Bilmiyorum
Bilmiyorum, neden bu kadar acımasız hayat? Neden herkese karşı insiyatifsiz? Bunların cevabını düşünürken zihnimin derinliklerinde aslında bu kadarda kötü olmadığını görebiliyorum. Çünkü hayata, karşı safta savaşan insanlarda tanıyorum. Ne olursa olsun kendilerini iyiliklerle kuşatmış, amacı insanlara yardım, sevgi, merhamet ve dahasını sayamayacağım bir çok olgu ile hizmet etmek olan bu kişiler var olduğu sürece, aslında hayatın bu sahada çokta söz sahibi olamadığını görür gibiyim. Yinede sebebi her ne olursa olsun, yaptıranı veya yaptırımı ne olursa olsun insanların bu denli zor şartlarda hayat mücadelesi vermeleri benim içimi acıtıyor. Kendimi düşündüğümde oldukça rahat bir konumda bu yazıları bilgisayarımdan herhangi bir sosyal paylaşım sitesine yazıyor olmam, hatta üzerine eklemek gerekirse sıcak bir kahve alıp dışarıdakilerin ne durumda olduklarını gözetmeksizin yalnızca rahatımı önemseyerek yazı yazıyor olmam çevremde bi hayli hoş karşılanabilir. Bakın ne kadarda elit bir birey oldum bir anda. İnsanların elit diye tanımladıkları şeyin içinde buldum kendimi birdenbire. Peki bunu ben istiyor muydum ? Diyeceğim şu ki, dışarıdan görüldüğü gibi değil insanlar. Kimisi kendi rahatı için her şeyi gözardı edebilir fakat bazıları var ki ’’toplumumuzda oldukça az’’ başkalarınında rahatını en az kendi rahatları kadar önemsiyor. Benimde bu yazıyı yazmamda ki en büyük amaç, nasıl oldu da bu kadar bencilleştik. Neden iyiliklerle kuşatılmış, insanlara hizmet etmeyi, insanlar ile iyi geçinmeyi en azından samimi bir şekilde sohbet edebilmeyi veya samimi bir şekilde gülümseyebilmeyi amaçlayan taraftan olamıyoruz. Sebebi yoksun arzularımız mı ? Hep daha fazlasını isterken neden bir kez olsun durup, olan ile yetinmeyi dene-yemiyoruz? Sebebi belli, geldiğimiz dünya düzeni. Gerek hızla gelişen teknoloji, gerekse etrafındaki ’’elit’’ kesimden geri kalmama arzusu. Üzgünüm ama bu hal bize en ufak bir fayda sağlamıyor. Aksine bizi her geçen gün daha da itici, bencil, kendini bir şey zanneden toplum fertlerinden yapıyor.
Bilmiyorum, bunu önlemenin nasıl bir yolu olabilir. Aslında takıldığım noktada tam burada. Sanırım halimizden çok memnunuz. Toplumun standartlarının altında yaşamını sürdüren insanlar dışındaki herkes, halinden oldukça memnun. Memnun derken sakın yetinme hususundaki memnunluk aklınıza gelmesin. Sadece şimdilik daha kötüleri var olduğu için sözde şükreden kesim.
Bilmiyorum, Allah yar ve yardımcımız olsun...
YORUMLAR
Beğeni ile okuduğum bir makale.
Tebrik ve teşekkür ediyorum insanlık adına.
Evet, apaçık bencil olduk. Bunu bir yana bırakalım, umursamaz olduk başkalarını.
Öyle bencil olduk ki; yüzlerce ölüm haberlerinin ardından, ''yüreklerimiz dağlandı'', bir-iki gün ''sınırsız yas'' tuttuk. Güya...
Gözyaşlarımı ne kadar da çabuk kurudu, ne kadar da çabuk teselli bulduk, onca yasa ve gözyaşına rağmen. Hepsi yalandı, iş olsun, adet yerini bulsun, topluma kıyak olsun, aferin desinler, diye yaptık.(analar, babalar, kardeşler akrabalar hariç).
Ramazanda yoksula eşe dosta davetlerin ardıarkası kesilmezken, bayram bitti, ne yoksulu ne garibi düşünenm var. Yıl, sadece bir aydan mı ibaret merhamet ev sadakatı göstermek için?
Fakiri, 11 ay fakirdir. Din, iman, ibadet, sevgi, şefkat yılın 365 günü aralıksız her saniye farz değil midir? 78 milyon insanımızın kaçı, akibeti belli olmayan, vatansız sürgündeki mültecilere yardım uzatıyor gönüllü?
Bizim başımıza gelmez mi, bir bir anda yoksul duruma düşemey miyiz?
Gelir gelir, padişahında başına gelir, uşağının da.
Güzellikleri muhtaç olana sunmak, ibadetlerin en güzeli ve en anlamlısıdır. (sosyo-felfesi İslam fıkhı).
Mevla'dır heşeyi ve tüm güzellikleri veren. Demek ki; vermek, kutludur ve kutsaldır.
Dini ibadeti sırf kendimiz için yaparız, iyi insan olalım diye. Çekinmeden, tereddüt etmeden, varolanımızdan, muhtaç olana verelim diye.
Yaratılışımızın tek anlamıdır bu. Tanrı'nın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Tüm güzellikleri vererek yücelmeyi yeğlemiştir bu nedenle. (Ömer Hayyam'ın filozofik yaratılış saptamı)
Güzellikleri vermekten kaçındığımız derecede, yaptığımız ibadetler değerini ve anlamını yitirir.
Tanrının bizden tek bir talebi vardır bu mantığa göre:
Varken, yücelmemizi, iyiyken daha iyi olmamızı, çok iyiyken, mükemmel olmamızı, mükemmel olduğumuzda da, işimiz tamam demektir. Çünkü artık, gereğinden fazla mal mülk gözümüzde değildir. İşte o zaman Tanrı her an bizdedir, biz de her an Tanrı'dayızdır. Cenneti ve cehennemi kafaya takmamızı gerektiren hiçbir şey kalmamıştır artık.
Bu işin iman tarafı.
Sosyal açıdan bakarsak;
-Bir başkalarına iyi ve hoş görünmek için gururla,
-Bakın bakın nelerim var düşüncesiyle kibirle,
-Onun var da benim neden yok fikriyle kıskançlıkla
-Nasıl olsa benim var, başkasından bana neme-lazımlığıyla
-Gözlerimizin sadece güçlüye, ünlüye ve varlıklıya açık vurdumduymalığıyla
-Para sahiplerinin işletmelerinden koşa koşa mal satın alma oburluğuyla..
-Mazlumu yüzüstü bırakmanın merhametsizliğiyle
-Düşküne ve düşküne görsek bile el uzatmamanın vicdansızlığıyla
-İdarecilerimizi yanlış seçmenin akılsızlığıyla
-Yalan yanlış cehaletle kendi dünyamızı tersine döndürme aptallığıyla
-İlim bilimi yeğlemek yerine sırf dinden, dindarlıktan umut beklemenin softalığıyla
ve
kaderimizi kendi elimize almak yerine, ermişlere, hacı hocalara, ona buna
teslim etmenin hünersizliğiyle
sosyal yaşamımız huzursuz, hoşnutsuz, cehennemsi yaşanır hale getirip
dünyamızı karartarak,
ahret hayatımızı da aynı oranda şimdiden kör ederek...
uzun boylu gideceğiz kabire.
Ha geldik ha gelmedik,
ha yaşadık ha yaşamadık
ne farkeder ki?
.........................
Esenlik dileklerimle saygı ve selamlarımı iletiyorum.
ZinedkA
Demek istediklerimi bu denli iyi anlamanız ve bir o kadarda güzel yorumlamanız beni çok ama çok mutlu etti.
Gerek örneklendirmeleriniz ile gerekse olayları şahsınız tarafından yorumlamanız ile konuya aslında sizinde en az benim kadar vakıf ve bir o kadar husumet duyduğunuzu anlıyorum.
Sizden böylesine bir yorum okumak beni çok gururlandırdı. Umuyorum ki tüm bu olumsuz davranışlara rağmen, hayat bir gün beklediğimizden daha güzel bir yaşam sunacak bize. Belki biz göremeyeceğiz fakat yine umuyorum ki bizden sonra ki nesiller bunun tadını çıkartacaktır.
Saygılarımla...