- 1043 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KIZIM
1
KZIM
2001 yılının sıcak bir 30 Ağustos günüydü yani tam bugün…bütün evi bir çırpıda temizlemeye kalmıştım hamileliğimi unutarak…Ta ki içimdeki bebeğin yoruldum artık Anne yeter dinlen biraz anlamına gelen tekmeli sancılarını hissedene kadar oturmak aklıma gelmemişti. Oysa bütün gece yaramzla bir oyana bir bu yana dönmüş ağrılarımızı birlikte sızlayarak hissetmiştik…O kadar acıkmıştık ki, açlığımızı bir peynir ekmekle giderecek kadar dahi dermanımız kalmamıştı. Öğlene doğru teyzemin gelinini aradım. “Duygu Abla sezeryan randevumuza çok var ama bugün çok ağrım var.” Deyince çığlığı bastı koş hastaneye bebek ters ölürsünüz evde!...” Cehalet mi dersiniz, tecrubesizlik mi gittim eşimi aradım o da doktor arkadaşına sormuş. “Yok sol kasıkta ağrı yoksa sorun yok.Daha zamanınız var hastaneye gitmeye gerek yok!” tarzında bir cevapla telefonu kapattı. Peki deyip teselli olmaya çalıştım. Ama sancılar git gide artmaya başladı. Eşimi aradım gel dayanamıyorum diye.
Eve gelmesiyle acıktım demesi bir oldu. Ona yemek hazırlayamayacağımı ağrıdan yürüyemediğimi ama çok isterse kendisine bir tost hazırlayabileceğimi söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Tostu hazırlayıp kendimi kanepeye zor attım. O ara açlığım fena halde beni zorlamasına rağmen yine tek lokma ağzıma götüremedim. Çünkü ağrılar aklımı başka yere götürüyordu. Eşimin hızla tükettiği tostun çıtırtılarını dinlerken her zaman okuduğum dualarımı mırıldanmaya başladım. Bir iki saat o inlemelerle oyalandım. Oda bütün gece uyuyamadım. Bari biraz kestireyim deyip geçti kendinden. Kim duyar benim ağlamalarımı…Bitişik duvardan gelen arabesk müzikse beni daha efkara sürüklüyordu.
Akşama doğru sevgili teyzem aradı.Kızım, ben Abanttayım.Yanında yokum. Bak ağabeylerin orada. Duygular yarın Ankara’dan çıkacak yola. Rahatsızsan ara gelsin Kerim Abin. Yarın istesen de gelemez kimse.” Eşime söyledim. Yok daha zamanı var.Acele etme. Ben doktor arkadaşımla konuştum diyor. Allah Allah! Ne yapmalı? İçimden bir ses benimde eşiminde bu yaşa kadar hiçbir doğuma şahit olmadığını, bu konuda gayet tecrubesiz olduğumuz, teyzemlerinse her yıl bir doğuma şahit olup tecrube kazandıklarını ve onların sözlerinin daha isabetli olduğunu söyledi. Klakıp Duygu Ablamı aradım. Zahmet olmazsa gelir misiniz? Diye. Meğer onlarda yoldalarmış. Al valizini çıkın dışarı alıyoruz sizi! Dedi.
“Boşuna telaşa verdin akşamın darında ne diye rahatsız ettin Abilerini. Ben taksi tutar götürürdüm seni. Ama daha bir ay on gününüz var demedi dün sana Gazi’deki doktorun? Hem benim arkadaşımda öyle dedi. Sezeryan bu istedğin saatte yaparlar ne bu acelen?” Sustum çünkü ona karşı cevap verecek kadar gücüm yoktu.Gülümsedim sadece. Karanlık sokağı aydınlatan farların gözlümüze yansımasıyla irkildik.” Ayşe! Geldik hadi binin!” Arabaya bindik. Duygu Abla ben iyiyim. Telaş etmeyin. “Gülüyor musun? Doğuma giderken gülen ve bu kadar sakin olan ilk seni gördüm Abicim! Dedi Kerim Abim gülerek. Duygu Ablam da “Bağırmak serbest tutma içinde bağır! Sıkma kendini! Bizim hastaneye ilk götürdüğümüz hamile sen değilsin! Dedi. Yok Duygu Abla sağ olun zahmet ettiniz şükür iyiym. Dayanırım daha! Sorun yok. Halbuki sorun vardı ama söylemeye utanıyordum. O kadar ki dişlerimi sıkmaya başlamıştım. Ama yine dualarıma sarılarak dualarımı daha bir içten okumaya başlamıştım. Allahım ben sana güvendim, sana sığındım, yardımına inandım, beni ve bebeğimi yalnız bırakma! Yardımına her zamankinden daha çok ihtiyacım var. Lütfen bana yardım elini uzat. Tıpkı Meryem Validemize ve yavrusu İsa Peygambere yardım ettiğin gibi inayetini bize gönder….Amine Validemize ve Muhammed S.A.V Efendimize rahmet soluğunu meleklerinle gönder bizi rahata erdir…Tarafından yardım gören mü’minlerden eyle bizi…
2
Hastaneye girdik. Bu arada çok susadığım aklıma geldi. Sonrada açlığım. Ama en önemlisi susmıştım. Duygu Abla su istiyorum Su yok mudur? Dedim. Su içebilir mi? Dedi hemşire hanım acaba? “İçemez dedi, sezeryan öncesi olmaz! Of Allah’ım susuzluk ne kadar da zormuş…Çaresiz beş altı defa ısrarlarımın fayda etmediğini görünce sustum ve doktor odasına doğru yürüdüm oraya Duygu Abla’dan başkası alınmadı. Eşimle vedalaşırken sesinin tirediğini gördüm. Bana bakarken pişmanlığını gözlerinden okudum. Neden bu kadar melüldü bakışları anlam veremedim. Tabi onun benden önce doktorla konuşmalarını duymamış olduğumdandı bu anlayamam. Eğer bir saat daha geç gelseydiniz, bebeği veya annesini veya ikisinide kaybederdiniz! Demiş meğer doktor ona odada. Arkamdan çok ağlamış o yüzden…Ya getirmeseydik ne kötü olurdu diye…
Doktor bebeğin gelmeye çalıştığını söylediğinde kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Duygu Abla’ya hastaya refakat ediniz, sezeryana alacağız dedi. O anda ölüm sehpasına çıkan idamlık birine benzettim kendimi. Hükmü boynuna asılmış gibi mahzunlaştım. Neden mi? Çünkü doğum salonundan gelen çığlıklar beni bunalımlı bir haleti ruhiyeye sokmuştu. Öyle ki kulaklarımı tıkamak istiyor, korkudan tir tir titriyordum. Duygu ablam yüzümün sarartısını görmüş ve bende ki korkunun gözlerimin irileşmesinden anlamıştı. Bende ki dehşeti yok etmek istercesine “Kız sen o edepsizlerin bağırmasına bakma! Valla çok kolay! Terbiyesizler, yaygara ediyorlar! Utanmaz şımarık karılar! Kız korkma valla çok kolay!” dedi bana sarılırken bir daha onu görememkten korktum. Doğru ya doğum anında ölen binlerce anne vardı. O anda içimden biri dualarını oku dedi bana…Fatihayla başladım önce…Duygu Abla beni merak etme! Allah’a çok dua ettim teşekür ederim her şey için çok sağ olun. İyi tatiller size iyi yolculuklar…”
Doktor ve hemşireyle doğum salonuna girdiğimizde ağlamalarım arttı. Zira kadınların vaziyeti korkutmuştu beni. Üstelik beni kan tuttuğunu da onlara söyleyememiştim. Bir iki adımdan sonra doktor döndü ve “Kızım ilk doğumu senin?” dedi. Evet, öyle dedim. Anlaşıldı. Hemşire hanım dedi nazikçe. Arkadaşı ayrı bir odaya alın ve biraz da takviye verin! Dedi imalı bir ses tonuyla. Hay Allah razı olsun dedim içimden. Bende eğer bu kadınların içinde kalırsam bayılır giderim, geçerim kendimden diye düşünüyordum zaten. Tabi bu arada hemşire hanımdan da defalarca su istedim. Olmaz dedi o da tekrar tekrar. Ve bir iğneden sonra erdim sükunete…Bir saate yakın bir sürede gözlerimin önünde lokal anestezi ile yaptılar ameliyatı. Bebeği alıyoruz şimdi dedi doktorlar. Bak, çişini bile yaptı yaramaz doğar doğmaz. Çok güzel bir kızın oldu gözün aydın! Bebeğini görmek ister misin? Dediler…Elbette bakayım ama…Karnım çok ağrıyor kalkamıyorum. Boynumu bile oynatamıyorum… Ohoooo daha yeni ameliyatın nereden kalkacaksın? Dur daha gülüştüler hep birden…Sağlıklımı dedim…Evet maşallah…Poposuna vurdular. Bak çok sağlıklı üç kilo elli dört santim de boyu…Sevindin mi? Sevinmez miyim? Çok sevindim. Allahıma şükürler olsun…O anda dualarım aklımda, hatta kalbimdeydi. Bizi koruduğun için teşekkürler Allah’ım..Hamd ve sena yalnızca sana…
Ama ben çok üşüyorum…Çok soğuk…Örtün üstümü nolur…Şimdi bebeğini sana vereceğiz…Bu gece yoğun bakım odasında kalacaksınız. Sabah servise çıkarsınız birlikte.dedi hemşireler. Odaya çıkınca hastaların başında melekler gibi dolanan güler yüzlü bir hemşire şefkatli bakışlarıyla süzdü beni önce. İlk doğum değil mi? Dedi. Evet, dedim. Belli oluyor. Çok mü üşüyorsun? “Evet, çok dedim. Bebeğinin kıyafetlerini yakınların evde unutmuşlar. Bizde onu bu pazen beze sardık bak ne kadar da tatlı kuzucuğun! Dedi. “Ama çok pembe hasta mı yoksa? Bu kadar pembe renkli olması sizce normal mi?” dedim. Güldü. Evet. Çok normal. Çünkü o beyaz tenli olduğunun işaretidir. Aaa babasına çekti o zaman dedim. Gülüştük.
3-
Onu sana vereceğim şimdi kucağına al. Doğar doğmaz bebekler annelerini koklamak isterler. Ona bütün şefkatinle sarıl. Sekiz alıkmış üstelik. Daha bir ay on günü varmış anne karnında geçireceği günlerini doldurmadan gelmiş minik aceleci. İyi bak ona! Çevrendeki insanların sözüne kulak asma! Kucağına al sık sık. Onlar alıştırma! Derlerse de aldırma! Kaç defa bebek olacak bu günlerin keyfini çıkarsın varsın! Olabildiğince sevgiyle ver sütünü…Keyfinize bakın ana kız…annelik çok özel bir duygudur!...”
Ne de güzel sözlerdi bunlar. Bende kolumdaki seruma aldırmadan aldım bebişimi koluma. İkimiz arasında ki o doyumsuz erişilmez yakınlık ve muhabbet devam etti her seferinda daha büyük bir coşku ve sevdayla…Allah’ım! Bütün anne olmak isteyen kullarına bu güzel duyguyu yaşatmanı diliyorum! Kimseyi evlatsız bırakma ne olur!
Bu arada eşim sevincinden ağlıyor karşı camın gerisinde…Benim ve onun kız kardeşlerimizde.Hala ve teyze olmanın sevinciyle bağrışıyor ve bebişimizi seviyorlar. Bütün gücümü toplayarak…dikişlerime, serumumn kolumdan çıkmasına aldırmadan bebeğimi iki elime alıp yukarı onların görebileceği bir yüksekliğe kaldırıyorum..Bakınnn! diyerek bakın benim gülüme… Sonrasında ona hazırladığım listeden eşimin seçimyle takıyoruz ismini dualarla…Edagül…Va dökülüyor dudaklarıma kalbimden bir iki mısra…
Gülün edası
Güllerin hası
Annesinin nazlı kızı
Edagül… İyi ki doğdun Annem nice yıllara…Doğum günün kutlu olsun göz aydınlığım..İlk göz ağrım canım kızım…Rabbim mutlu, sağlıklı, huzurlu, başarılı güzel bir hayat sunsun san ve kardeşine…İki cihanda saadetle yaşayın…Duam bütün evlatlara senin şahsında bütün Annelerin kalbiyle…
Ayşe CİPLİOĞLU KAŞ
YORUMLAR
Öncelikle bütün evlatlarimız ve kendi evladınız için ettiğiniz güzel dualara yürekten 'Amin' diyorum.
Bir anne olatak aşağı yukari bu duyguları hepimiz yaşarız. Öyle çok benzeriz ki birbirimize.
Hatta benim oğlum da aynı sizin kızınız gibi sekiz aylık dünyaya gelmişti.
Rabbim hiç kimseye evlat acısı tatdfirmasın.
Güzel bir yaziydi. Evladıniza sağliklı, mutlu uzun yillar dilerim
Sevgimle