- 456 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nokta
Nokta
Geometride “Nokta”, boyutsuz! İki nokta, bir boyut! Geometri, düzlemde iki boyutlu bir bakış verir! Geometrideki iki noktanın boyut kazanması bir noktanın titreşimine işaret! Yani boyut için hareket, titreşim gerekli! Bu da kuantum alanda bir noktanın potansiyel olarak her yerde olabilirliği olarak düşünülebilir! Zerre, sicim gibi; hatırlayalım, “Sicim teorisi”! Zerreye, ikinci boyuttan, düzlemden bakıldığında “İkilik” de başlıyor! Zerreye 1.Boyuttan bakılmalı! 1.Boyut, tercih, “Ben” boyutu! 2.Boyut, tasarı “Ruh”, ”Korunmuş levha” boyutu! 3.Boyut, madde ve zaman-mekan boyutu! Zerreyi bilmek, onun boyutunu da bilmeyi gerektirir! 2.Boyut, teorik tasarı boyutu! Bu tasarı, 3.Boyutta görünür! Tüm boyutlara hiçlikten çıkan tercih, zamansız veya anlamak için eşzamanlı yansır!
Hiçlik, hem bilinmez hem de algılanmaz! Bu nedenle “Boyutlar” söz konusu! Yani bilmek ve algılamak için “Boyutlar” var! Bilmeye dair tüm çaba, boyutlarda gerçekleşir! Boyuta çıkan her şey, hiçlikte potansiyel olarak vardır!
Bir şeyin düşünülmesi, o şeyin hiçlikte potansiyel olarak varlığının da delilidir!
Düşüncesi, tercihi, 1.Boyutta; tasarısı, 2.Boyutta; maddi olarak zaman ve mekan göreceliliğinde algılanması, 3. Boyutta!
Tüm parçaları aynı olan bir “Lego” düşünelim; bu parçaları kullanarak, çeşitli şekiller ve cisimler yapılabilir! “Terkip” konusu! Yapılan tüm farklı görünen ürünler, aynı parçanın farklı tasarımlarıdır! Bir timsah, bir çiçek, kale yapılabilir! Yapılan her nesnenin yapı maddesi aynı ama terkibi farklı! Potansiyelde var olan her şey, bu parçalar ile yapılabilir!
Kuantum alanda, zerreler farklı bağlanarak terkip ile nesneleri oluşturuyor! O halde, her nesnede “Zerre” aslen var! Zerreleri farklı bağlayıp nesneler oluşturmak da “Şuur” gerektiriyor! Zerrenin şuuru olmalı! Yani zerre, boyuta tercih ile çıkmalı! Zerreyi anladığımızda tercihi de anlayacağız! Aslen tercihin kendisi zerreyi oluşturuyor! Yani zerre, tercihtir! Tercih edilmiştir! Şuur ise tercihi yapandır! Bu şuurun varlığı ise açıktır!
Evrenin tüm boyutlarını düşünelim; potansiyeli, hiçlik; tercihi, 1. Boyut, zerre “Ben”, tasarısı, 2. Boyut, “Ruh”; maddesi, 3. Boyut, (Zaman ve mekan izafiyetinde). Bir şey “Zerre”, her şeyi potansiyel olarak taşımalı ki bir şeyden, her şey yapılabilsin! Aynı şekilde her şeyden, “Bir” olana zerreye noktaya ulaşılabilsin! Zerre “Bölünemeyen parça” olarak düşünülse de “Bölünmeyen” ne demek? 3. Boyutta, “Büyük-küçük” izafiyeti anlamayı zorlaştırıyor! Onu şöyle aşalım; “Büyük” ne kadar büyük; “Küçük” neden küçük?” Bunlar göreceli, izafi; yani demem o ki zerre, bölünmeyen bir şey ama bildik manada küçük ya da büyük değil! “Big bang teorisi” büyük patlama, bir noktadan yani zerreden evrenin açıldığına dair! Demek ki zerre, aslen küçük veya büyük değil! Zerre 3. Boyutta izafi algılandığı için “Küçük” sanılır! Kıyas göreceli olduğundan öyle görünür! Zerre, “Ben” algısının tüm varlık sahasına kaynaklık eder! Küçük ya da büyüklük kıyas ile izafi olduğundan zerre için geçerli olmaz! Zerre için 1. Boyutta, büyüklük-küçüklük tanımsızdır! “Ben”, zerre gibidir; tercih edildiğinde 1. Boyutta, teorik olarak vardır! Ruh ile tasarlandığı hali 2. Boyutta, beden ile maddi alanda görünmesi, 3. Boyutta! “Kendini bilmek”, sadece 3.Boyutta görmek değildir! 2. Boyuttaki tasarısını ve 1. Boyuttaki tercihini de bilmektir!
“Lego” örneğini hatırlayalım; üretilen tüm şekillerin, aslı tektir! Üretilen tüm nesne ve şekiller aslen tek bir parçada potansiyel olarak mevcut! Bunlar bilinenler; bilinenlerden, bilinmeyenlere ulaşabiliriz! Şekiller aldatır! Legoyu istediği gibi dizen “Şuur” akıldan çıkmasın! Lego parçalarından yapılan bir timsah şekline bakıp her bir lego parçasının, “Küçük timsahlar” şeklinde olabileceğini düşünürüz! Bir gemi yapılmış olsa her bir parçayı, “Mini gemiler” şeklinde düşünmek de mümkün! Aynen öylede; evrenin yapı taşlarını, “Minik evrenler” şeklinde düşünebiliriz! Oysa evren de bir mamül, terkip; zerre ise hem yapı taşı hem de şuur içeriyor! Legodaki analoji ile tıpa tıp aynı değil! Ayrıntıya dikkat! 3. Boyuttaki bir nesnenin, örnekteki legonun dizilişinde işleyen el, 1. Boyutta “Ben” oluyor! Yani tercih eden “Ben” olmasa ve tüm diziliş elemanların kendi tercihi ile olsa, misal tam oturabilir idi! Burada tekrar hatırlatmak isterim; “Ben”, şuura dair işliyor! “Şuur” unutulmasın!
“Kendini bilmek”, zerreyi bilmek, noktayı bilmek olacağı için terkibin, üretilenin, zahiri görüntüsüne aldanmak mümkün! Terkip, terkibi yapanın ürünüyse aynı gibi düşünülebilir! Farkı, fark etmek “Zerreyi anlamak” ile olabilir! Yani zerre, küçük bir parça olmaktan çok öte! 3. Boyutun algısına da sığmıyor! “Kendini bilmek”, 3. Boyutun “Büyük-küçük” izafiyeti veya “Zaman-mekan” göreceliliğini de aşmakla mümkün! “Zerreyi bilmek” de aynı sonuca dair! Yani insan, 3. Boyuttaki maddi yansıması ile kendini tam olarak bilemez! 2. Boyuttaki ruhsal tasarımını da bilecek, 1. Boyuttaki aslına, “Ben” zerreye ulaşacak! İnsan davranışlarının bilinmesi dahi 2. Boyuta dair olabilir! 1. Boyuttaki “Ben’i bilmek” ise “Zerreyi bilmek” gibidir! Görünenden, tasarıya; tasarıdan, asıl olan tercih edene, tasarlayana bakmak gerek!
Son tahlilde; noktayı bilmek, zerreyi bilmek; zerreyi bilmek, kendini bilmek! Nasıl ki bir nesnenin aslını oluşturan tercih, zerre, o nesnenin kıyasi olarak küçük bir parçası olarak düşünülür ama görüntüsü 3. Boyutta aynı değildir! İşte insanı oluşturan maddi manevi kaynak olan “Ben”, “Zerre” de “Minik bir insan” gibi düşünülebilir ama “Ben” tam olarak ifade edilmiş olmaz! Ben, beni oluşturan bölünmeyen ve büyük-küçük izafiyetinin haricinde, zaman ve mekana sığmayan bir asıl!
“Beni bende deme, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden içeri” Yunus
Ben, aslen noktayım!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.