- 1996 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
SİZ EBU CEHİL OLDUĞUNUZ İÇİN DEİST YA DA ATEİSTSİNİZ. KUR’ANI OKUYUP ANLADIĞINIZ İÇİN DEĞİL.
Ateistlerin şöyle bir iddiası vardır:
Bir Müslüman Kur’anı okur da anlamazsa mümin olur. Kur’anı okur da anlarsa ateist olur. Kur’anı okumaz ve anlamazsa yobaz olur.
Ben şahsen en son hükme katılırım. Evet bir Müslüman Kur’anı okumaz dolayısıyla da anlamazsa bu kişinin bir yobaz olma ihtimali çoktur.
Peki Kur’anı okuduğu ve anladığı için ateist olan var mıdır?
Kur’anı okuyan ateist bir hayli fazladır. Hatta belki de kur’anı okumayan Müslümandan daha fazladır Kur’anı okuyan atesit sayısı. İlle velakin Kur’anı okuyan bu ateistler Kur’anı anladıkları için mi ateist olmuşlardır ? İşte işin can alıcı noktası bu.
Ben bu ‘’ Kur’anı okuyup anlayanlar ateist olur ‘’ ifadesini ilk kez çağdaş(!), aydın(!), yüzü aydınlığa dönük(!), son derece Atatürkçü (!) ilerici (!) vesaire vesaire bir sanatçımız olan Gülriz Sururi’den duymuştum.
Hiç kimse için ‘’Ateist’’ yani Kur’anın ifadesiyle ‘’Kafir’’ ifadesini kullanamam. Ancak böyle bir iddiayı ortaya koyduğu için sanırım Gülriz Sururi de bir ateisttir.
Neyse…
Bir başka iddia da şu: Dünyanın en tanınmış ateistleri genelde din eğitimi veren okullardan mezun olmuşlardır.’’ Kim mesela deyince elbette ki bu konuda verilen örnekler vardır. Örneğin bizde Turan Dursun mesala. Emekli bir müftüymüş zamanında.
Peki gerçekten de Kur’anı okuyup anlayanlar ateist mi olurlar? Yani Kur’anı okudukları ve anladıkları için mi ateist olmuşlardır?
Kendi ifadelerine göre öyle…Her ne kadar başlarına kötü bir hal geldiğinde ‘’ Allah Kahtersin’’, birine öfkelendiklerinde ‘’ Allah belanı versin’’, ya da bir beklenmedik afet ile karşılaştıklarında ‘’ Allah’ım Bu ne’’ gibi ifadeleri kullansalar da sorduğunuz zaman bunlar Allah diye bir varlığın olduğuna inanmadıklarını söylerler. Bazılarının içinde ise ‘’ Ulan ya varsa…Eğer varsa öte alem denilen alemde boku yedik’’ Korkusu olduğundan onlar deist takılırlar. Yani ‘’ Allah, ya da kainatı yaratan bir yaratıcının var olduğuna inanıyorum ama dinlere, o dinlerin kitaplarına, peygamberlerine, melek denen varlıklara, ahret hayatı denen bir hayata, cine, şeytana, abdeste, namaza, oruca veya istavroz çıkarmaya, ağlama duvarına, Kabeye, Hacca vs. inanmıyorum’’ diyerek yırtmaya çalışırlar. Böylece kendilerince hani yok ama yüzde bir ihtimal de olsa öteki alem varsa ve o alemde hesaba çekileceklerse Allah’a ‘’ Ey Rabbim, bak yanlış olmasın. Ben sana inandım. Eh sen de peygamber dediğin o adamları(!) zaten benim seni tanımam için göndermemiş miydin? Ben onlara ihtiyaç duymadan senin varlığını kabul ettim. O halde sorun ne? Bana ceza vermeye hakkın yok’’ diyerek cehennemden kurtaracaklardır. Bir nevi Yahudi kurnazlığı yani.
Evet…Gerek bu Yahudi kurnazlığına kaçanlar, gerekse bizim Anadolu tabiriyle aslında ‘’Cıbılın kabadayısı’’ olan mertler(!) yani doğrudan doğruya Allahı inkar edenler Kur’anı okuduklarını, anladıklarını, anladıkları için de ateist olduklarını iddia ederler.
Deist ve Ateistler tabii ki bu iddialarını ileri sürerken Kur’andan sure ve ayetler de ortaya koyarlar.
Şimdi gelin o surelerden birini ele alalım.
Sure Tebbet Suresi.
Bu surede Yüce Rabbimiz (C.C) Hz. Muhammed’in (S.A.S) Amcası Ebu Leheb’e gazaplanmış ve diyor ki:
1 - Ebu Leheb’in elleri kurusun (yok olsun o), zaten yok oldu ya.
2 - Ne malı ne de kazandığı onu kurtaramadı.
3 - (O), alevli bir ateşe girecektir.
4 - Karısı da odun hamalı olarak (onunla beraber girecektir).
5 - Boynunda da hurma lifinden bir ip olacaktır.
Kur’anı okuyup anlayan (!) bu yüzden de Ateist olan kişi bu ayetleri okuyunca ne diyor:
Allah, dünyada o kadar sorun varken Muhammed’in amcasına özel ayet indirmiştir.
Allah o kadar yüceyse neden beddua eder, kimden yardım bekler?
Düz mantıkla baktığınız zaman doğru. Evet…Allah neden beddua eder kulağından tutup da cehennemine atacağı bir sefil yaratık için? Bedduayı ancak ve ancak aciz insanlar, acziyetleri dolayısıyla ederler. Kudretli beddua etmez. Gazaplandığı kişi için gereği neyse yapar. O halde? O halde Allah diye bir varlık yoktur.(!) Hem canım ne de olsa Ebu Lehep Muhammed’in amcası değil mi? O doğduğu gün onun doğumu şerefine 100 adet deve kestirip fakir fukaraya dağıtmamış mıydı? Yani en azından böyle bir pozisyonu olan insan için böylesine şiddetli ayetler iner mi hiç(!) [ Görüldüğü gibi siyeri de okumuşlardır aslında ] O halde Kur’an da yoktur. Böyle bir kitap indirilmemiştir göklerden. Göklerden indirildiği iddia edilen böyle bir kitaba göre hayatımızı düzenleyemeyiz (!)
Kur’anı okuyup anladığını iddia eden deist ya da ateistin Tebbet suresine yaklaşımı böyledir.
Şimdi gelelim Kur’anı okuyan ve anlayan bir Hristiyan papazının aynı sureye yaklaşımına.
Efgendim elimizde bir resim ve hristiyan iken Müslüman olan bir papaz iddiası var da bu papazın adı ne, hangi ülkeden filan gibi bilgiler yok. Çok da önemli değil. Önemli olan Tebbet suresine yaklaşım.
O papaz şöyle demiştir: “Bu sûre’de muhteşem bir incelik ve mucize gördüm!”
İlginç değil mi? Müslüman bir anne ve babadan doğan, Kur’anı okuyan, hatta din eğititimi almış olan bir Müslümanın o surede göremediği incelik ve mucizeyi bir Hristiyan rahip görmüştür.
Bu incelik ve mucizenin ne olduğunu soranlara şöyle açıklar papaz:
“Tebbet sûresi yaşayan bir insan hakkında nazîl oldu. Yani Ebû Lehep hakkında nazîl oldu. Ebû Lehep bu sûre indikten sonra tam 8 sene daha yaşadı. Bu sûre onun ve karısının cehennemlik olduğunu bildiriyordu. Yani Ebû
Leheb yalandan bile iman etse bu sûre geçersiz kalacaktı. Çünkü Ebû Leheb iman etmiş olacaktı. Ama Ebû Lehep bu sûre inmesine rağmen ve tam 8 sene yaşamasına rağmen inkârında direndi ve karısıyla birlikte zulmüne devam etti. İncelik ve mucize burada. Yani iman ederek bu sûreyi geçersiz kılabilirdi. Ama Allah onun iman etmeyeceğini biliyordu. İşte bu sûrede muhteşem bir mucize vardır. Bu da demektir ki Allah (c.c.) geçmiş ve gelecek ile ilgili herşeyi eksiksiz bilmektedir. Ben bu yüzden Müslüman oluyorum.’’
Gerçekten de bir papaz bu sure yüzünden mi Müslüman olmuştur. Resimdeki kişi önce Hrıstiyan bir papaz mıydı yoksa biraz tip itibarıyla yabancıya benzeyen birinin fotoğrafı konulup üzerine de bu hikaye mi yazıldı kesin bir şey söylemek mümkün değil ama kesin olan bir şey var ki o da söylenenler.
Evet. Ebu Leheb eğer bu sure indikten sonra ‘’ Tamam lan ben de inanıyorum Muhammed’e ve onun Tanrısına’’ deseydi ( Bunu sadece diliyle söylemiş olsaydı bile Allah’ın hükmü boşa çıkmış olacaktı. Bu sure iniyor ama adam da karısı da inkara devam edittikleri gibi zulme de devam ediyorlar.
Yani?
Yani Allah hâşa kudretsiz bir yaratık olduğu için değil, ‘’ Ey Ebu Leheb, sen de, senin gibi bana inanmayanlar da görsün ki benim hükmüm doğrudur. Sen bana inanmayacaksın. Bu yüzden de ebedi olarak cehennemde kalacaksın ‘’ diyor.
Son olarak deist ve ateistlere bir iki çift laf söyleyeyim.
İster deist, ister ateist her ne halt olursanız olun. Bu sizin bileceğiniz bir iş. Ama ‘’ Biz Kur’anı okuduk, anladık, o yüzden ateist olduk’’ gibi saçmasapan şeyler söylemeyin. Siz Kur’anı okuyup anladığınız için değil hiç bir şey anlamadığınız için ateist veya deist oldunuz. Aynen Ebu Cehil gibi…O ne diyordu: ‘’ Eğer ben ona iman edersem, Mekke? nin güzel kızları, Amr, Abdulmuttalib? in yetimine iman etti demezler mi?
Yine Ebu Cehil örneği ile devam edelim:
Muğîre b. Şû’be anlatıyor:
“Ebu Cehil’le beraber oturuyorduk. Allah Resûlü geldi ve bazı şeyler anlatarak tebliğde bulundu. Ebu Cehil, küstahça: ‘Ya Muhammed! Eğer bunları öbür tarafta tebliğ ettiğine dair şahit aramak için yapıyorsan, hiç yorulma ben sana şehadet ederim, şimdi beni rahatsız etme’ dedi. Allah Resûlü bizden ayrıldı. Ben Ebu Cehil’e sordum:
-Hakikaten O’na inanmıyor musun? Cevap verdi:
-Aslında biliyorum ki, O peygamberdir. Fakat, Hâşimîlerle eskiden beri aramızda bir rekâbet var. Onlar, rifâde(Kabede hacılara yemek dağıtma işi[İslamiyetten önce de insanlar Kabe’yi ziyaret ediyorlardı], sikâye( Hacılara su dağıtma işi ) bizde diye övünüp duruyorlar. Bir de peygamber de bizden, derlerse işte ben buna dayanamam.
Sözün Özü: Siz Ebu Cehil olduğunuz için ateist ya da deistsiniz. Kur’anı okuyup anladığınız için değil.
YORUMLAR
Sevgili Sami dost ;
Deist ya da ateist olanlarla ilgili oldukça kemikleşmiş yargılarınızla dolu bir yazı içeriğiniz var. Ben genel kapsamda bir açılım yapayım o halde.
Yüce Allahın verdiği aklın kullanılması, gönderdiği'nin son din olduğu da düşünülürse zaten zorunludur.
Aklımızı kullanıyoruz. Bu son din, ahiret gününe hadar başka da din gelmeyeceğine göre, mükemmeliyete erişmiş bir din olmalıdır.
Yüce Allah'ın yeni yeni alemleri evrenleri yaratmaya devam ettiği bilinmektedir. Evrenin her yöne hızla yeni var edilenlerle hızla büyüdüğü görülmektedir. Bunların da bir amacı olması gerektir .
Dünyada yaşıyoruz . Dine bakışımız eğer dünya ile sınırlı kalırsa, evdendeki milyarlarca nebulalar Samanyolu benzeri gezegen sistemleri, ve dünyadan çok daha fazla milyarlarca yıl önceleri yaratılmış var edilmiş ve ddaha fazla yaşlanmış gezegenler de bulunmaktadır.
İnsan aklının ve bilimin, tekniğin, teknoloji'nin insan haklarının, son yüz yılımızda dahi ne büyük değişiklikler göstediğini, insanlık yaşamının her detay konusunda da, evrensel hukuk ve insan hakları ilkeleri açısında çok büyük değişiklikler ve gelişmeler yaşandığını da görmekteyiz.
Son yüz yıldaki, yalnızca dünya'mızdaki değişimler ve gelişmelerden söz ediyorum burada.
Örnekleyecek olursak, son 100 yılın içerisinde ,insan hakları, kadın erkek eşitliği, kadın hakları, kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi, kadın ve erkeğin miras hakları ve hukuk kuralları çerçevesinde de baktığınızda, nerelerden nerelere geldiği ortadadır.
Dünya'dan çok daha yaşlı, üzerinde de yaşam olan, Yüce Allah'ın yarattığı insan benzeri ( fiziksel görünümleri farklı olsa da ) Varlıkların bulunabileceğini var saydığımızda, bu varlıların bu canlıların bizlerden on binlerce, yüz binlerce yıllar daha fazla ileri bilimsel, teknolojik ve insan hakları, hukuk gibi detay konularda da evrim geçirmiş olduklarını da varsaymamız gerekir.
Son yüz yılda dahi, kadın ile erkeğin, seçme ve seçilme hakları açısından eşitlenmiş olması, miras hukukunda ise, örneğin islam dinimizde miras hakları konularında da ( mirastan erkeğe düşen payın kadına yarısının verilmesi, kısacası erkek için 2 pay, kadın için 1 pay dengesizliğinin, adaletsizliğinin ) adaletsizliklerin önlenerek kadın ve erkeğin miraz üzerindeki paylarının eşitlenmesi, dahası , ceza hukuku türü davalarda , 1 erkek şahite karşılık 2 kadın şahit'in ancak eşitliği sağladığı kabullerinin değiştirilerek, kadın ya da erkek olsun , insanların cinsiyetleri ne olursa olsun, her bireyin şahitliklerinin , hukuk normlarında da eşit hale, eşit güce, kabule getirilmesi gibi gelişmeler son yüz yılımızın önemli gelişmelerindendir.
Ki, hem dünya yaşamı hem de evrensel bakarsanız tüm evrendeki yaradılmışlar açısından yaşamlar sürmekte, zaman geçmekte, akıl ve bilimin kullanılması ile, bilimsel, teknolojik ve diğer toplumsaal konular gibi, insan hakları konularında da daha da yeni gelişmelerin olabilmesi de beklenmektedir.
Dinimiz bence de, evrensel son dindir. En son gönderilmiş olan din olması nedeniyle de, gönderildiği çağ ile sınırlı kalan , araap dünyasının 1000 yıl önceki toplumsal ve hukuksal , yönetimsel yaşamına dair değişmeyen ve zamanla gelişimlere de tamamen kapatılmış ( aklın, bilimin, teknolojinin, idrakin gelişime götürebileceği tüm gelişim kapaları da kapatılmış ) pek çok yukarıda saydığım çok önemli yaşamsal konularda , dinimizin günümüzün sosyal yaşam, aile hukuku, insan hakları, kadın hakları, idare hukuku, eşiylik ilkeleri, adalet ilkeleri olarak sayabileceğim pek çok detay konuda son 100 yılın dünyadaki gelişmelerinin gerisinde kaldığı da ortaya çıkmaktadır.
Peki, Son din, evrensel son din, 1000 yıl öncesinin arabistanındaki arap yaşamının müesses nizam ya da nizamsızlıklarını, toplumsal hayata, insan haklarına , kadın erkek eşitliği , kadın ve erkeğin miras hukuku ve bunlar benzeri konulardaki o günün doğru ya da yanlış kabile kurallarını , ahiret gününe kadar , asla değiştirilemez evrensel ve sonsuza kadar da değişmeyecek kurallar haline getirir mi ? Neden getirsin ? Zamana, aklın , insanlığın, insan hakların, toplumsal yönetimlerin, evrensel hukuk ilkelerinin önümüzdeki bin yıllar boyunca göstereceği milyonlarca konulardaki tüm gelişmeleri, hakkı , hukuku ve insan haklarını daha da öte güzelliklere eriştirme çabalarını neden ? hangi amaçlarla önler , engeller ?
Daha da ötesine geçelim. Din, adı üzerinde bir inançlar bütünüdür. Konu Yüce yaratıcı Allah 'ın varlığına, birliğine inanarak , insani yaşamlarımız içerisinde bütün kötülüklerden arınmak ve iyilikler üzere yaşamak değil midir ? İnsanlığa seslenirken , oku , aklını kullan , bil , düşünmezler mi ? bilmezler mi ? gibi hitaplarla seslenen yüce Allah, insanların genel duygu düşünce ve inanç boyutunda , kendi evrensel varlığının, birliğinin , tanrısal özelliklerinin tanınması , içselleştirilmesi ve her insanın kendi yaşamını sürdürürken evrensel insan haklarına, evrensel insan hukukuna , evrensel kamu hukuku ve , evrensel ceza hukuku ilkelerine , ve daha belki de binlerce yıl gelecekte ( ya da milyonlarca yıl gelecekte ) da çok daha öte değişikliklere uğrayacak hukuk, kamu yönetimi, miras hukuku, aile hukuku, ceca hukuku gibi konularda , zamanla asla değiştirilemeyecek pek çok şimdiden çağın gerisinde kalmış olan kuralları kur'an1 Kerim ile neden koysun insanlığın karşısına duvar gibi ?
O günlerin, islamiyetin geldiği arap bölgesinin , kur'anın dağınık ayetlerinin gönderildiği asıl bütün nüshalarının toplatılarak yakılarak yok edilmesinin nedeni nedir ? Sonra da Allah böyle buyurmuştur dediğinizde, allahın buyruklarını Hz. Muhammed'in sağlığında kendi ağzından ddinleyerek hıfz eden ya da yazıya döken canlı şahitlerin gerçek belgelerinin tamamını yakarak yok ederek , sonra da içerisine hangi belgenin nereden nasıl girip girmediği, içerisine o dönemin arap hayatının ve devletin yönetimindeki firavunların topluma koydukları , toplumsal hukuk, kişiler arası eşitsizlikler, ve ceza, mirah hukuklarındaki eşitsiz adaletsizlik kurallarının, bu firavunlar tarafından bir biçimde o dönemin yöneticileri üzerindeki hakimiyeti, baskısı, nüfuzunun da kullanılarak , kutsal din kitabımızın içerisine ''' ayetler ''' biçiminde sokuşturulmuş olması , bu yanlışlar , bu evrensel ölçüde affedilmez haksızlığın, adaletsizliğin, Allaha karşı da affedilmez en büyük suç olduğu da acaba bilinebilmekte, akledilebilmekte de idrak edilebilmekte midir ?
Yoksa, biz yaptık , oldu ... ''' Yerseniz ''' Moduna mı geçmiştir birileri ve suç ortakları ?
Bakınız, ortada yenilir yutulur tarafı asla olmayan aymazlıklar ve büyük akılsız, mantıksız, edepsizlikler de var ise, ve bunlar da, işine gelirse kardeşim işte dinimiz budur Yüce Allah böyle gönderdi diyerek de ( ki gerçek olan du bu değil ise, pek çok o dönemin kulalları, Allah kelamı diye kutsal kitabımızın içine sokuşturulmuş ise de bunları da bizlere yedirmek ve içimize sindirmelerimiz beklenmek tercihleri yapılmış ise ) YÜCE ALLAH'TAN GELDİĞİNE İNANDIĞIMIZ , GERÇEKTEN ALLAH LAFZI OLDUĞUNA İNANDIĞIMIZ AYETLER İLE ; O DÖNEMİN CAHİLİYE DÖNEMİNİN VASAT AKILLARIYLA, EVRENSEL PEK ÇOK HAK HUKUK ADALET GİBİ DEĞERLERİN KÜLLÜMEN ZATEN GERİSİNDE OLAN ARAP IRKINDAN BAZI GÜNAHKAR KENDİNİ BİLMEZLERİN '''BÜYÜK GÜNAHKARLIK YAPARAK ''' KUR'AN1 KERİM İN İÇİNE ALLAH LAFZI DİYE SOKTUKLARI , KENDİ DÖNEMSEL ÇIKAR VE İDARE KURALLARINI , HİÇ SORGUSUZ SUALSİZ '''ALLAH LAFZIDIR. HE BABAM ; ALLAH BÖYLE SÖYLEMİŞTİR BUNLARI ALLAH GÖNDERMİŞTİR''' Mİ DİYECEĞİZ ? MESELENİN ÖZÜ, ESASI DA ZATEN BUDUR ...
BAKIN ; BU İŞİN ŞAKASI YOKTUR.
DÜŞÜNÜNÜZ ;
Bu gün bir miras davası hayal edin . Gözünüzde canlandırın.
Baba ya da anne'nin mirasının çocuklara pay edildiği dava'yı düşünün.( Veraset Davası )
Bu gün, 1 erkek ve 1 kız çocuk var ise, her ikisine de kalan miras %50 , %50 pay edilir.
İslamın kutsal kitabında, erkek çocuğa 2 pay, kız çocuğa 1 pay hesabıyla, erkek çocuğa mirasın %67 si, kız çocuğa mirasın %33 ü verilebilir. İslam kitabına hukukuna aykırı olarak uygulanan bu miras hukukuyla bütün toplum, devlet ve Veraset Mahkemeleri vasıtalarıyla herkes dinden çıkmış mıdır?, çıkmakta mıdır? , çıkmalı mıdır ?
Bir ceza davasında , suçlu ve mağdur olan kişiler şahitlerini getiridiler. 1 erkek şahit var birisinde. Diğerinde de 1 kadın şahit. Mahkeme 1 erkek şahite karşı 1 değil 2 kadın şahit getireceksiniz diyebilmekte midir bu gün ? Demeli midir ? ... Kısacası , çağdaş ceza hukuku, aile hukuku, miras hukuku, insan hakları, kadın erkek eşitliği bağlamında baktığınızda, çağdaş toplumların ( ülkemiz de dahil ) uyguladıkları hukuk normları, kuralları ve uygulamaları , kur'anı Kerim de yazılı olan kurallarla taban tabana zıt hale gelmiştir daha 1000 yılda. Buradan Allahın akıl verdiği ve bizlerin de akıl sahibi olduklarına inandığımız insanlarımızın , yahu acaba bu daha 1000 yılda çok geri ve çağ dışı kalacağı Yüce Allah tarafından da bilinen kurallar Allah tarafından konmadı mı yoksa ? Allah 1000 yıl gibi kısa bir zaman sürecinde çağ dışı kalarak pek çok insan haklarının ve adalet ölçülerinin de dışına düşecek kuralları neden din diye getirip, Sevgili Peygamberimize zorla dikte etsin ve sonrasında da kur'anı Kerimin içerisine konup da, ''' ALLAH KELAMLARI ''' haline getirilmelerine müsade etsin ?
Tövbe haşa da , Yüce Allahın , senin kadar dahi aklı yok mudur ?
Olay çok geniş kapsamlı irdelenmesi gereken evrensellik açısından da çok önemli bir konudur. BU açıdan baktığımda, aklın kullanılması, düşünmek , bilgilenmek, araştırmak , incelemek , öğrenmek, karşılaştırmalar yapmak , kuşkulanmak gibi tüm insani tepkilerin hepsinin de anlaşılması ve doğal karşılanması şarttır. Aksi takdirde , bir dogma ' yı , belki de günahkarca pek çok saçma sapan o dönemin idare kurallarını firavun kurallarını da bi halledelim yaw işte din kitabı, Allah kelamıymış gibi içine ekleyelim gitsin . Sonra da sorgusuz sualsiz noksasına virgülüne kadar da uyacaksınız der işi görürürüz tadında kişiler mi var dı ? Ya da daha da açıkças biz de o tadda , lezzette o kişilerin suç ortakları mıyız değil miyiz neyiz ? Ne olmaya niyetliyiz ? diye sormamız gerekli kendi kendimize...
Ve demeliyiz ki, Osmanlı devleti, Bir İslam devleti miydi ? Malum, Halifelik makamı da,
Osmanlı Devletinde, Osmanlı parişahlarında idi... İslam devleti idiysek , bu gün Irak Şam İslam Devleti ( IŞİD ) adındaki devlet oluşumu içerisindeki , koca Irak ve Suriyenin büyük büyük bölgelerini de işgal etmiş olan IŞİD ne devletidir ?
Osmanlı Devletinin işgal ettiği topraklar üzerinde, suçsuz günahsız tek bir insanın kafasını kesmediği, ve o ülkelere ait dini tamınakları vs de tahrip etmediğini iyi biliyoruz. Peki, IŞİD in yaptığı katliamlar ve işgal ettiği topraklar üzerindeki tüm cami, mescit ve sanat eseri karakterindeki islam alimlerine ait türbeleri bombalayıp yer ile bir etmesi, deist ya da ateist olduğunu göstermez de ''' islam ''' olduğunu gösterir ise , Osmanlı neydi o zaman ?
IŞİT ile savaşan pek çok adında İslam kelimesi geçen terör örgütlerinin hangileri gerçek islam, hangileri deist ya da ateist grubuna girerler sizce ? Bu deistler, ateistler dediğiniz kitlelerden suçsuz günahsız kitlelerin kafalarını kesen, kutsal mekanları , camileri, mescitleri bombalayan, hatta içinde canlı bombacılar patlatan deistlerimiz ateistlerimiz de var mıdır Sami dost ? Bunları da biraz ayrıntılı yazılarınızla açıklarsanız bizler çok aydınlanmış oluruz malum. Kısacası, hedef aldığınız kitleler, ''' islam ''' adına kafa kesmeyen , ''' islam '' adına cami, medrese, türbe bombalamayan, ayırım gözetmeksizin neredeyse tüm mezheplere mensup müslüman insanların da kafalarını kesmeyen insanlar oldukları halde, şu deist, ateist merakınızın onda biri kadar da bu IŞİD benzeri , adında ''' islam ''' kelimesi geçen kana doymaz katillerine de merakınız olsa da , onların da durumlarını bir inceleyiverseniz diyorum.
Sevgiler ve Saygılarla Sami dost ...
Mert YİĞİTCAN tarafından 10/26/2015 1:50:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Yahu bu kadar uzun uzadıya yazıp da kendini yoracağına kısaca ''Tam bir İşidci mantığı ve kafası ile kaleme almışsın yazını'' deseydin hem çok daha anlaşılır olurdu, hem de bunca yorulmazdın.
İşidi anlatmaya gerek var mı Mert Kardeşim? İşid eğer İslam ise o zaman Yezid de İslamdır. Hatta malum bir de halife sıfatı vardır Yezid'in. Ama İslam dünyasında ne Sünnisi ne de Alevisi Yezid'i bu gün hayırla yad etmez.
İngiliz casusu Lawrence de ''Sarı Şeyh'' diye biliniyordu. Adında İslam geçen her şey İslam olsaydı Adında Allah geçen her Abdullah, Her Nurullah, Her Ayetullahın da islam olması gerekirdi.
Ya da Ahmet, Mehmet, Muhammet isimli hiç kimsenin ateist olmaması gerekirdi.
Kur'anın ayetlerinin değiştirilmiş olduğu konusuna gelince? Bunu nereden öğreniyoruz? Kur'anın nazil olmasının tamamlandığı 632 ylındahi Veda Haccından yüzlerce sene sonra yazılan ve ilginçtir ki işimize gelenleri için dört elle sarıldığımız, işimize gelmeyenleri için uydurma dediğimiz hadis kitaplarından...O kitaplarda ise '' Bir harfi bile değişmemiştir '' diyen de var. Aslı ve orijinali değiştirilmiştir, aslı yakılmıştır'' diyen de. Aynen ''Hz Ali, Ebubekir'in halifeliğine o kadar sevindi ki bunu duyunca evinden yatak kıyafetiyle fırladı '' diyen de var. Ebubekir'in huzuruna boynuna ip takılıp sürüklenerek getirildi diyen de...
Ven en önemli husus:
Ateistlerle ilgili kemikleşmiş bir yargım yok ( benim kanaatimce ) Kimsenin ateist ya da deist olması da beni zerre kadar ilgilindirmez. Ayrıca katile katil gözüyle bakarım, dinli mi, donlu mu donsuz mu diye değil. O bakımdan da oturup çetele tutmam atesit ne kadar insan öldürdü, Allahu ekber diyen soysuz köpek ne kadar öldürdü diye...Benim nazarımda Madımak'ı yakan katildir. Onun Sünni olduğuna bakmam. Başbağları yakan da katildir. Onun alevi mi, kürt mü, ateist mi. olduğuna bakmam. ( Yukarıdaki resimlerden Tebbet Suresi ile ilgili olanı canciğer olduğum bir deist arkadaşımın sayfasından aldım. [ Deist olduğunu kendisi söylüyor. benim kanaatim değil yani] )
İslam Hukuku ile medeni hukuk karşılaştırmanıza gelince: Bunlar oldukça teknik konular. İslam hukukunu çok iyi bilmek gerekiyor. Mesela Miras hukuku ile ilgili bildiğim kadarıyla şöyle bir usul var: Kız çocuğa baba çeyiz vermek zorundadır evlendiğinde. Yani kız baba mirasından kendine düşecek - eşit- payın bir kısmını çeyiz olarak alır zaten. Kalan kısmını da baba ölünce erkeklere bir hisse verilirken kıza yarım hisse verilerek alır. Ama dediğim gibi teknik konular bunlar.
Velhasılı kelam. Herkes inandığına inansın. Benim kitabım da zaten '' Senin dinin sana, benim dinim bana'' buyurur. Yalnız '' Ben Allah'a inanmıyorum. Bunun sebebi de Kur'anı anlamamdır'' diyenlere '' Dur bakalım kardeş, Kur'anı senin dediğin gibi değil, böyle anlamak da mümkün '' deme hakkım olmalı sanırım. Ne dersiniz?
Selam ve sevgilerimle.
Mert YİĞİTCAN
Elbette ki, sizin de, kur'anı Kerimi anladığınız için , neler oldu , ve sizi nesil etkiledi, gibi konulara, deistler ya da ateistler gibi ( ki onlar örneğimiz zaten olmamalıdır bu tip konularda ) kendinizi ve konuları ifade etmek, incelemek, kendi doğrularınızı da kaleme almak en temek haklarınız ve bunu da çok başarılı biçimde yapabilen bir de kalemizi var.
Demem şu diye düşünün lütfen. İnanç , ibadet , yaşam tarzı ve fiiliyat gibi önemli konular temelinde olaylara çok yönlü bakabilmeyi başarmak zorundayız.
İnsanların bizim inancımıza göre dilediği dine inanma hakları var. Dinin kılıç zoruyla , kafa keserek kabul ettirilmesi gibi bir kural da yok. Evet, her insan , inançları kadar , ibadetleri ile de, ama en çok da fiili yaşamındaki tutum ve davranışları ile değerlendirilebilmeli.
Sizin de ifade ettiğiniz gibi, isminde Allah, Muhammed ya da islam kelimeleri geçen, hatta ben müslümanım, bir islamız, ben islamım diyebilen belkide pek çok fazla sayıda insanların , islamın suç saydığı ffilleri ( en başya yalan, hırsızlık, sahtekarlık, insanlar üzerine sahte oluşturulmuş düzmece belgelerle çamur atmak, ihalelere fesat karıştırmak, devlet ya da kişi malı ( hakkı ) yemek gibi günahlara dibine kadar battıklarını da bildiğimize göre, bu tip insanlara da bir çift lafımız olmalı diye düşünmekteyim sadece. Bu ; ''' sizin irdelerdiğiniz konulardaki yazılarınızdan yararlanmaktayız ancak çok yönlü irdelemelere de çok ihtiyacımız var ''' anlamıda idi yazdıklarım.
Yazınızın bütünü, genel olarak hep olduğu gibi, bilgilendirici ve açıklayıcıydı çok teşekkürler emekleriniz için.
Sevgi ve saygılarla.
Mert YİĞİTCAN
sami biberoğulları
Bence hiç araştırma. Tebbet Suresini araştırırsın, bu sefer bir başka sureyle çıkarlar karşına. Seni bilmem ama kendi adıma konuşuyorum. Üç kulhuvallah, bir elhamdan öte bir şey bilmeyen benim altından kalkacağım meseleler değil bunlar. Üç gram imanımız var maazallah o da gidecek bu gidişle.
Selam ve sevgilerimle.
Yazıyı ve içindeki içerikleri pek hoş bulmadım,Kuran, Müminlere Müslüman olarak Allah'a iman edenlere inmiştir,Ateist onu neresinde hangi tarafından gözü kapalı okuduğu bir gerçek veya okuduğu pek malum değil, Allah kuluna indirdiği o ayet ile o kulun zulmünü anlatırken insanlara örnek olsun bu şekilde zulüm edenlerin akıbetini anlatmıştır,ha sen al onu bilmem amcası için neden inmiştir falan filan dersen inkar etmiş olursun ve dinden çıkarsın,Allah'ın indirdiği sorgulanmaz sadece uyulur ve yaşanır...Yok efendim şuna neden bu indi buna neden inmedi yok efendim neden beş vakit kuranda yok safsatası ile olanlar Alemlere Rahmet Nur Peygamberi görmemezlikten gelerek onun hadisinde beş vakit namazın nasıl kılınacağını anlatan sünnet gerçeğini görmezden gelen cahiller sürüsünden başkası değildir...Zaten ateist olan Allah'a inanmayan, ölüm gelince bin bir pişmanlık içinde var mı yok mu zaten anlayacak!!! Ve ATEİSTİN cahiller ordusunun sözü de hiç kimseyi bağlamaz,insan gelip .... giden pişmanlıkları ile sadece cehenneme odun olacak kişilerdir vesselam...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Dinler arası geçişin "Yatay geçiş" olduğu söylenebilir! Yani din içinde kalarak şerit değiştirmek gibi, istikamet aynı! "Deist" için inanç var, din konusunda ucu açıklık var! Yani Allah inancını illa bir dine bağlamak istemiyor gibi.
Ateist ise evrenin bir yaratıcısı olmadığına inanıyor! Bu da bir inanç ama din değil. Ateistin her hangi bir kutsaldan Allah'ı öğrenmesi de mümkün kendi özündeki açılımla evrenin bir sahibi olmalı şeklinde bir inancı oluşturması da mümkün!
Önemli olan kişinin kendi kanaati ya da inancı! Bir kutsaldan diğerine yatay geçişlerin çok keskin geçişler olmadığı düşünülebilir, zaten taban "İnanç" noktasında çok da farklı sayılmaz! Eski dönemlerde de yeni dönemde de genel kapsamıyla "Din" egemenlik sağlamak ve bu ilkeler üzerinden bir itaat sağlamak için kullanılmış! Burada yine inanç önemli, dini kişi sadece kendi tekamülünde, gelişiminde ve Allah'ı bilme noktasında değerlendirebilir. Bir başkaları da kendi ırkının seçilmiş olduğu, Allah'ın vaatlerinin bir ırka ya da sadece kendi dinlerinden olanlara dair olduğunu iddia edebilir! Bu iddia dahi "İnanç" kapsamındadır! Allah adına, Onun yerine konuşmak abes olur!
Ayrıntılara fazlaca girmemek bazı zihni açar! Evrende olan her ne var ise bu olması gerektiği için olmuştur! Yani gerekçesiz oluş olmaz! Bir yaratıcıya inananlar da bilir ya da bilmeli ki bu işleyiş, yaratıcının haberi veya müsaadesi dışında olmaz!
Ateistlerin pek çoğu "Ateist" tanımından uzaktır! İnkarı meslek edinmek ile ateistlik aynı değildir! Ateistlikte her hangi bir yaratıcının olmadığına inanmak var! İnkarda ise var olan veya iddia edilen bir şeyi inkar var! Yani hakiki ateist, inkarcı olmayı da reddetmeli! Çünkü o nasıl evrenin bir sahibi olmadığına inanıyor ise bir başkasının da evrenin bir sahibi olduğuna inanması doğaldır!
Zaten kavganın çoğu din kapsamında yatay din veya mezhep kavgaları şeklinde yaşanıyor! “Benim dinim en kapsamlısı” kavgası var ya da bu kapsamlı din içinde “Benim mezhebim en kapsamlısı” kavgası var. İşin siyasi yanı ağır basmış her asırda. Yani dinden maksat, Allah'ı bilmek ise bu yol zaten açıktır! İnsan evreni okuyarak da Allah'ı bilebilir, her hangi bir kutsalı kendine rehber yaparak da bunu sağlamayı düşünebilir! Önemli olan, samimiyet.
Kuranı okuyup anlayan ateist olur mu? Kuranı okuyup anlayan, ateist olmaz ama öğrendikleri hakikat ile anlar ki görünen din ile aslı aynı değil. Bunun sonucunda ya hakikaten samimi bir kanaat edinecek ya da büsbütün reddedecek! Reddetmek, ateistlik olmaz! Mesajı reddetmek ile mesajın atfedildiği kişiyi reddetmek aynı olmaz! Mesela bu yazıyı yazan kişiyi reddetmek ile yazıyı reddetmek aynı değildir! Tuzak da burada; "Madem Ahmet’i kabul ediyorsun, Ahmet üzerinden her anlatılanı da kabul etmek zorundasın" dayatması işi bozar. Ahmet vardır, onu kabul eder ama her yerde "Ahmet" adıyla sunulanı illa kabul edecek diye bir kaide yok! Yani bireysel "İnanç" kapsamını birileri belirler ve hazır kabuller üzerinden alanı daraltır ise sorun oradan çıkar ve suçlamalar ve mücadelenin de özünde bu vardır!
"Dünyaya indirilen son kitap benim inandığım" iddiası, "İnanç" ekseninde olur! Biri ona inanır, diğeri de başkasına. Hatta şu bile denebilir; "Ahmet beyin bu yazısı Dünya’ya indirilen en son mesajdır!" buna da inanabilir ki insan! Yeter ki samimi olsun. İnanç ile bilinç karıştırılmasın hatta inanç dayatması olmasın; zaten yatay ve dikey geçişler tekamüle dair işleyecek! Allah, beddua eder mi? Madem her şeye gücü yeter, beddua etmez; gereğini yapar! "Ol" der, olur! Oradaki beddua, tam yerinde anlaşılmıyor! Orada “Beddua” olarak görünen ya da okunan, aslında bir tespit!
Son tahlilde, "İnanç" bireyin özel alanında gelişmez ise taklit olur! Taklit de felaket olur! Günümüzdeki çelişkilerin neredeyse tamamı taklit yüzünden!
Saygı ve selam ile.
Ahmet Bektaş tarafından 10/25/2015 2:59:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Bektaş
Billur T. Phelps
Hakikaten üşenmeyip harika bir açıklama yazısı yazdınız.
Şahsım adına çok çok teşekkür ederim.
Saygılar,
Ahmet Bektaş
sami biberoğulları
Bu güzel ve anlamlı yorumun, bu muhteşem tespitin üzerine ne denilebilir ki.
Benim için oldukça faydalı oldu. Çok çok teşekkür ederim.
İzah etmeye çalıştığım husus esas olarak şu: ( Bir diyalogla anlatayım.
Vatandaş soruyor:
- Musa Kızıldenize kadar kaçıp asası ile Kızıldenizi ikiye yaracağına bunca zahmete girmeyip daha Mısırda iken niçin direkt olarak Firavunu ikiye ayırmamış?
+ Sen Allah'a inanıyor musun?
-Hayır.
+Hz. Musa diye birine inanıyor musun?
-Hayır
+İnanmadığın bir varlığın inanmadığın kitabında, inanmadığın bir peygamberin kıssasından sana ne?
Olayın özeti bu.
Selam ve sevgilerimle.
Ahmet Bektaş
Nisa Suresi 47. Ayet: " Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz."
Her şey bu tebliğ nedeniyle, hocam...
Neyi anlamadıklarının, anlamak istemediklerinin göstergesi...
Selam ve saygımla...
sami biberoğulları
''Allah'ın dilediğinde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız?'' Meselenin özü sanırım bu.
Selam ve sevgilerimle.
"Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Büyük azab onlar içindir." ayetini de akıllarınca "Zaten inandığın Tanrı iman etmemi istemiyor, ne diye benimle uğraşıp duruyorsun?" deyip dalga geçtiğini sanan, ayetin manasını kavrayamayan zavallılarda var. Bunlar hep aynı sürüm !
sami biberoğulları
''Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Büyük azab onlar içindir'' ayetine de itirazları var bu bahsettiklerimin. Diyorlar ki '' Hem kalbimi mühürle, hem de hesap sor. Yok öyle''
Aklın her şeye cevap vereceğini sanıyorlar ama önlerine şu videoyu koyduğumda başlıyorlar estek kösteğe.
http://www.izlesene.com/video/gokhan-ozturk-un-videolariugur-dundar-ve-yilanci-haci-macit-www-tacimacit-com/3621053
Evet Kur'anın pek çok ayeti '' Akletmiyorlar mı?'' ''Düşünmezler mi'' der ama ne kadar düşünürsen düşün akılla cevap veremeyeceğin sorular da var.
Sayfama şeref verdiğin için çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
Hz. Enes anlatıyor; Resulullah(asm) şöyle buyurdu: “İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı davranıp müslümanca yaşayan kimse avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.” (Tirmizî, Fiten, Ebu Davud, Melahim)
GALİBA O DÖNEMLERE YAKLAŞTIK YAKLAŞIYORUZ
O DÖNEMDEYİZ DEMEK İSTEMİYORUM AMA...
sami biberoğulları
Hiç çekinmeden diyebilirsin. Tam olarak o dönemlerdeyiz.
Selam ve sevgilerimle.