Aklın Süzgeci , Vicdanın Terazisi
Göze ihtiyaç duymadan gören,
Kulağa ihtiyaç duymadan işiten,
Buruna ihtiyaç duymadan koklayan,
Dile ihtiyaç duymadan tad alan,
Ele ihtiyaç duymadan bir şur var sen de .
İşte tamda bu şurla bana söyler misin ben kimim? sen kimsin?
Şimdi diye bilirsin ki bu bir deli zırvası....
İtirazım var ve hayır diyorum.
Bak anlatayım sana yaradan insana bir beden vermiş, bedenimize gören göz, duymaya yarayan kulak, koku almaya yarayan burun, tad almaya yarayan dil ve dokunmaya yarayan el vermiş.
Ama bütün bulara ihtiyaç duymayan başka bir şeyde vermiş o nedir?
Bütün bunları inkar edebilir misin?
Edemezsin çünkü bu uzuvlar sende ve bende var ..
Şimdi sana bir şey daha söyleyeyim; Günümüzde insanlar yüce yaradanın kendilerine bahşettiği bütün bu zenginlikleri bir tarafa bırakmış ve gören gözleri kör, duyan kulakları sağır, dokunan elleri sakat, tad alan dilleri irin kaplamış.
Sebebi nedir, diye merak ediyorsun değil mi?
İnsan nefsinin gölgesinde şefaat, şevkat, merhamete muhtaç yaşamayı, bunu şanla şöhret ve şehvetle örtüklerinden iç dünyalarına çöken karanlıklardan sıyrılmamak için gayret göstermiyorlar. Çünkü nefis bencilliği över.
Öyle ki insanlar paranın peşine o kadar hızlı ve çok koşuyorlar ki, koşarlarken edebin, güzel ahlakın onlara yetişmeleri mümkün değil.
Paranın peşine koşarlarken, nefis onlara öyle hatalar yaptırıyor ki ar- haya duyguları bile geride kalıyor.
Paranın peşine koşarken yitirilen değerlerin, yaşanan yağmalanmışlıkların sonu tarihler boyunca hey kayıt altına alınan hüsrandır, sonu pişmanlıktır.
Diyelim ki dünyanın bütün nimetlerini sizin yemek masanızın üzerine konulsa; milyonlarca çeşit yemeğin içinde emin olun ki tükete bileceğiniz, sadece bir tabak yemekte ibarettir. Eğen sağlıklıysanız yiyebilirsiniz. Bir tabak rızıktan sonra ben daha çok yiyeceğim derseniz işte orada sadece kusarsınız.
Dolayısıyla ruhsal ve fiziksel rağlığınızda bozulmuş olur.
Tabiatın da, maneviyatında, insanın da kendine has uyması gereken kurallar var. Eğer şartları zorlarsanız. Otoban kenarında trafik kurallarına ve sinyalizasyon sistemine uymazsanız. Otobandan karşıdan karşıya geçmeye kalkıştığınızda, bir araç altında kalır ve ölürsünüz. Ölüncede o çok değer verdiğiniz servetiniz ilk olarak sizi terkeder, ardından dostlarınız gelir ve üzerinize bir gazete örter ve halinize sadece acır. Cenaze içleminden sonra da unutulursunuz.
Peki ölünce dirileceğine iman etmişsen ne olacak? işte orda hak sahibi ve hakkın teslimiyeti noktasında ilahi adaletin karşısında hesap vereceksiniz.
Ne diyeceksiniz gözlerim yoktu, ben kördü mu?
Kulaklarım yoktu. Ben sağırım mı?
Elim yok ben sakatı mı?
Burnum yok ben koku almadı mı?
Dilim yok ben tat almadı mı?
Geçin bunları?
Size sormazlar mı? Biz sana öyle bir şey verdik ki sen onun sende olduğunu fark etmek yerine bizi inkara kalkıyorsun.
Sahi yaptığınız her işi biraz vicdan terazisinden tartıp, akıl süzgecinden geçirmeye ne dersiniz?
Hadi kendinize bir kez olsun acıyın ve şan verin. an ömre gebesiniz. kurtulun bu hırstan kibirden ve hayvanlarda dahi olmayan bencillikten kurtulun.
son söz umudunuz yol arkadaşınız olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.