SEVGİLİ RİKKAT
Biliyorsun biz birbirimizi bir bulup bir yitirdik. Ama dostluğumuzu da kırk yıla getirdik neydeyse.
İlk karşılaşmamızı hatırlıyor musun ? Biri erkek üç kişiydiniz. Diğer bayanı görmezden gelip “ seni sevdim” demiştim. Sonra bizim oturduğumuz lojmanlara yakın taşınmıştınız. Hayri ile evliydiniz. İki farklı dünyada yaşayan bu iki insanın bir arada işine ne demiştim, sizi görünce.
İnsan bazen olmazı seviyor , aşk aykırı bir şey zaten. Gidip zıt kişiye saplıyor okunu Eros.
Acaba hep güzeller güzele, çirkinler çirkine yönelirse , soyumuz giderek ucubeleşir diye mi bu çapraz eşleşme. Kim bilir Olabilir. Baksana kızının güzelliğine. Sana benzeyen birinden olaydı o kadar güzel olabilirdi belki ama, ya Hayri’ye benzeyen birinden doğaydı , düşünsene kocaman kalaklı bir burun…Ha ha ha komik geldi. Sana da öyle gelmedi mi?
Nasıl başlanırsa öyle gider denir ama, seninki durgun başlayıp fırtınaya tutuldu. İşinden oldun öğrenci iken yürüdün diye. Dışarı çıktığında nasıl sağlam bulduğuma bir türlü inanamadığım parmaklıklar sana hiç yakışmadı, uymadı. Sen zayıf olduğundan değil , naifliğini bildiğimden ,çok endişelenmiştim.
Polisler almaya geldiklerinde aklına giysi gelmeyip te, diş fırçamı alayım diyecek kadar naif idin sen.
Sen Nazilli’ye doğru yola çıkarken ben de bulunduğumuz şehirden İzmir’e doğru yola çıktım. Aynı anda Egeyi solumak belki yakınında olduğumu hissettirecekti . Bu rastlantısal bir şeydi. İkimiz de bilmediğimiz şehirlerde bilmediğimiz bir hayata yelken açtık.
Sana sadece düzenli mektup yazabiliyordum. Hani klasiktir ya don fanila getiremiyordum.
Sen orada iken ben aşık oldum Rikkat, utansam da sana söylemeye , gerçek bu …
Hayatı başka yaşayan ,nedense arada sırada birbirini bir çay içimi arayan , ama buluştuğumuzda yeniden dost olabilen iki kadındık.
Ne kadar uzakta kalırsan kal, kavuştuğunda kaldığı yerden başlaya biliyorsa bu duygu DOSTLUKTUR.
Dostlar yabancıl aşmazlar. Yadırgamazlar birbirlerini. Sanki dün ayrılmışlar gibi başlarlar sohbete. Sarılışları biraz özlem kokar ,ince belli çay içmeye sıra geldi mi, sohbetleri uzar, uzar. Gün doğumunu birlikte karşılayıncaya kadar sürer çoğu kez. Kırılmıyor , gücenmiyor insan dostuna.
Sahi Rikkat . Ne kadar oldu biz çay içmeyeli. Epey oldu değil mi ?
Kolay değil yalnız başına dünyalar güzeli bir kız büyüttün.
Benim kızım olmadı Rikkat…, oğlum da olmadı. Kısır oluşumdan değil. Bu dünyaya çocuk getirmeye, korktuğumdan. İyi bir anne olamama endişemden. Nüfus kaydında sadece benim adım yazılı bir çocuk baştan yaralı olacağı için , ya da ben öyle düşündüğümden, ne bileyim belki de korkak biri olduğumdan…
Görüyorum itiraz ediyorsun. Ben de biliyorum korkak olmadığımı ama, çocuk söz konusu olunca tüm delişmen halim duruluyor be Rikkat.
Bak benim de durgunlaştığı m haller oluyormuş demek ki.
Yeni bir olay yaşamaya başladığımda , seni arayıp “Biliyor musun Rikkat ev aldım, biliyor musun aşık oldum, biliyor musun ……” diyerek heyecanla sana yaşadıklarımı anlattığım geldi aklıma.
Sen de her defasında “ Bu heyecanı nereden buluyorsun, imreniyorum sana derdin” gülüşürdük.
Sana bu gün tanıştığımız şehirden yazıyorum. Hava ayaz. Malum zemheri zamanı. Kış nasıl uğuldar , cıv cıv eser ya bozkırda , güzel bir sözcük zemheri zarif. Kara kış gibi kaba saba değil. Dağıttım değil mi yine.
Bilirsin. Ben hala bildiğin ben. Nüfus kağıdımda ilerleyen yaşım bana uğramadı henüz.
Yaşlanmayı gizli yaşıyorum ben. Hani derler ya geceleri saymazsak. Öyle değil de , yaşama fırsatı bulduğum her anı sonuna kadar yaşadığımdan genç kalışım.
Son zamanlar biriyle tanıştırdılar. Evlenirsin belki diye. Adamla tanışma yemeğine gittik. Güzelce bir mekan. Adam kibar görünüşlü. Boy pos ta yerinde. Bıyığı bile var, bilirsin bıyıklı erkekleri severim, babamın kokusu varmış gibi gelir bıyıklarında. Yaşı da uygun. Bildiğin gibi para pul umurum olmaz. Ama o da varmış söylediğine göre. Eh iyi bir aday dedik. Yemeğe çıktık.
Masaya oturduk. Tabağı şöyle düzelt dedi. Düzelttim. Saçın yüzüne düşmüş kaldırsan dedi , peki dedim. Olur a farkında olmadan güzelliğim bozulmuştur.. Ondan sonra çatal kaşıkların parlatırken bir yandan da ne kadar titiz olduğunu anlatıyor. O arada benim ufak tefek kusurlarımı düzeltmekle meşgul. Ben de otomatiğe başlanmış gibi dediklerini yerine getiriyorum. Aklımca huysuzluk yapmayacağım. Olur una bırakacağım. Söz vermişim arabuluculara.
Tam yemeğe başlayacağız peçetesini boynuna asmış, bana işaret ediyor. Ne var anlamında başımı sallıyorum. “Tak peçeteyi” demez mi. “ Neden” diyorum. “ Öyle olması gerek “diyor” Bence gerekmiyor “ deyince “doğrularıma uymak zorundasın”……
“Doğrularıma uymak zorundasın” cümlesi havada iken fırladım çantamı paltomu kaptım çıkıp gittim oradan.
Böylece canım kısmetimi teptim yine. Beyefendinin doğruları ile birlikte telefonumu da masada bırakmışım. Öyle doğruymuş ki dönüp telefonu almak zahmetine katlanmamış. Daha sonra aldım telefonumu.
Güldüğünü biliyorum. Anlattıkça gözünde canlandırdın, tam Senlik diyorsun. Haklısın. Bana göre değil bu evlilik işi. Biliyordum da çevreme anlatamıyorum bazen. Kendimi neden kapana sokayım ki.
Sevgiyi yaşamak o kadar zor değil. Çocuğum mu olacak bundan sonra. Hoş zaten malzeme yok olamaz da. Ha geçen gün Doktorum da aynı şeyi söyledi. Çocuk mu doğuracaksın bundan sonra, neden illa evlilik diyorsun dedi. Haklı adam aslında. Ama taşralı ruhum depreşiyor bazen. Becerebilecekmişim gibi kalkışıyorum görücü işlerine.
Son zamanlarda gönlümün boş olduğuna inanmıyorsun değil mi. Boş değil de, insan yaşlandıkça huysuzlaşıyor. Çok kavgacı oluyor . Haklısın gençken hiç kavgacı değişmişim gibi. İçinden ne geçirdiğini biliyorum. Sen ne zaman yorulacaksın diyorsun.
Yorulmayayım canım arkadaşım. Ya da iyice yorulayım da tık diye……tamam tamam demedim.
Sen bana ,ben sana hayret ederken bir ömür geçti.
İster misin arayı açmadan bir çay içimi buraya gelmeyi. Balkonumdan Porsuk çayı görünüyor. İki kişi için bir masa donatırız. Çay sıcak dursun diye, elektrikli ocağım bile var. Yeşil ,koltuk tipi sandal yelerim çok rahat.
Gelemez misin, neden ?
Kız büyüdü , yalnızlığa alıştım desen de yarın öbür gün evlenip gidecek, mi diyorsun.
Ağzında bakla mı var ne. Beni meraklandırma. Ne oluyor ne var hayatında.
Ben seni bekli yorum , gelecek ayın ilk haftasında evleniyorum mu dedin Rikkat…
Bana yapabileceğin en büyük şaka değil mi bu ?
Hayır şaka değil diyorsun , doğrumu yoksa.
Rikkat ilk defa beni hayrete düşürdün. Bu çok büyük bir sürpriz oldu bana.
Senin yanında olmayı çok isterdim , inan çok isterdim. Gözlerindeki pırıltıyı görmeyi ,ne kadar özledim bilemezsin.
Görüyorsun söylemekte zorlanıyorum.
Başından beri söyleyemedim ama ben yanına gelemeyecek bir haldeyim….Hastane …ameliyat…..soğuk şeyler. Ben senin içini üşütmek istemedim ,nasıl söylenir bilemiyorum ama artık yürüyemeyeceğim.
Çiçeğini çok yükseğe at olur mu ? Bana kadar ulaşsın. Bak odamın penceresini açık bırakacağım ona göre.
Sevgi ve hasretle sarılıyorum sana, sıkı sıkı... çok mutlu olmanı dilerim….
Sürprizlerle dolu arkadaşın ………
YORUMLAR
final gerçekten sürprizdi
öyle akıcı bir anlatımdı ki okurken her kare film şeridi gibi geçti gözlerimden
kutlarım
sevgilerimle