Kardeş kardeş
Çarşamba günü akşamı Keçiören belediyesi Türk sanat müziği koromuzun konseri vardı. Ben de
bu korodayım. Konserden sonra kardeşimin evi konser salonuna yakın olduğu için onlarda kaldım. Zaten ertesi gün bayanlar arasında günümüz vardı.
O gün kahvaltıdan sonra kardeşimle konuşurken; " bugün günlerden perşembe, Çubuk’un pazarı var. Evde olsaydım eğer pazara gider hiç olmazsa bir domates alırdım. Geçen hafta da pazara gidemedim." dedim.
Kardeşim:
- Bacım sen gidemiyorsan ben gidiyorum. Sen ne istediğini söyle, ben alırım."
- İki kilo yerli domates alsan yeter. Başka bir şey istemem. Domatesi seviyor, kahvaltıda yiyorum. Maydonos, tere, dereotuyu marketten aldım. Bunların pazarda satılanları da yerli değilmiş. Domatesin kırmızı olması şart değil, kırmızısını bulamazsan gök domates de olur.
-Tamam alırım ben.
- Çok sağol canım benim.
Konuşmamıza kardeşimin eşi Farize de katıldı:
- İki kilo domates de bize al olur mu?
-Tamam ikşer kilo alırım.
Kardeşimi az sonra uğurladık. Tekrar tekrar nasıl domates alması gerektiğini anlatarak.
Kardeşim bana ilk kez bir şey alacaktı. Gerçekten çok sevindim. İki kilo domates değildi önemli olan. Onun büyük bir istekle almak istemesiydi. İlle başka bir şey de iste alayım diyordu. Ben ve gelinimiz Farize Çubuk’taki diğer kardeşimi hesaba katmıyorduk. Saf saf domateslerin alınacağına inanmıştık.
Perşembe akşamı yorgun argın önce annemin evine uğradım. Her akşam annemle birlikte otururuz. Kahve pişirir birlikte içeriz. annem kahveyi çok sever, rahmetli anneannem gibi. Ben
domatesi unutmuştum. Annem kardeşimden söz edince sordum:
- Anne İbrahim bana domates alacaktı, alıp buraya bıraktı mı?
- Yooo! Hiç söylemedi.
- Ne zaman geldi?
- Öğleyin, biz güne gitmeden önce Nazife’ye geldi.
Tamam dedim. Nazife’ye geldi ve de bize domates alacağını söylemişse, kesin aldırtmamıştır dedim. Annem herhalde dedi. Biz güne gittik. O Nazife’de oturdu biz gelene kadar. Gelirken ona günde sunulanlardan pasta börek verdiler, getirdik. O da yedi.
Nazife nedense erkek kardeşim İbrahim’i ve kardeşlerini de emrinde döndürmek ister. Ben kötülük olmasın adına ses çıkartmam ama yeri geldiğinde de lâfı gediğine kondururum. Darılmasını umursamam artık. Son noktaya gelmiş, haddi aşmıştır çünkü. Aslında bugün de haddi aştı. Ona ne İbrahim’in bize domates almasından. Bizim burada buna karnı almamazlık
derler. Kulaklarımla duyarım. Kardeşim eşinin siparişini alacağı zaman bizimle konuşurken
Farize şunu al dedi der. Bizimki hemen atılır. Bütün kazancını ona veriyorsun, kendisi alsın
niye sen alacaksın ki der.
Akşam ben annemde otururken Nazife geldi elinde süt ölçme tasıyla. Beş kiloluk bidonla annem ve ikimize almışlar. İkimiz paylaştık. Annem eksik fazla sütü paylaştır. Benim sütümü pişir dedi. Ben göz kararı sütleri paylaştırdım. Nazife ocakta pişen süte baktı. Ben:
- Aynı böyle bir tencerem var. Her zaman aldığım sütün ölçüsüne göre bu tencereye koydum dedim.
O kuşkuyla bir tencereye bir bidondaki süte baktı. Ölç bakalım benim süt ne kadar dedim.
Sütçüden. Adam her zaman fazla fazla veriyor sütü dedi. Kendi iki buçuk kiloluk kabıyla
benim sütü ölçtü. Biraz fazla geldi. Getir biraz annemin sütüne dökelim dedim sonra da sütün pişmek üzere olduğunu düşünerek. Kalsın, dökmeyelim diye caydım.
İçeriye girince İbrahime domatesleri sen mi aldırmadın dedim. O gayet sakin her yolundaymışça:
-Ben aldırmadım. Hava soğuktu. Geçen hafta bile domates zor bulundu dedi, yollamadım.
Bir şey söylemedim. İçimden bütün kızgınlığımla ilendim. Sana da böyle yapan bulunsun.
İlk kez kardeşim bir şey alacaktı. Ona da sen engel oldun. Yazıklar olsun. Keşke bu yazıyı okusan. Yine beni anlamazsın çünkü apayrı karakterlerdeyiz. Beni ne kadar üzdüğünü anlayamazsın.
18. 12. 2015 7 Nazik Gülünay
YORUMLAR
Kardeşte olsak huy.karakter. kişilik apayrı şeyler.bu sadece siz,n başınıza gelen bir olay değil.Çevremde o kadar çok şey duyuyorum ki..Kimi miras ,kimi para,kimi sebepsiz ....Gerçekten sebepsiz ,sudan gerekçelerle kardeşler arasına nifaklar sokabiliyor. Heleki gelin varsa arada)))).Tüm bu tür olayları hayatın bir cilvesi ve hayatın bize bir sınavı gibi geliyor bana.Ahhh keşke bu sınavlardan yüz akıyla çıkabilsek.Hayat bana birşeye üzülmemeyi,kırılmamayı öğretti.Çünkü bunlarları düşünecek ,üzülecek,dert edecek kadar uzun değil hayat.. kaleminize ,emeğinize sağlık..
glenay
Çok teşekkürler,
sevgilerimle..
Kardeş, kardeş yazınızın haberini görünce; "Gülünay ın yazıları, hele de kardeşlikten söz ediyorsa ilginçtir" dedim, kendi kendime. Aslında çok sıkıntıdayım, biraz boşalıp rahatlamak ihtiyacını duydum. En küçük kardeşim, Mühendis emeklisi. Bebekliğinden beri ben büyüttüm , tüm tahsilini ben yaptırdım, evlendirdim, hatta, İstanbul da mesken "Daire " sahibi olmasına da yardımcı oldum. Dahası ben Mühendislik tahsilim onun yetişmesi için yarıda bıraktım. Hiç pişman değilim. Abiylik görevini tam yapmış biri olarak hep mutlu oldum. İki kızı da Hacet tepe Ünüversitesini bitirip lise öğretmeni oldular. Emekliydi, arabası, yazlığı da vardı, ama gel gör ki, iki aydır hayatımız alt üst oldu. Bir aydır, pankreas ve safra kesesi rahatsızlığından dolayı yoğun bakımda yatıyor, hali de pek ümit verici değil.
Niçin bunları yazıyorum biliyor musunuz Nazik hanım: Ne yaparsa yapsınlar kardeşlerinle sakın kırışma. Benimle altı ay önce memleketteki miras mallarımız yüzünden çok sert tartışma yapmıştı ve ben ona; " Bundan sonra seninle asla ilgilenmeyecek, herhangi bir sorununu asla paylaşmayacağım" diye kesin ve çok öfkeli konuşmuştum. Çünkü sözümü dinlememiş bizleri zora sokacak yanlışlıklar yapmıştı.
Hastalığını sokakta, ağlayan karısından ve yeğenimden öğrendik eşimle. İki aydır her şey bitip tükenmiş gibi görünüyor gözüme. Sabah akşam hastahane deyiz. Müthiş daraldım, çaresiz kaldım, en fazla yardım etmem gereken bir durumda ve zamanda onun için hiç bir şey yapamıyorum, kimseler de yapamıyor.
Büyük kardeşlerin, ablaların sorumlulukları da işte böylesine büyük oluyor, en son yardımlarınızı bazen yapamıyor, çaresiz kalıyor, acı ve üzüntüler içinde kıvranıyorsunuz.
Sizi daha fazla daraltmadan, Ne yaparsa yapsınlar, Sen o çok değerli Nazik Gülünay insanlığını ve duyarlığını asla kaybetme diyerek bitireyim bu "yorumdan ziyada" dertleşmeyi iç döküşü.
Çokça esenlik ve mutluluk dileklerimle kutlayıp selamladım dost şairim sizi.
Kemal Polat
glenay
Bir ara benim oturduğum evi bana fazla görmüşlerdi. Oysa burayı ben
istememiş, onlar oturmam için teklif etmişlerdi. Neyse bunları boşverin.
Kardeş ne yaparsa yapsın onun, ya da sizin zor durumunuzda birbirinize
gerek duyuyorsunuz. Buraya yazdığım kardeşim Nazife benim ayağım kırıldığında beni sırtına almış hastaneye gitmem için, bizi o zamanki evimizin dar merdivenlerinden indirmişti. Bir ay da benimle ilgilenip bakmıştı. Biraz kırıcı davranışları olsa da zor durumda yanımdaydı.
Kardeşinize üzüldüm. Allah iyilik versin.
Durumunuzu paylaştığınız için teşekkürler Kemal bey,
selam ve saygılarımla..
Aile bağları !
Ve gönül ister ki ne kadar düşünüyorsam o kadar düşünsünler beni... Kaç adım gittiysem , o kadar gelsinler. Lakin iş aileye gelince küçük kırılganlara neden olanları görmemek lazın. Ne kadar olsa da kan bağının ötesinde can'dır kardeşler.
Domatesin rengini damarınızdaki kanın rengine misal. Gelin işte :) Huylu huyundan vaz geçmez. Dünyanın her yerinde bu bağlar böyle. Sadece lisanları farklı. Ve kışkançlıgın dili, ırkı yoktur :)
Unut gitsin !
Sevgiler
glenay
Her zaman unutuyorum, öyle gerekiyor.
Sonuçta en kötü gününde onlar yanında.
sevgiler..
Allah böyle kardeşleri düşman başına vermesin daha öncede buna benzer yazınızı okumuştum o zamanda çok üzülmüştüm bu yazıyı da okuyunca kardeşlerime binlerce şükür ettim hayat bu kimse kardeşini seçemez ki belli ki sizi çok kırmışlar boş verin Allaha havale edin kutlarım bu anlamlı yazınızı yüreğiniz dert görmesin şairem selam ve sevgiler
zehra taşdelen gözyaşım tarafından 12/18/2015 3:36:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
Huzurunuz, yaşamınız onlara bağlı.
Onların gözüyle baksanız,
belkde sorun bende.
Çok teşekürler Zehra hanım,
selam ve sevgimle..