- 781 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TAPU SENEDİMİZ: LOZAN
MERHABA LOZAN
Hızla Türk insanından, genel veya moda söylemle global "halklar" insanına doğru gidiyoruz...
Sadece yerel ve evrensel var. Ulusal yok ! Bundan tüketim demokra(t)sisi çıkarıyorlar... Bunun yerine, önerilen ötesi dayatılmışlıkta bir etnik, dinsel/mezhepsel mikro ulusçuklar "halklar" saçmalamasıdır...
Multikültüralizasyon şovenizmi ve tüketim demokra(t)sisi, biraz da d/insan hakları...
Böyle buyurdu, öyleya "elit" !
Oysa yerel ve global arası mutlak bir ulusal sorunumuz var. Elbette sınıfsal ve dinselimizde de sorunlarımız var. Ama bence bu durum ne Batı ne de, Doğu toplumsal kavramları ile de açıklanamıyor.
Zaten yalan-talan Oryantalizm’den mamül, utanmazca dizgelenip kurgulanmış, toplumsal bir sahtekarlık yazımıdır Batı merkezli sosyal"loji"ler...
Hele, soruna Doğu-Batı veya yeni ayrımla Güney/Kuzey düzleminden bakıyorsalar; kesinlikle bu "loji" verileri, sadece ama sadece "sömürge doğu da" ve sömürücü Batı’nın çıkarları nasılsa o şekliyle geçerlidir !..
İhtiyacımız olan; tüm ve tam bir " koalisyon" bütünlüğüyle, düşman olduklarını net gördüklerimizin (gerici, etnikçi ve mandacıların), saldırdıkları Mustafa Kemal Atatürk emaneti ve 1923 Türk Aydınlanması’nın ve 11 Kasım 1938 tarihinden günümüze kadar olan tarihselini bilgi ve yürekle doldurabilmekte yatmaktadır.
Gerektiğinde de: Gereken ne ise onunla tabi... Bilgi güçse eğer, anlamayana güç de bilgidir !
Bu ülkede öyle ya da böyle, Türklerin iktidar (bin türlü ve bir şekilde) olamaması sorunu yaşıyoruz. Yazılarımız bu değerlerin metodolojik olarak anlamlandırılma, örneklenme dizgesine yazınsal eylem denemeleridir.
"Türkiyeli" Beyaz gayri Türk Oligarşi’nin "Türki" işbirlikçileri ile birlikte bize açtığı savaş kadar, biz de onlara büyük bir karşı savaş açtık ! İpliğini pazara çıkarıp, bu ülkeyi " istiklal-i tam" bir Türk Cumhuriyeti yapıncaya değin, emperyalizmin ve piçi kapitalizmin, 24 Temmuz 1924 Tarihli Lozan Antlaşması’na tam saygı gösterdikleri güne kadar...
Ve hatta, Misak-ı Milli’de yer alıpta, bin bir desise ile elimizden çaldıkları toprakları da iade edecekleri güne değin. Mustafa Kemal Atatürk hayallerini gerçek etmek için azimle, korkmaktan, korkmayı unutmuş sürü ve kullar psikozundan çıkarak, yılmadan mücadele edeceğiz !
Umuduz bitmesin...Azmimiz kırılmasın !
O’nun da, yani büyük önderimizin de buyurdukları ve söylediği gibi; “ Oysa, Türk’ün haysiyet ve kendine inanı ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir ! ”
Ya istiklal ya ölüm…
Cumhuriyetimizin TAPU SENEDİ Lozan Antlaşması’nın yıldönümü kutlu olsun.
Emperyalizm ve onun her türden işbirlikçisine karşı :
"Parola : Vatan.."
"İşareti : Namus"tur !..
Göktürkmen
A.Kutlu Ayyüce
YORUMLAR
Mükemmel bir yazı.. İnancım ve fikirlerim adına..
Yazık ediliyor ama bende tüm inancımı korumaktayım.. tarih tekerrür ise bu devarn tekrar Türk'ü görecektir.. Hoş bildiklerine kaçak güreşiyorlar ya..
Sıcak- soğuk denediler sıra biyolojik savaşta.. Eh büyük Allah diyorum.. Yedirir eliyle ettiğini adama.
Anlam veremdiğim insan bu kadar mı embesil olur, bu kadar mı göz önünde herşey ayen iken akılı ve vicdanı unutur..
Sistemli bir şekilde 1700-1800 lü yıllardan beri geliyorlar. Biz uyuduk uyandık ama unuttuk . Tekrar uyanışa geçtik umarım sancımız büyük olmaz.. Ya şimdiye kadar akan kan da mı çok az be Allahım diyesim geliyor.. Ya ahlaki yozlaşma . :((
Milletçe daha cesurduk ama kolay alışıyoruz, alıştırılıyoruz herşeye. Ön hazırlık yapılıyor işler yağdan kıl çeker gibi maşallah.. En büyük silahı dine açlığı kullanıyorlar..
Yinede umutsuz değilim.. Asla da olmayacağım.
...........
Ya istiklal ya ölüm…
Emperyalizm ve onun her türden işbirlikçisine karşı :
"Parola : Vatan.."
"İşareti : Namus"tur !..
Saygılarımla..
Özü bir sözü bir yönetim sitemini kurmanın yalnızca Kemalist çizgide kurulabileceğini inanırım.Devlet adamlarının attığı her adımda devletin bekasını ve onurunu düşünmesi gerekir ki, insanlar o yöneticilere saygı duysun.
Altı Mart 1930 da Antalya'yı ziyaret eden Ata'mıza ,kentimizde bulunduğu süre içinde yaptığı temaslardan arta kalan zamanlarda muhtelif ikramlar yapılır.
O zamanlar Kaleiçi Yat Limanı yine iskeledir. Oradan bir kayık kiralanır ve Konyaaltı sahiline doğru bir gezi düzenlenir.Gezide fesli, bir takım arap- zenci tipli insanlar gören Atatürk;''Kim bunlar ? diye soru yöneltir.Aldığı cevap bunlar köle ! olunca; '' Ben bu memlekette bunca yıldır, köleliği uşaklığı kaldırmak için savaştım,ne bu fesler bu rezalet, döndürün bu kayığı hemen !der ve iskeleye derhal geri dönülür...Yanlışın karşısında görüldüğü gibi tepki ani ve kesin kararlı,verilen mesaj çok sert ve tutarlıdır kendi içinde !
Oradan dönülür ne yapalım, ne edelim de Paşa Hazretlerini memnun edelim telaşında olan eşraf , Osman Ağa'nın bahçesinde bir ziyafet sofrası hazırlatır..Şimdiki Değirmenönü diye bilinen yere yakın 60-70 dönümlük bir bahçe içinde yanyana masalar kurulur ve her masanın çekmecelerine yeterince rakı konulur.Atatürk sohbetinde Osman Ağa'ya kaç çocuğu olduğunu sorar.Osman ağanın yedi çocuğu olduğunu ve iki hanımı olduğunu öğrenince çocukları çağırırlar...Atatürk çocukları süzdükten sonra en küçüğünü işaret ederek;''Osman Ağa buna dikkat et , senin bütün servetini bu yiyecek! der, bakışlarından anlamıştır çocuğu ve derler ki öyle de olmuştur sonuç...Sonra Atatürk der ki; ''Osman Ağa, ben Türkiye Cumhuriyeti'inin Reis-i cumhuruyum, senin sahip olduklarının hiçbiri bende yok, sen kral gibi yaşıyorsun! der.
Görülüyor ki tablodan hoşnut değildir Atatürk ve yaşasaydı eminim tüm feodal unsurları da tasfiye edecek reformları da gerçekleştirirdi.
Bu öykümün kaynağı şimdi 80 yaşında olan kayınpederim Ahmet Dündar Atalay'dır.Şairdir kayınpederim ve Atatürk aydınlığını yaşamış bir aydın insandır.
Diyeceğim şaibelerden arınmamış şahsiyet(!)lerin devletin mevkilerini işgal etmesi karşısında niçin savcılar görevlerini yapamaz durumdadır;ANLIYAMIYORUM!!!
Saygılarımla sayın GÖKTÜRKMEN! 10 puan
Şaban Aktaş tarafından 7/24/2008 10:29:25 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ellerin dert görmesin Andam!
Aşağıya aldığım iki parağrafla anlatmak istediğini anlatmışsın.
"Sadece yerel ve evrensel var. Ulusal yok !.. Bunun yerine, önerilen ötesi dayatılanlıkta bir etnik, dinsel/mezhepsel mikro ulusçuklar "halklar" saçmalamasıdır... Multikültüralizasyon ve demokra(t)si, az da insan hakları..
Böyle buyurdu, öyleya "elit" !.. "
"Bu ülkede öyle ya da böyle, Türklerin iktidar (bin türlü ve bir şekilde) olamaması sorunu yaşıyoruz.."
Andam kusuruma bakmazsan senin fikirlerine aynen katılmakla birlikte farklı kelimelerle ifade etmek isterim.
"Ulusal yok! " diyorsun ben bunu Ülkü yok şeklinde ifade etmek isterim. Ülküsü olmayan toplumların Ulusalı olabilir mi?
Mikro uluscuklar yaratma batının (ki batının en doğal hakkıdır) ülkemizi parçalama politikasıdır. Beni rahatsız eden batının emelleri değil,bizim adına ister Türk de ister Kürt de ister Müslüman istersen Yahudi de satılmış insanların varlığı ve toplumumuzun hala onlara değer verip adam yerine koymasıdır. Dahası biat ettikleri insanlar var belkide tapınma noktasına kadar iç dünyalarında büyütüyorlar.Bir O.Pamuk'a ve malum Cemaat liderine değer veren bir çok insan varken sömürüden kurtulmamız için gercekleştirilmesi gereken TURAN gercek olabilir mi?
O.Pamuk milletine küfredince küfrettiği milleti tarafından baştacı ediliyor.Cemaat lideri İslamı İslam olmaktan çıkardıkca tapınıcıları artıyor.Hal böyle iken bunlar geri adım atar mı yaptıklarının daha beterini yapar.
Bizim sınıfsal sorunumuz yok bizim sınıfsalımızın okur-yazarlık sorunu var.Okuma yazma bilen her insanımız fikir sahibi olmuş. Be kardeşim sen sadece okur yazarsın onun ötesinde senin ne dünyadan haberin var ne milletin geleceği ile ilgili bir derdin var sadece düşünebildiğin sana vaadedilen günlük çıkarlar ve cennetin bu dünyada satılan tapusu.
Peki aydın dediğimiz insanlar gercekten toplumumuzu aydınlatıyorlar mı yoksa gelkeceklerini mi karartıyorlar?
Ne yazık ki bizde gercek aydın sesini duyuramıyor.Aydın diye bize lanse edilen kişiler ise aydın bozuntusu emperyal işbirlikciler.Bunlardan en fazla oluverse magazin aydını olur.
Bizim asıl sorunumuz eğemen olma düşüncesindeki insanlarımızın 1950 li yıllardan başlayarak tarikatlar aracılığı ile sömürülen olma, tabi olma, itaat etme, baş eğme düşüncesine uygun olarak devşirilmesidir.
Neyse Andam çok doluyum çala kalem yazdım okuyanlardan özür dilerim.Mantıksal bir dizgeden uzak olduğum için.