- 454 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
'BOSTANCI TÜNELİ'(2)..
O yaz çok sıkıcıydı..Babam beni çifliğin merasında gezindiği motosikletinin ,o kadar ağlamama
rağmen terkesine almadı..Herhalde oğulcuğunun; heyecanla yapacağı motokrosta dengede kalamaz düşer endişesindeydi..
1961’in yazından bahsediyorum.Kimseninin benimle ilgilenmeyişinden çok önemli işlerinin
olduğu kanısı bende uyanmıştı .Ama neden hiç bir kimse bu afacanla ilgilenmiyordu o yaz?
Karadenizin hırçın dalgaları sahili hiddetle döverken..Fakat niçin?..Gel de çocuk kalbime anlat bunları...
Anlatabilirsen...
Hepsinin hatta herkesin ağazında tek ses ’Menderes’..Kimdi bu adam?.Beni hiç ilgilendirmi-
yordu ama gördüğüm herkesin ağzında hep ’Menderes’...Bu yaza damgasını vuruyordu,sanki bu hiç bilmediğim şahıs...
Hadi annem,babam belki benim yaramazlıklarımdan bıkmışlardı..Ya dedem,babaannem,
amcamlar,yengemler..Neydi bu ilgisizliğin sebebi...?
Oysa o sene ilkokula başlayacaktım..Ben oralı değildim,hatta biraz da rahatsızdım bundan ama,annem,babam öyle söylüyordu..Çünkü ben altı yaşımı bitiriyordum,yediye
giriyordum 1961’in Eylülünde.Fakat inanmayacaksınız,beni unuttular o yaz,İlkokula kaydettirmediler..Bana gün doğmuştu,öyleyse bir sene daha oynuyacaktım özgürce..
Ta ki bir yıl sonra kaydolacağım’Rami Tantavi İlkokulu’maceram başlayana kadar.’Menderes
denilen adam unutturmuş olmalıydı bunu..Ben Menderese bundan dolayı müteşekkirdim,
çocuk dünyamda...
Annemin babası dedemler bir yıldır bizde kalıyorlardı;rahmetli anneannemin hastalığı için
geldikleri İstanbulda yaşamaya karar vermişlerdi..Ben de bu işten oldukça memnundum..
Her şeyden önce benimde dayım olmuştu yakınımda..Arkadaşlarıma karşı daha güvenle oynayabiliyordum...Rahmetli Anneannemi Bulgar Hastanesinin morgundan alıp,Kozlu Mezarlığına defnetmişlerdi, onsekiz ay önce...
Dayımlarla,onların köyüne geçmiştik o yaz,birkaç haftalığına..Annemin ve teyzemlerin çok sevdiği karacaeriklerle hararetli tartışmalardan sonra,reçel yaptırılmıştı Karadenizin
şirin kasabsasındaki en tanınır şekerleme firmasına...Tam yirmi kiloluk iki büyük teneke..
Bütün kış üfül,üfül memleket esintileri ulaşacaktı kahvaltılarımıza..Komşularda unutulmayacaktı böylece...
O zamanlar otobüs firmalarının seferleri İl Merkezlerinden kalktığı için,ilçelerden,ya münübüsle ya da biraz fiyatlı olarak,taksilerle geçilirdi Samsuna..O kadarı olacaktı 1956
model İmpala ya da Şavrolelerle bu kadar farka değerdi..Babamın İstanbulda bindiği Buik
-biz ona bıyık derdik-kadar rahat olmasa da..Burunlu Otobüsler bu günkü Buğday Pazarı
veya Necip Bey Caddesindeki mis gibi tarih kokan,bakışlara huzur ve keyif veren
Rumlardan kalma dükkanların yanında kaldırımların üzerine park etmiş vaziyette,bil-
dirilen kalkış saatinden en az bir saat sonra hareket ederlerdi..Baruthanenin hemen
altındaki hafif tepe -çoğunluğu stabilize- yoldan-önce Ankaraya ulaşılırdı takriben yirmi saatte...
Bu gün o yol Kalkancı dolmuşlarının güzergahı..
Benim bin kilometreyi geçen,Samsun-İstanbul kara yolunda üç önemli mekanım vardı;
Çorum da Leblebi Molası,Elmadağ tırmanışı ve hayallerimin tüneli ’BOSTANCI TÜNELİ’..Ama bu seyyahatimizde nereden bilebilirdim ’Ankara Garajı’ belleğime tatlı bir şekilde oturacak..
Babamın itina ile burunlu otobüsün alt bagajına yüklediği; reçel tenekelerinden biri,
dibine yakın bir noktadan delinmiş,bagajın altı vıcık,vıcık reçelle domuştu..Binbir sitemle bütün bagaj boşaltıldı ve güzelce yıkandı Başkentte...Rahmetli annem çok mahcup olmuştu..
Bolunun çam ormanları daha gürdü;oksijen insanın yüzünü şefkatle okşardı.Bu etap
Samsun-Ankara etabına göre daha kısaydı.Sanki yatmayan koltuklu otobüsün seferi,
daha rahat geçerdi..Gebzeyi geçip arabanın içine Marmaranın o güzelim havası dolunca;
minicik yüreğim daha hızlı atmaya başlardı..Bostancı Tüneline girince;İstanbula olan özlem
sona ererdi çünkü..Hemen ötesi,Harem Vapur İskelesi...
O sıcak eylülün ortalarında Samsundan dönüşümüzün bir kaç gün sorası,beni ilk defa
oturduğumuz evin,takriben elli metre ilerisindeki gazete bayiinden o günkü sayısını
almaya yolladılar..Dayım görevi olan gazeteyi bana aldırıyordu ilk defa..Hatta o sabaha
kadar üç dört gazete hiç bizim eve girmemişti..Belli ki o Eylül çok başkaydı..Hatta güne
başlarken;yedi otuz ajansında farketmiştim evdeki bütün fertler radyonun içine girecek gibiydiler..Bir benim,bir de,benden üç yaş küçük kardeşimin olaylarla ilgisi yoktu..Biz
kendi dünyamızdaydık..Ne tesadüf Gazete bayinin önü hep benim akranlarımla doluydu..
Herhalde bu gün çocukların günü olmalıydı..
Sonradan öğrendim ki Başbakan Menderesi o gün asmışlar..Korkunun evlere kadar sinmesi
bundandı..
Babam DP seçmeni olmasına karşılık,rahmetli dedemin koyu bir ’İsmet Paşa’taraftarı olmasına rağmen...
Bostancı Tüneli...Adaların hemen karşısında...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.