- 817 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
SEN DE KİMSİN?
Her İş çıkışı günün yorgunluğunu asmış halde omuzlarıma, yoğun trafik içinde yol almak çekilir gibi değildi. Özellikle de yağışlı günlerde. Su içinde yüzen caddeler sanki daralıyormuş gibi trafik iyice arap saçına dönmüyor mu? Gel de çıldırma..
İşte yine gri bulutlarla dolu insanın ruhunu karartan, o yağmurlu günlerden biriydi ve trafikte ilerlemek resmen bir işkenceye dönüşmüştü. Zincirleme ilerleyen araç konvoyu ancak boğaz köprüsüne vardığında biraz rahatlıyordu.
Ben ise çivilendiğim araç koltuğunda, bir gaza bir fren pedalına bas, vitesi bir bire, tak bir geçir ikiye, üçe aynalardan sağa, bak arkaya diye sürerken arabamı, bir yandan da bilmem kaçıncı kez “En kısa zamanda otomatik arabaya geçmen şart oldu kızım!” diye çıkışmaktaydım kendime.
Neredeyse iki saati geçmişti yine işten evime yaptığım amansız yolculuğum. Kapıyı açıp içeriye adım atar atmaz, gün boyu yüksek topuklar üzerinde dolanıp durmaktan, her biri puf böreği gibi şişmiş ayacıklarımı hürriyetlerine kavuşturdum. “Oh!..” dünya varmış "dedilerse de cendereden çıkmanın verdiği rahatlıkla, ahşap zemin üzerinde adımlarken dahi devam ettiler inceden inceden sızlamaya gariplerim.
Bu arada kurt cinsi köpeğim Tyson’ın kulağıma gelen inlemeleri, ne kadar özlediğinin işaretiydi beni. Üzerimi çıkartmadan önce onun yemeği verilmeli ve gönlü hoş edilmeliydi. Bu bizim günlük rutinimizdi. Hemen daldım mutfağa ve plastik yemek tabağını doldurdum tepeleme sevdiği mamayla.
Salonun önündeki terasa çıktım ve hazırda bekleyen bahçe tokyolarımı geçirdim ayağıma. Dört beş basamakla iniliyor aşağıya. Tyson beni görür görmez kuyruk sallayarak merdivenin dibinde geçti hazır ol vaziyete.
Bir sabahları işe giderken, bir de eve geldiğimde besler, o sırada da biraz oynar, gönlünü alırım keratanın, zira gün boyu evimi bekler, yolumu gözler benim sadık dostum. Ancak kendimi çok yorgun hissediyordum, gerektiği kadar zaman ayıramayacaktım. Biraz başını ve gıdısı okşayıp, onu yemeğiyle baş başa bıraktım.
Yukarı çıkar çıkmaz her gün olduğu gibi, aldım banyoda soluğu. Bir akrep burcu kadını olarak suya resmen aşığım. Deniz, olsun göl olsun veya nehir, dere hiç fark etmez. Dışarıdan izlerken de içindeyken de, çok rahatlatır ve garip bir huzura erdirir beni. Girer girmez duş kabininden içeri, açtım ılık suyu ve teslim ettim dört koldan fışkıran suya kendimi. Tepemden, sağımdan, solumdan çarpıp aşağılara kayarken ılık sular zemine, adeta bayram ediyordu tenimin her bir gözeneği.
“Home seweet home!!!” diye mırıldanarak, döndüm durdum bir süre böyle suyla oynaşarak. “Oh be!.. Dünya varmış” diye nihayetlediğimde mutluluk anlarımı, buhardan sıyrılıp ,yeterince gevşemiş, ve rahatlamış şekilde attım kendimi dışarı. Bornozumu üzerime geçirip, saçlarımı baş havlusuna hapsederek topladım tepemde ve yeniden geçtim mutfağa. Sıra gelmişti artık şahsımı doyurmaya.
***
Dolapta kahvaltılık ve salata malzemesi dışında pek taze yiyecek bulundurmuyordum. Çünkü yaparım diye heves ederek aldığım bir çok sebzeyi, bazen vakitsizlikten bazen de isteksizlikten çürütüp atmak zorunda kalıyordum. Bazen de çok taze görüp aldıklarımı daha bir gün sonra, her nedense kendinden geçmiş bulabiliyordum.
Her türlü yeşilliği buzdolabından çıkartıp bir kaç su yıkadım, yapraklarını elimle parçalayarak bir kaseye doldurup, güzel bir salata hazırladım. Son olarak üzerine biraz da keçi peyniri rendeleyince, İşte hazır olmuştu leziz akşam yemeğim. Akşam faslını genelde böyle geçirmeyi artık bir alışkanlık haline getirmiştim.
Bornozu üzerimden çıkartmadan oturma odasına geçip, salata tabağını tekerlekli mini servis masasının üzerine bıraktım ve televizyonun kumandasına bastım. Şükür haberleri henüz kaçırmamıştım. İçki dolabından ufak bir kadeh şarap doldurup kanepeye bir güzel yerleştim. Şükür bugünün hayat maratonunu sorunsuz nihayetlendirmiştim.
Ayaklarımı deri pufun üzerine uzatıp, servis masasını sağ yanıma çektim. Salatamı iştahla çatallayıp, şarabını yudumlarken haberleri izlemeye koyuldum. Adamın biri evinin tepesinde garip ışıklar yayan bir cisim gördüğünü, bunun bir “UFO” olabileceğini iddia ediyordu. Bu aralar böyle benzeri iddialarda bulunanlar ne çok olmuştu.
“Hayırdır ya!” dedim. “Yoksa yabancı dostlar pek mi merak eder olmuşlardı dünyamızı?”
***
Devam edecek...
YORUMLAR
Billur T. Phelps
Bunu yapmayı istiyorum zaten.
Yani okuyan da girsin hikayenin içine.
Çok teşekkürler ziyaretine,
Öykü için çok fazla ayrıntı vardı sevgili Billur. Ne yalan söyleyeyim senin stilin gibi bulmadım. Senin öykülerinde heyecan hep yüksektir. Anlatım güzellikleri de. Seni okumayı çok severim bilirsin. O yüzden sevdiğim bir yazarı yanlış yönlendiremem. İkinci bölümü bekleyeceğim.
Sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Genelde heyecanı, gerilim dozu yüksek veya duygusal yazılarla geldim karşınıza ve buna alıştırdım sanırım. Değişik bir tarz deneyince yadırgadın.
Başladım bir kere bakalım sonu nasıl gelecek. Ben bile bilmiyorum desem yeri var. Artık kalem yönlendirecek.
Bu ara ben senin güzel yazılarına rastlayamıyorum. Tesadüf mü etmedim acaba yoksa sen mi ara verdin?
Son olarak diyorum senin gibi güçlü bir kalemin görüşleri her zaman değerlidir benim için. Okumaktan ve yapıcı eleştirilerinden vazgeçme sakın.
Sevgiler,
Aynur Engindeniz
Diğer bölümlerde görüşmek üzere sevgili yazarım.
Billur T. Phelps
Hayattaki mücadeleler kimleri zorlamıyor ki.
Bu yazı elbette ki kurgu ama gerçek yaşamdan alıntılar var içinde.
Aynur'un da dediği gibi üstteki yorumda bu kez tarzımın da biraz
dışında...
Bakalım devamı geldiğinde nasıl olacak yorumlarınız. Ben de merakla bekleyeceğim.
Sevgiler,
Güne eşlik eden güzel bir yazı okumanın verdiği haz ile tebriklerimi bırakıyorum ve devamını bekliyor olacağım sevgili Billur hanım.
İçten ve merak uyandırıcı bir anlatım ile öykünüzü bir solukta okudum.
Sevgilerimi sunuyorum. Güzel bir gün dilerim değerli yazarım.
Billur T. Phelps
Kıymetli yazarlar tarafından okunmak, yorumlanmak
has verici.
Çok teşekkür ederim. Epey aradan sonra böyle bir hikaye yazmak geldi içimden. Zaten bilirsiniz siz de, kaleme sarılmak bir şeylerden tetiklenme meselesi.
Benden de size kocaman sevgiler,
Sevgili Billur Türkoğlu'nun bir gününü paylaşarak onunla beraber biz de yaşadık o günü. (Duş sahnesi hariç:) ) Köpek sevginizi de ilk kez öğrendim ve inanın sevindim, zira en nefret ettiğim hayvandır kendileri... :) Maalesef onlar da benden nefret ediyorlar ve elim kadar köpekler bile illaki ısırma teşebbüsünde bulunuyorlar. Elektrik almıyorlar benden, ne yapayım. Çok keyifliydi, devamı da öyle olacaktır mutlaka. Selam ve saygılar
Billur T. Phelps
Tiksindiğim bir kaç hayvan dışında, insana yakın olanların tümümü çok severim. Köpekler ve atlar da baş tacım. Paşa isimli yazıma bakarsan orada da kangal cinsi köpeğimle dostluk resmimizi görebilirsin.
Hikaye gerçekle, kurgu arası, bakalım nasıl bağlayacağım sonunu ben de meraktayım doğrusu.
Sevgiler,
Billur T. Phelps
Bazen bana da olur...
Ancak ertesi gün bir yere yetişme telaşınız yoksa, çok da önemli değil.
Bazen geceler gündüzün önüne geçer böyle..
Bu arada aynı kare içinde cevap yaz bölümünden gönderebilirsin yorumunu. Belki farkında değilsindir diye hatırlatmak istedim.
İyi geceler... Bendeniz artık yatr... :)
Sinem Güçlü
Her ne kadar hatalıda olmuş olsa okuduğum sırada o kadar güzel ve duygulu ko çok keyif oldum o yüzden farketmemiş olabilirim ben teşekkür ederim:)
Billur T. Phelps
Sen de gece kuşu olmuşsun bugün benim gibi ..
:)
Billur T. Phelps
Siz de bu düzeltmeler esnasında okumuş oldunuz, bir çok hatasıyla birlikte.
Teşekkür ederim ziyaretinize :)