Teşrinler Veda Ederken
Aylardan kasım, ağaçlar titreyen elleriyle hüzün mahreçli bir mektuba imza atıyor. Bu mektubun pulu hüzün renkli yapraklar. Sarının en dokunaklı tonu, geçen sonbaharları düşürüyor yada. Kısalan günlerin uzayan gecelere anlatmak istedikleri kursaklarında kalıyor.Tükenen ömürlerin nihayete ermesi ne zaman onu takvimler ve saatler gösteremiyor. Hüznü ağırlıyoruz en mutena yerimizde. Velhasıl hüzün en ağır misafirimiz bu mevsimde.
Gönül iklimimiz kâh bırakıp giden bir dostun vedaı ile puslu, kâh bir yalnızlık bestesinin titrek nağmeleriyle hazan deminde. Her ne kadar ,merhum şair Özdemir ASAF "Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz" dese de
Bazen hüzün yalnızlıkla paylaşılır ve kimse dahil olmaz insanın kendisinden başka. Kimi zaman da şair kendisini hiç duymayacak sevgiliye seslenir gam yükü iyice ağırlaşınca: "Yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken
Öksüz sanırım ben kendimi sensiz içerken" kendini öksüz sanan şair artık öksüzlükten ne tesellisi ile kurtulur biz onu bilemeyiz.O kendi bileceği bir şey. Vebali kendisine ait.
Ayrıca, hazan günleri zevale yaklaşırken güneşin eski şevk ve heyecanı yok. Ay, koyların koynunda yüzen Leyla’ya hiç mi hiç benzemiyor. Koylar ıssız, tenha sessiz. Kışın merhabası mesafeleri aşıp geliyor olanca hışmıyla. Lâkin biz sükunet ve suhulet demlerinin özlemini çekiyoruz. Vedalar buruktur daima merhabalar ise sıcak. Yazın vedaı alabildiğince buruk olmasına karşın. Kışın merhabası biraz hırçın, biraz kendini beğenmiş ve hiç de sıcak değil.
Gecelerin şeb-i yelda, günlerin ikindi güneşi kadar fersiz olduğu bir mevsim kapımızı çaldı çalacak. Kadim devirlerde bir şaire“Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir
Müptelayı gama sor kim geceler kaç saat,” dizelerini söyleten geceler bir hışımla gelen en baba mevsime ait geceler. Kasım, kasım kasım kasılırken peşinden gelen aralık öyle bir künde artar ki nefesi ve sesi kesilir. Geçip giderken gönlünü kasımpatıların türlü renkleriyle avutur. *Teşrinlerin vedaı kasımın avuntusunda sükuta bürünür. Artık, müptelayı gam olanların aşina olduğu uzun geceler , kula at misali kapıda kişner durur. Şehir üşümeye başlar, sular buyar. Güvercinler, serçeler geçen yazın sıcak günlerini iple çekmeye başlar. Zemheri ayında gül isteyen gönüllerin şaşkınlığı da işin cabası.
Hasılı teşrinler veda ederken. Bir yerlerde birileri geçen güzel demlerin hatırlar. O demlerin hatırasına sığınır. Vedaın soğukluğunu güzel günlerin sıcaklığı ile ısıtmaya çalışır. Her ne kadar takvimler hazan günlerini gösterse de hüznüne bir gül iliştirir müptelayı gam olanlar.
Gün gelir mevsim sonbahar olur üşür ağaçlar
Hazanın rengi sarar gönlün has bahçesini
Bir bir dökülür ağaçlardaki taçlar
Kimseler duymaz müptelayı gamın gönül sesini
Ankara, 16.11.2015 İbrahim Kilik
* Teşrin: Ekim ve kasım aylarının ortak adı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.