- 787 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Davetkâr Gülücük
Dürtüler ve ruh… Dalgalar arasında yalpalayıp duran zavallı bir tekne… Karşı evin üst katındaki pencereden bakan şu genç kız da o teknelerden birini mi ilerletmeye çalışıyor şimdi o azgın sularda? Dumanlı gözleri kim bilir hangi düşün etkisinde dalıp gidiyor öyle?.. Ayıp, günah, toplum kavramlarının neresinde yer alıyor zihninde beliren o sahne? Sırtını mı çevirmiş o kavramlara, geri dönmemeye kararlı?.. Ya da ayıp falan yok mu ortada, söz konusu bir imkânsızlık mı?
Filanca üniversitede okuyan arkadaşının anlattıklarında mı o buğulu gözleri? Yoksa sesindeki “başka bir âlem orası” diyen o ayartıcı ifadede mi takılmış kalmış? Neden asla göremeyeceğimiz şeyler söz konusuysa, en büyük yalanlar bile bu kadar sahici gelir, aklımızı alır başından? Hayranlıkla büyüyen göz bebeklerimize bakıp bizi kukla gibi oynatıyor olmanın verdiği güçlülük hissinin sonuna dek tadını çıkaran arkadaşımızın sözlerinde az ya da çok bir abartı olabileceği ihtimali üzerinde neden bir an bile durmayız?
Yoksa işimize mi gelmiştir körlemesine inanmak ona? İçimizi allak bullak eden o sözler, aradığımız o güçlü esintiyi mi getirmiştir dünyamıza?
Bu kız ne görüyor kim bilir, görünüşte baktığı ama zerre kadar görmediği o manzaranın içinde?! O da o rüzgârsızlardan mı, toz mu tutmuş içinin her köşesi?
Boşluğa bakan gözlerden korkarım ben bu yüzden. Doldurulmayı bekleyen dünyaları haykırırlar sanki. Davetkâr bir gülücük gibi çekerler üzerlerine bakışları. Genelde de karşı cinse ait olur bu bakışlar. Bu yüzden penceredeki bu güzel kız farkında olsun olmasın, çok tehlikeli bir şey yapıyor bence. Neyse ki dairesi üst katta... Yani yoldan geçen birinin, gözlerine bakıp yaşamındaki boşlukları görmesi pek de mümkün değil… Hoş görünümüne takılıp ona bakan biri bulutlara baktığını düşünebilir pekâlâ. Ya da ilgisini çeken başka herhangi bir şeye…
Ben nereye bakıyorum peki? Güzel komşuma bakıyordum az önce. Peki ya şimdi..? Yoksa ben de seyretme görünümünde düşünüyor muyum onun gibi? Zaten çoğu insan da aynı şeyi yapmıyor mu? Yani çatıdaki kuşa bakıyor görünümünde, içerlediği bir hareketi canlandırmıyor mu mesela zihninde? Tamamlanmamış bir şeyi, mesela o yanlış harekette bulunan arkadaşına haddini bildirme işini tamamlamıyor mu hayalen de olsa?
Yani her görmeyen bakış ille de bir çağrı olmak zorunda değil… Ama bu kızınki tam da o çağıran bakışlardan… Ön yargılı davranıyorum belki ama zihninde bir sorunu halletmeye çalışan ya da hoş bir sahneyi canlandıran, yani o an için görmeden de baksa görmek istediği bir dünyada yaşayan biri böyle hülyalı hülyalı bakmaz, “beni götür buralardan” demez gözleriyle.
İyi ki erkek değilim… Çünkü eğer erkek olsaydım, bu çağrıya duyarsız kalmakta çok zorlanırdım herhalde. Hele böyle güzel bir kız söz konusuysa… Ama kadın olmak da ayrı bir sorun oluyor eğer böyle bir komşun varsa… Daha bir sahipleniyorsun hayatındaki erkeği; daha anaçlaşıyor, nefes alacak alan bırakmıyorsun.
Pencerelerimiz aynı hizada olmasa çok da sorun olmazdı komşumun çimen yeşili gözleri… Ama şu an bulunduğum yerden bakan birinin o gözleri fark etmemesi imkânsız… Tüm gün işte neyse ki eşim… Hafta sonları da o kadar yorgun oluyor ki, değil karşı pencere, burnunun dibini bile görecek hali olmuyor, ben de dâhil… Bu duruma sevineyim mi üzüleyim mi karar veremedim bir türlü. Beni görsün istiyorum tabii… Odaya girdiğimde güçlü bir esintiyi de sürükleyeyim peşimden, tüm uyuklayan şeyler uyansın, en başta da sevdiğim erkeğin kalbi… Ama bu kız karşıya taşındığından beri tersim düzüm birbirine karıştı; ne istiyorum ne istemiyorum belli değil… Beni görsün kocam tabii ama o kızı görmesin istiyorum mesela. Yani bir şeyler istiyorum istemesine de geçekleşmesi mümkün şeyler değil…
Bu durum en çok da kocama yaradı. İlgi açlığı falan kalmadı bende. O salondayken, artık eskisi gibi ona sitemkâr bakışlar fırlatmak yerine karşı pencereye dikiyorum gözlerimi. O tüllerin ardındaki tehditkâr gölgenin ete kemiğe bürünüp pencerede belirmesi ihtimaliyle, sıkı sıkı kavrıyorum koltuğun kenarlarını. Onlara tutundukça, evliliğime de daha bir tutunuyorum sanki. Kocamın oradaki varlığı ne zamandır hiç olmadığı kadar dolduran bir şey artık aşk kavramını. Farklı bir ışıkta görüyorum her şeyi.
Pencereden ayrıldı güzel komşum. Ne zaman geri gelecek, kim bilir… İster saatler sonra gelsin, isterse iki dakika sonra; zerre umurumda değil… Çünkü bugün Pazartesi ve ben az sonra odadan çıkıp emin adımlarla mutfağa yöneleceğim. Aklım salonda koltuğa yayılmış kocamda, soğanları yakmayacak; karşı pencerede neler oluyor zerre düşünmeden, rahat rahat yapacağım işimi.
Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma… Ne zamandır gün isimleri olmaktan çıkıp çok daha fazlası oldular benim için; içleri huzur denen duyguyla doldu, gülümsemeye başladılar. Cumartesi ve Pazar’sa… Hiç söylemeyeyim en iyisi…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.