- 1200 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
VAR OLMAYI HİÇ ÖĞRENEMEDİM...
Bir menkıbede saklı o var oluş: Yitip gitmelerin gölgelendirdiği bir mihenk taşı iken hayata bazen de ölüme rest çeken.
Gönüllü bir devinim, sırasız bir devrim yine de nakşeden o bilinmezlik ile taşındığımız gönüllerin pervazında, boyutsuz bir yolculuğa çıkıp, doyamamak hayata.
Güdümlü aşklar, vazgeçişler ve yitip giden ne çok insan hele ki ölmeden selasını verdiğimiz.
Aşkın mizacı ve o kaygan zemin belli bir yoksunluğun göreceli mihrabı derken ansızın asılı kaldığımız o kanca: Bin kez ölmek olsa da keyfe keder, ıstırabı yeknesak bir tortu bırakırken hicap yüklü yalnızlığımızda.
Yağmur aralıksız sahnede başrolde ve çaldı rolünü görkemli gün ışığının. Gök kubbede devrik bir hüzün, gönülde rehin bir telaş, yürek hepten suskun ve akla zarar şu sessizlik.
Gönüllü olmaktansa ölüm seğirttikçe ve yüz sürmektense yüz çevirmek gölgelere…
Derin bir buhran, yitik bir nizam, sayısız kayıp, dengesini yitirmiş iken insanlık.
Güne tevekkül, düne hürmet ve yarına niyet.
Neye niyet neye kısmet dercesine, sığındığımız varlığı Yaradan’ın.
Hüzün nasıl da yeknesak ve nasıl yoldan çıkmış. Aşk hepten kayıp, yalnızlık ise sessiz bir şarkı; makamı yitik gönülsüz bir serzeniş belki de. Kayıp giden o yıldız tozuna sakladığım düş zerrecikleri kadar asılsız bir öngörü olsa da mutluluk.
‘’Var olmayı hiç öğrenemedim.’’(Alıntı)
Bu mudur sebep, yoksunluğun girdabında takılıp kalmak kadar akıl dışı belki de hiçliğin mertebesindeki o kaybolmuşluğun girift ve heyula coşkusuna kapılıp devirdiğimiz zaman, dengimize rast gelmez iken bu sefer boyutsuzluğumuzu tescillendiren muğlâk yaratısında gizli iken evrenin…
Varlığım, nüktedan bir yanılsama mı yoksa daha dün çaldırdığım çocukluğum nasıl da hayıflanmakta kayıp misketlerini rehin vermiş iken o saklı gölgeler. Mızıkçı yarım yine depreşti ve yine yokluğa tayin oldum oysa kâiniydim alabildiğine sitemkâr olsam da her serzenişime yığdığım yarım ve kayıp imgelerin sağalttığı özlem dolu iken sol yanım.
Gömülü aşklarım var benim:
Hiç görmediğim adamlar ve ağlak yüzlü gölgelere sırıtan donuk bakışlı kadınlar.
Çalan şarkılarım var, daha dün çaldırdığım boş vermişliğim ve gönülsüz üzünçlerim ile mal olmuş iken devrik mekâna, o boyutsuz hücremdeki yalnızlığım kadar ayan beyan bir tüketilmişlik belki de çoğunun nazarında ve gıpta ile baktığım sersem sepelek hayallerim: Hani dün gömdüğüm ölgün ve ritimsiz o serpinti yüklü benliğimde saklı tuttuğum bebek sevinçlerim: Bir türlü büyütemediğim ve telaşla gömdüğüm, yakalanmadan ahvalime olur da kayıp gider elimden hüzün buklelerim. Sarı idi saçlarım bir zamanlar belki kırmızı yoksa rengini unuttum da koyulttum bu denli bahtımı…
Zamana yenik düşmekse işin aslı ben hepten boyutsuz ve yenilgi yüklü kimliğimle, çömeldim başucuna annemin, doya doya okşasın diye.
Donatıları yüreğin, ahenkle süzülürken başım darmaduman yine de rehin vermeye yeltenmeyeceğime dair ant içerim. Neyi mi? Belki bendimi yıkan hüznü belki arş-ı alaya çıkan ahenksiz imgeler iken sağaltan günbegün yine de savsakladığım o derbeder hayaller iken içine saplanıp kaldığım…
Güne telaşla başladım bu gün ve bir çırpıda tükettim yirmi dört saati. Ya şimdi? Şimdi yarından çalıyorum bir yandan hayat çalarken kalan yarımdan…
YORUMLAR
Okuyunca yazınızı biri düştü de aklıma paylaşmak istedim, müsaadenizle:
Bir kaç cümle sarfetmek yetiyor biriyle aslında kaliteyi ele vermede o esnada konuştuğunuz insanın gözüne bakıyor ve mimiklerine dikkat ediyorsanız . Geçen yazdı sanırım kızım hayranı olduğu için ayaküstü sohbet edip, ikisinin fotoğraflarını çekmiştim. Kendi yazlıklarının özel plajında değil de halk plajının orda bulunuyordu genelde. Ki bizim görgüsüz site yönetimi teklif etmişti kendisine bizim özel plajı kullansın, meşhur olması sebebiyle site prim yapsın diye ama O oralı olmamıştı..(. İşte farkı buydu, adını satmıyordu, imzası olan hiç bir şeyi kâra dönüştürmüyordu...)Kedi, köpek sokakta hangi hayvanı bulsa beslemeye çalışıp elinde minimum üç tane köpekle mekik dokuyordu sahilde sürekli. Denk gelmemek ne kadar mümkün değilse ; öylesine, sade bir yaşam sürdüğünü anlamakta o kadar mümkündü giyinişinden, saçından başından.Anlıyordum aslında O'nu her ne kadar kokoşluğu sevsem de gerçekte birazda kıskanıyordum doğrusu. (ben belirtmeliyim ki sadece benden daha müthiş kütüphaneye sahip birini kıskanabilirim, kıskançlık damarımın alınmış olduğunu söyler beni tanıyanlar ancak organik sebze yetiştirişi, elinde file Gündoğan pazarından alışveriş edişini, özetle gönlünce yaşayışını kıskandım işte ...) boşanmıştı kocasından artık o görüşümde daha bir rahattı sanki. Ex eşine zaten ısınamamıştım; görüp, neyini sevdi ki bu adamın dediğim , O'na hiç yakıştıramadığım ve kendilerini uzaktan gördüğümde hep bu adam O'na iyi gelmiyor dediğim bir tipti. Neyse beni tabiiki ilgilendirmez, önemli olan kişinin mutluluğu...Komşu yazlıklarda kaldığımız için havanın ısınmasıyla Bodrum'da sık aralıklarla karşılaştığım sevgili ÖzlemTekin bahsettiğim; bugünlerde eskisi kadar popüler olmasa bile herkesin hafızasında güçlü sesi ve yorumuyla özellikle " Dağları Deldim" şarkısı ile iz bırakmış olan güzel insan... Sesi soluğu çıkmıyordu uzun zamandır, en son Kargalar şarkısı ile dinlemiştim sesini ama sanırım yayın yasağına takıldı bir kaç kanalda ve hakettiği yere gelemedi . Bu da ilginç bir durum gerçekten çünkü bir sürü canice yapılan şeyler ana haber bültenlerinde yer alıp, dizilerde konu edinilip ailecek izlememiz onaylanırken sert bulunmuş bu şarkısı Özlem Tekin'in içinde barındırdığı " cesedine tükürsem mi? " cümlesi yüzünden. Düşündüm de gerçekten bu kadar şeyin arasında ne kadar çok ruh sağlığımızı ve bizi düşünüyor kanallar(...bu cümleden sonra gülesim mi gelmeli ağlayasım mı bilemedim...)
Yeni albüm hazırlığındadır duyarım güzel sesini ekranda ya da konserlerde yine derken, babasının vefatı ile yer aldığı gündemle üzüntüsüne tanık olmak hüzünlendirdi bugünlerde. Ben inanıyorum ki kapıp koyvermez kendini öyle bir babanın evladı. Hattâ daha güçlü olur ve emin adımlarla ilerler yolunda. Gösterir bence biran önce kendini müziği ve güçlü sesiyle...en başta dedim ya bir kaç sarf edilen kelam , paranın ve şöhretin gücünün etkisi ve buna istinaden olan değişken tavır özetler insanı diye ...aynen sizde ve yazılarınızda değişmeyecek olanın Sevgili Özlem Tekin de hissettiğim türden olduğuna kanaat getirdim nedense. Donatıları yüreğinizin, ahenkle süzülürken başı darmaduman yine de rehin vermeye yeltenmeyeceksiniz sanatınızdan.
Var olmayı asıl sizler gibi olanlar öğretir bize Gülüm Hanımcığım...
Kucak dolusu sevgiler
Gülüm Çamlısoy
Çok uzaklarda ve sakin bir yaşantı sürdürdüğünü ben de okumuştum öncesinde. Gerçekten de güçlü bir sesi var bir o kadar güçlü bir kişiliği.
Bana gelince...Var olma kavgası deyin isterseniz gerekse münzevi bir hayat belki görünenden de öte. Ve bir ömür boyu susmuş olmanın verdiği o itici güç ile sık sık kaleme aldıklarım ki o kadar zararsız ve sağaltıcı bir yönü var ki...
Güçlü olmak ne kadar göreceli bir kavram ve empati yapacak olursam yazdıklarınız ile o kadar ihya ettiniz ki. Bu da yazmanın bana kattığı eşsiz bir güzellik. Tabir-i caizse tek yürek oluyoruz buluştuğumuz ortak paydada bu bağlamda ne kadar teşekkür edersem edeyim hissettiklerimi yüzde yüz yansıtamam.
Kırık ve kırılgan ne çok şey iken haiz olduğum, sığınağım olan sizler ve şu yazmaya çalıştıklarım. hayata ve insanlara duyduğum sevginin bir tecellisi bir yanda bir ömür süren kırgınlığımın izdüşümü bu yüzden siz değerli dostlarıma çok şey borçluyum.
Hayatta o kadar anlamsızlık yüklü belirsizlik ve can sıkıcı şey var ki, bilgisayar başında sizlerle geçirdiğim saatler benim için ayrı güzel ve kutsal.
odaklandığım her ne ise şu bir gerçek ki, tüm yüreğimle bağlanıyorum bu yüzden dostluğun penceresinde aynı manzaraya odaklanmak mutluluk verici ve anlaşılmak ve anlam bulmak ve anlam yüklemek hayata...
Çok çok teşekkür ederim sevgili İpek hanım. Ne güzel bir yüreğiniz var. Ve dilerim ki güzel yüreğiniz dert görmesin.
Her daim sevgimlesiniz...
iyi ki aranızdayım iyi ki büyük olasılıkla çoktan yitip gitmiştim pek çok anlamda üstelik.
Gülüm Çamlısoy
Saygılarımla efendim...