- 598 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Laik Vatandaş
Laiklik, ateitsler dahil tüm dinlerin ve inanışların korunduğu ve kollandığı bir yönetim biçimidir. Laiklik, herhangi bir din veya dinsizlik değildir. Laiklik, göreceli değildir, kişiden kişiye değiştirilemez. Her Türk vatandaşı kendine göre yorumlayamaz. Laikliğin tek tanımı vardır ve hepimiz bu tanıma uymak zorundayız. Hatta, her Türk vatandaşı laiktir ve laik olmak zorundadır!.. Kişiler laik olamaz diyenler bence çok yanılmaktadır...
Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk?ün uzun araştırmalar sonucunda bizlere armağan etmiş olduğu bir yönetim biçimidir. Atatürk, Orta Asya topraklarında başlayan Türk tarihini en ince detaylarıyla incelemiş ve Türk yapısına en uygun olan yönetimi seçmiştir. Türk tarihini hep birlikte incelersek; en başta çok tanrılı dinlere inanıldığını görmekteyiz. Daha sonra, tek tanrılı dini benimsedikleri bilinmektedir. Türkler, tarih boyunca sayısız milletlerle savaşmış ender ırklardandır. Bu savaşlar sırasında birçok zaferler kazanılmıştır. Zaferlerin yanında da kaybedilen savaşlarda olmuştur. Tarih boyunca, sayısız medeniyetler ile tanışmış ve etkileşim içerisinde olmuşuzdur. Daha sonra Araplar ile yapılan savaşlar neticesinde, İslamiyet kabul görmüştür. İslamiyet öncesinde neredeyse tüm dinleri yaşamış bir milletin torunlarıyız. Bütün dinleri yaşamış bir medeniyetin sahibi olarak, en azından bu nedenlerle tüm inançlara saygı duymamız gerekmektedir. Tanımayacağımız veya aşağılamaya çalışacağımız bir inanç olmamalıdır. Ayırım yapılması halinde atalarımızın kemikleri sızlayacaktır. Çünkü; her inancı yaşamıştır Türk ataları.
Tünk tarihi, inançların yanında her etnik köken ile kaynaşmıştır. Türkler, tarih boyunca yapılan savaşlar neticesinde sayısız ırklar ile akraba olmuş bir millettir. Türkler, tarih boyunca göçebe olarak yaşamışlardır. Yerleşik düzene son asırda geçmiştir. Bu nedenlerle, sabit bir kültüre sahip değilizdir. Zamanında, kazanılan zaferler neticesinde; birçok devleti vergiye bağlamış bir milletiz. Tarih boyunca da, Türk hakimiyeti altında yaşayan tüm uluslara eişt muamele etmiş bir milletiz. Üç kıtanın tek hakimi durumunda yaşamış olan Osmanlı İmparatorluğu, sayısız etnik köken ve inançtan milletleri içinde barındırmıştır. Hakimiyeti altındaki tüm etnik köken ve ırkları kardeşçe bağrına basmış ender ırklardandır. Konuyu daha iyi anlamak için, etnik köken ve inançları birlikte sayalım; Türk, Alevi, Sünni, Ermeni, Suryanı, Laz, Çerkez, Bulgar, Yunan, Rum, Arap, Arnavut, Yahudi, Hıristyan, Budist, Acem, Kürt, Emevi demekle bitmeyecek kadar çoktur. İşte, bunlardan birisi sadece ben varım derse ve diğerlerini tanımadan ve aşağılarayarak yönetmeye kalkarsa neler olur. Savaş mı, Barış mı?!...
Yukarıda yazdığımız tüm konuların ışığında, konuyu yine birlikte toparlayalım. Tüm etnik köken ve inançlarla bütünleşmiş bir büyük milletin torunları olarak, barış içerisinde yaşamaktan başkaca şansımız yoktur. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, tüm nedenleriyle Türk tarihini incelemiş ve neticede, ?Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti? yönetim biçimini seçmiştir. Bu yazıyı tarafsız gözler ile okuduğumuzda; Mustafa Kemal Atatürk?ün gelmiş geşmiş en büyük devlet adamı olduğunu görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk, hem ateistleri hemde bütün dinleri koruyan ve kollayan bir yönetim biçimini bizlere armağan etmiştir. Bu kutsal sınırlarımızda yaşayan her insanımız, eşit derecede birinci sınıf vatandaştır. Birinci sınıf vatandaş olmaktan imtina edecek tek bir şahsiyet olamaz. Bu nedenle, her Türk vatandaşı laiktir ve laik olmak zorundadır. ?Ben laik değilim!..? diyenler, aslında en büyük Anayasal suçu işlemiş olmaktadırlar. ?Ben, benim inancımdan başkasını tanımıyorum ve yaşam hakkı tanımıyorum!..? demektir. Laiklik, bir kişinin kendi inancını sonuna kadar icra etmesi demektir; kendinden olmayanlara da saygı ve sevgi duyarak!... Başka etnik köken ve inançlara saygı ve sevgi duymak, kendi inancını terk etmek değildir. Tam aksine, birlikte ve barış içerisinde insanca yaşamak demektir. Ben laik değilim zihniyetinde olanlar, kesinlikle diğerleri ile daima çatışma içerisinde olmaya hazır ikinci ajandalılardır. Ayrım yapmak kimseye fayda getirmez. Ayrım yapmaktan ve yaptırmaktan nemalananlar Türk olamaz arkadaş!...
Sonuç olarak; Din, bilim, ahlak, gelenek, görenek, sağlık, eğitim ve adalet kavramları birbirinden ayrılmaz ve birbirini bütünleyen gerçeklerimizdir. Bunları, eşit derecede yaşamak en doğal hakkımızdır. Burada özellikle bilim adamlarına seslenmek istiyorum. Laiklik bir dinsizlik değildir!.. Laikligi dinsizlik ve ataizm olarak görenler, dincilere dincilerden çok daha fazla hizmet etmektedirler!... Laikliği, dinsizliğin merkezine yerleştirip kişisel prim kaparak nemalananlar, bu Ülke insanlarına çok büyük zararlar vermektedirler!... Bilim ile din, birlikte yaşamak ve yaşatılmak zorundadır!... ?Dindar ile dinci kelimesi çok zıt iki kavramdır!...? unutmayalım. Ayrıca, aydın ile aydınlatmayan aydınları da iki zıt kutup olarak düşühmekte yarar var. Bir aydın, cahilden daha fazla duyarlı olmak zorundadır!... Bu Ülke, aydınları aydınlatmaları ıçın okutmuştur!... Bilim adamları, toplumun öncüsü olmak zorundadır!... ?Ne Mutlu Laik Atatürkçüyüm Diyene!..? diyerek, barış dolu günler diliyorum!...
YORUMLAR
kişilerin laik olmayacağı doğrudur ama ''laiklik yanlısı'' tanımlaması yerine artık kişiler için de ''laik'' diyoruz... bunu kelime olarak tartışmayı iyi niyetli bulmuyorum, en azından bunu ''karşıt'' anlamı ile kullanmak isteyenler yapıyor bunu...
dilimize geçen onca yabancı kelime içinde, ''show, star'' tv izleyenler en azından bunu tartışmasın...
yazınızdaki tespitler çok doğru...
saygılarımla...