş sent verebileceğim. Tamam mı? Anlaştık mı?"
Yaşlı adamın bu son önerisi, çocukların hiç de hoşuna gitmedi. "Olanaksız bayım" dedi içlerinden biri. "Günde yirmi beş sent için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kusura bakmayın ama biz işi bırakıyoruz."
Yorum sizin…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.