- 1253 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
JAPON GIZI BEN GORHMANAM SENİN JAPON BABAYDAN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Öykümüze başlamadan önce yazılarımı sürekli okuyan arkadaşlara bir açıklama yapmam gerektiğini düşünüyorum.
Efendim ben bilindiği üzere 25.03.2015 Tarihinde sekiz sene evvel boşanmış olduğum eşimle tekrar, her şeye sil baştan yaparak Antalya ili Korkuteli İlçesine yerleştim. Korkuteli’ye taşınırken internete girebilmek için ‘’Vın’’ dediğimiz bir alet aldıydım. Lakin torunum Elif Nur’un ‘’ Dede şu oyunu aç. Ondan sıkıldım bu oyunu aç. Yok bu güzel değilmiş şu oyunu aç’’ istekleri sonucunda 10 Gigabayt internet bize ancak onbeş- bilemedin yirmi gün gidiyordu. Çaresiz kablosuz internete geçtim. Bu sefer de internetin bağlanması için yaklaşık bir ay bekledim. Tam internet bağlandı bu sefer de ev sahibimiz - burada anlatmayacağım sebeplerden ötürü- bizi evden sepetledi. Korkuteli’de yeni bir eve taşındık. Haliyle internet için yeniden nakil baş vurusunda bulundum. Bir ay kadar da bu yeni taşındığımız evde internetim bağlansın diye bekledim. Tam internet bağlandı bu sefer de Yunus için annesinin - evde bakıma muhtaç özürlü bakım maaşı- için yaptığı başvuru, müracaat tarihinden tam dokuz ay sonra reddedildi. Oysa annesi Fethiye’de ikamet ederken bu maaşı alıyordu. Korkuteli’de ise adresi, değiştiği için yeniden müracaat etmesi gerekmiş ve bu müracaatına ancak dokuz ay sonra cevap verilmişti: Red.
Bu durumda artık Korkuteli’de yaşamanın bir anlamı kalmamıştı bizim için. O bakımdan tekrar Fethiye’ye döndük ( 12.07.2015 Tarihinde ) Eşim Fethiye’ye yerleşirken ben de bir ay kadar İstanbul’da kaldım. 12.08.2015 Tarihinde ise Fethiye’ye geldim. Tabii ki Korkuteli’den Fethiye’ye taşınınca bir kez daha internetin nakli söz konusu oldu lakin bu nakil 25 Ağustosa kadar gerçekleşemedi. Bunun üzerine tepemin tası attı ve hattı iptal ettirip tekrar vına döndüm. 26.08.2015 Tarihi itibarıyla artık internete girebiliyorum. Elif Nur sebebiyle 10 gigabayt interneti yine on beş gün içinde bitirmezsek artık bundan sonra kesintisiz olarak sizlerle birlikte olacağım inşallah.
Fethiye deyince hemen hemen herkesin aklına deniz güneş ve kum gelir. Lakin benim için öyle değildir. Özellikle de yaz mevsimleri… Çıldırtıcı bir sıcak, insanı bunaltan bir nem, oturduğun yerde vıcık vıcık ter. O bakımdan da 1 Hazirandan 1 Kasıma kadar olan süre içinde Fethiye’de yaşamak benim için o kadar da cazip bir şey değildir.
Yanlış anlaşılmasın. Fethiye elbette Türkiye’nin cenneti. Tabii ki bu cennetten istifade edebilenler için. Yoksa benim gibi en büyük eğlencesi torununun elinden tutup Kordonboyu denilen sahildeki çocuk parkında bir iki saat deniz havası almaya çalışan biri için gölgede bir park kanepesi bulup popoyu konuşlandırmaya çalışma çabası ne kadar mutluluk verici olabilir ki? Hani Elif Nur da olmasa… Neyse …
Çocuk kısmı ne kadar çok ve acayip sorular soruyor.
Elif Nur son zamanlarda aklına ne gelirse soruyor.
-Dede kalbimiz nasıldır?
Allahtan kalp şeklinde bir yastığı var. ( Aslında kalbin tabii ki o şekille uzak yakın bir alakası yok )
-Kızım işte şu yastığın var ya. Hah işte onu gör kalbimizi görme.
-Yastığı görünce kalbimizi niçin görmeyeyim?
-Ya lafın gelişi işte…
-Laf nasıl geliyor?
Hay Allah’ım. Çattık…
-Kızım..Yani diyorum ki kalbimiz aynen senin şu kırmızı yastığın gibidir.
-Dedeeee.
-Buyur kızım.
-İnsanlar büyüdükçe yaşlanır değil mi?
-Evet kızım.
-Yaşlanınca da ölürler değil mi?
Al işte..Buna nasıl cevap verirsin ki?
-Kızım bak ben de yaşlıyım ama ölü değilim. Demek ki her yaşlanan mutlaka ölecek diye bir şey yok.
Yok yani yaşlı filan değilim aslında ama Elif Nur’un sorusunu başka nasıl cevaplandırabilirdim ki?
-Dedeeee. Allah bizi nasıl görüyor? O’nun gözleri çok mu büyük?
Şimdi oturup beş yaşındaki çocuğa Allah’ın mekandan münezzeh bir varlık olduğunu, Onun gözleri olmadığını ama her şeyi gördüğünü nasıl anlatırsın. Mecburen konuyu değiştirdim.
-Eliiif. Parka gidelim mi?
Arayıp da bulamadığı şey…
Neyse efendim bu acayip sorulardan kurtulmak için mecburen minibüse atlayıp Fethiye- Merkezdeki parka geldik. ( Biz Çamköy denen mahaldeyiz. Merkeze on km. kadar uzağız yani. )
Hava oldukça sıcak olmasına rağmen parkta bir hayli yerli ve yabancı çocuk ile tabii ki ebeveynleri var.
Elif Nur’u saldım parka, ben de nispeten serin bir köşe bulup bir banka oturdum. Elif anında oynayacağı arkadaş buldu. O konuda benim torunun üzerine yok. Bu huyunu anne annesinden almış sanırım. Beş dakikada, bir insanla kırk yıllık dost olur benim hatun.
Elif parkta oynarken ben de sağdan soldan gelip geçenlere bakıyorum. Bakıyorum derken elbette ki göbeği kendinden önce giden heriflere ya da ei ile boyu birbirine yakın olup adeta yuvarlana yuvarlana hareket eden hatunlara değil. Hoş çok çok güzel ve alımlı hatunlar da bu diyarda insanın öyle fazla ilgisini çekmiyor çünkü o kadar çoklar ki. Ne mini eteklisi ne de mini şortlusu Fethiye’de insanların aç gözlerle bakmalarına sebep olmasa da yabancılar bu mini şort konusunda bizimkilerin yanında solda sıfır kalırlar. Bizimkiler resmen işin mokunu çıkarıyorlar.
Evet… Onca Afrodit geçiyor sağımdan solumdan lakin hani öyle bir anda insanı çarpacak alıp götürecek bir hatun yok.-
Elif nerede? Hay Allah parkın çocuklara ait bölümünde yok. Ayağa kalkıp etrafa bakıyorum. Nerede olsa iyi? Mavi yolculuk için bilet satan bir vatandaşın yanında..Yok yok. Mavi Yolculuk için bilet almaya çalışmıyor. Adamın bir köpeği var, onun kafasını okşuyor. Köpek dediysem öyle minicik bir fino değil. Öyle bir ağzı var ki hani açsa tek lokmada değil Elif’i, beni bile yutar. İlle velakin bizimki sadece kafasını okşamıyor, köpeğin ağzına elini sokup dişlerine bakıyor. Eşşek sıpası sanırsın diş doktoru. Köpek de sanki ‘’ Şu sağ azıya bir dolgu yapar mısınız hanımefendi?’’ der gibi öylece ses etmeden duruyor. O değil de köpek şöyle bir kıpırdansa bizimki korkudan denize cumburlop yapacak…
Elif’i köpeğin yanından alıp tekrar çocuk parkının içine sokuyorum. Oh çocuklarla cıvıldaşmaya başladığı anda yan taraftaki banka gözüm ilişiyor ki aman Allah’ım…
Bir Japon hatun..Çekmiş etekleri beline, bankta uzatmış bacakları öylece oturuyor.
Şimdi diyeceksiniz ki’’ Japon olduğunu nereden bildin? Çin’li olamaz mı? Neticede ikisi de çekik gözlü bunların.’’ Yok yok demezsiniz böyle bir şey…
Hani yukarıda demiştim ya ‘’Bu memlekette öyle mini etekmiş, mini şortmuş, dekolteymiş, kimsenin dönüp de baktığı yok.’’ Diye. Lafımı geri aldım. Bu bambaşka bir şey. Böyle güzellik, böyle bir albeni olamaz. Resmen kilitlendim kıza. Kilitlenmemle birlikte de yirmili yaşlarıma döndüm derhal…
-Hello leydi. Hepsi senin mi?
-Kon’nichiwa. ( Merhaba ) I Dont understant you. ( Merhaba..Sizi anlamadım).
-Yani diyorum ki: All yours?
-Anata wa kurutte imasu? ( Manyak mısın sen )
-Anamı karıştırma bak fena olur sonra.
-Musuko o mite.( Oğlum bak )
Hatun bir şeylere kızdı gibi ama neye kızdı anlayamadım. Aslında bu Japon Milletini kızdırmaya da gelmez bunların kızı da erkeği de karate, judo, aikido, her türlü döğüş ve savunma sanatını bilirler. Gerçi döğüşün neresi sanattır onu da pek anlamam ama bilir bu namussuz gavurlar. Mesela şimdi bunun babası bir yerlerden çıksa?... Amaaannn çıkarsa çıksın. Ne demiş ünlü düşünür İbo? ‘’ Japon gızı, ben gorhmanam senin Japon babaydan?’’
Öylece hatuna dalmış hayaller kuruyorum…İbrahim Tatlıses’in ‘’ Çoban kızı ben kormanam senin çoban babandan’’ Türküsünü anında ‘’ Japon gızı, ben gorhmanam senin Japon babaydan olarak’’ mırıldanmaya başlamışım bile. Ben içimden söylediğimi sanıyordum oysa.
Japon kızı benim türküyü duyunca hafif bir tebessümle birlikte bir baş selamı verdi. O anda bir başka kız aklıma geldi. Öyle ya ben buraya Elif Nur ile gelmiştim değil mi?
Elif Nur? Hay Allah’ım yine yok... Sağa sola bakıyorum yok. Köpeğin oraya bakıyorum, orada da yok. Hemen önümdeki ağacın ilerisindeki bankta da yoksa kız kayıp.
Telaşla yerimden kalkıp ağcın ilerisine bakıyorum..
Manzara aynen şu: Elif Nur bir banka oturmuş, kadının biri de onu mıncıklıyor ve birlikte şen kahkahalar atıyorlar.
Yavaşça yanlarına sokuldum ve hemen Elif’in yanına oturdum. ‘’ Ne yapıyorsun kız ?’’ dedim. Kadın bana baktı.
-Maşallah kızınız ne kadar şirin ve cana yakın.
-Kızım değil. Torunum.
-Ay inanmam.
-Vallahi…İki gözüm önüme aksın ki.
-Ha ha haaaaa. Bu tatlılığı nereden aldığı belli oluyor.
Kadına ‘’ Hanımefendi siz bana asılıyor musunuz, yoksa ben yine manyakça düşünmeye mi başladım?’’ diye soracağım lakin ayıp olur şimdi…Bir şeyler söylemek lazım ille velakin onu da söyleyemiyorum. Dut yemiş bülbül gibiyim. Neyse ki Elif imdada yetişti ama ne yetişme.
-Dedeee. Teyze benim memeciklerimi gıdıkladı, çok güldüm.
-Hımmmm. Çok güldün demek ki?
-Eveeet. Sen de teyzenin memeciklerini gıdıklasana. O da çok gülsün.
Bir teyzeye, bir de onun bluzunu yırtan füze gibi memeciklerine baktım. Teyze de, memecikleri de ‘’ Bizi gıdıkla’’ diye bağırıyorlardı adeta. Gıdıklamak bir şey değil de hain kız sonra gidip anneannesine anlatırdı kesin.
Ben Elif’in bu çıkışı üzerine kıpkırmızı olurken kadın tepine tepine gülmeye başladı. O değil de elindeki torbadan patates cipsi yiyordu o anda. Neredeyse boğulup gidecekti kadıncağız güleyim derken.
Elif Nur gayet olağan bir şey yapıyormuş gibi kadının elindeki cipsi aldı ve bana uzattı.
-Dede sen de ye.
Kadın gülmekten gözleri yaşarmış vaziyette eliyle ‘’ Buyurun ‘’ işareti yaptı. Ben’’ Biz kalkalım artık kızım’’ dedim. Birlikte kalktık. Elif kadına ‘’ Cipsi alabilir miyim?’’ diye sorduğunda kadın ‘’Zorlukla’’ Al senin olsun’’ dedi. Biz teşekkür edip kalktığımızda kadın hala ‘’ Dedeee. Teyzenin memeciklerini gıdıkla ha?’’ diye gülmeye devam ediyordu.
Not: resmin konu ile ilgisi yok. Elif Nur biz Korkutelide iken annesi ile bir mantar üretme merkezinde mantar toplamaya gitmişti.
YORUMLAR
Tuhaf bir çekiciliği var yazılarınızın.
''Bizi de gıdıkla... (pardon) oku!..'' diye bas bas bağırıyor satırlar.
Öyle akıcı ve samimi ki...
Saygı dolu tebriklerimle Sami Bey.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
ne çileli hayatın var gardaş...ama sen hepsini yenersin...yine bizleri gülümsettin güzel insan sevgilerimle
sami biberoğulları
İnsanın sabırdan başka yapacak bir şeyi olmayınca ''sabır ya hu '' deyip herkes için mukadder olan o vaktin dolmasını bekliyor. Eh o vakte kadar da gök kubbeye bir hoş sada bırakabilirsek ne mutlu...
Selam ve sevgilerimle.
Sevgili Kardeşim,
O kadar güzel yazmışsın ve hicv etmişsin ki, seni okumaya hasret kaldığımı anımsattın bana,
Demek Sami Emekli'nin hayat serüveni yön değiştirerek devam edip gidecek ha.
Üzülme kardeşim, hangimiz kendi yolumuzu çizebiliyoruz ki?
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Fethiye'ye geldiğimde internetim uzun süre bağlanmayınca ne yaptım biliyor musun? ilk iş olarak senin ''Fahişeydi ama sevdim'' adlı kitabını bir kez daha baştan sona okudum.
Seni okumak da güzeldi her zaman olduğu gibi.
Daha nice kitaplarında buluşmak dileklerimle.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam çok güzel bir yazıydı artık hergün Elifnurla o parka gidersiniz İstanbula geldiniz bir ay kaldınız Hiç haberimizde olmadı saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Öncelikle çok çok teşekkür ederim.
Evet İstanbul'a geldim. Bunu da face book vasıtasıyla duyurdum lakin benim kangallar o kadar çok özlemişler ki tatil günlerinde hep onlarla birlikte oldum. Mesai günlerinde ise senin çalıştığını bildiğim için aramadım. Bir de havalar çok sıcak olduğu için neredeyse evden hiç dışarı çıkmadım dersem yalan olmaz. Kusuruma bakma.
Nasılsa yine geleceğimilerimle.. İnşallah o zaman görüşürüz yine.
Selam ve sevg
Yani Sami Hocam inşallah Elif Nur'a dönüşte, ne yaptınız diye sormuyordur :) Yoksa bu ayrılıklar böyle kıskançlık savaşları ile devam eder gider...
Bu arada yakın tarihte Fetiye'de idim. Tam yaşanılacak bir yer. Bugün imkânım olsa hiç durmam yerleşirim inanin. Hele ki Göçek, küçücük bir cennet. Mutlaka gidin, görün. Elif Nur ile beraber tekne turuna çıkın. Sadece birkaç hamburger parasına balık yiyin. Mis gibi denizimizde yüzün.
İnanın yabancı turistler bizden daha akıllı, bizler dünya para verip yurt dışına çıkmak için can atıyoruz. Oysa kaç kişi bilir ''Bedri Rahmi Koyunu.''
Sevgi ve saygımla.
sami biberoğulları
Aslında Elif Nura soruluyor ''Parkta ne yaptınız'' diye lakin farz edelim '' Dedem bir teyzenin memeciklerini gıdıklayıp onu güldürdü'' dese buna kim inanır ki)))))))) Oradan yırtıyoruz anlayacağın. )))))
Fethiye'ye gelince: Tek kelimeyle cennet. Hatta hayatımda ilk kez Ölüdeniz'i gördüğümde ''Cennet işte böyle bir yer olmalı'' demiştim. Lakin Benim favorim yine de Katrancı Koyudur. Gitmediyseniz bir daha ayağınız düştüğünde mutlaka görmenizi tavsiye ederim.
Göcek'i de gördüm...tek kelimeyle harika bir yer.
Selam ve sevgilerimle.
Hoş geldin Sami hocam, çocukların çok meraklı olduklarını iyi bilirim. Çünkü benim kızım da böyle aklına ne gelirse sorardı. Akıllı çocuklar sorgular. Yalnız sorularına makul ve mantıklı cevaplar da isterler.
Sen sen ol Elifnur'a açık vermeye çalış.
selamlar
sami biberoğulları
Öncelikle hoş bulduk.
Elif Nur'un sorularına makul ve mantıklı cevaplar verebilmem için sorulara önceden çalışmış olmam lazım ille velakin öyle hazırlıksız ve öylesine bilmediğim yerlerden soruyor ki ne cevap vereceğimi şaşırıyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Elifnur seni bu yaştan sonra başta(yoldan) çıkaracak ondan korkuyorum senin için.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Bunları biraz da senin için yazıyorum zaten.
Torun sahibi olduğunda başına neler gelebilir? Şimdiden gör ve gerekli önlemleri al diye )))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Aslında çok çok haklısın. Lakin anne anneye olayı anlatmadığı sürece gıdıklanacak teyze çevresinin artmasından çok da rahatsız olmam herhalde ))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Hocam,
valla resmen kaşınıyorsun sen.
Kemal hocamın eline ne büyük bir koz verdiğinin farkında değil misin?
En az on nüshalık hikaye dizisi yazar artık bu anlattıkların üzerine.
Hele de o füze meselesi var ya,
yakacak senin başını alim Allah.
Korkuteli'ne neden yerleştiniz, anlayamadım o meseleyi.
Sizin hanım Fethiyeli idi galiba.
Çocuklar mı Fethiye'de?
Aramıza döndüğüne gerçekten çok sevindim.
Buraların önemli bir rengisin zira.
Umarım ve dilerim,
bir daha uzun aralar vermezsin.
Hoş geldin diyorum.
sami biberoğulları
Öncelikle hoş bulduk.
Kemal on nüshalık yazarsa ben de yirmi nüsha yazarım)))))))) Hodri meydan. Yaptığı yorumlarda öyle tüyolar veriyor ki otur roman yaz ))))))))))
Korkuteli meselesine gelince: Ben hanımla evlenmeden önce yerleşti oraya. Kendi memleketi yazları çok sıcak olduğu için ve kalbinde hafif bir sorun olduğundan bol bol yayla havası almak için Korkuteli'ye taşındı ( Korkuteli ile Fethiye arası 2 saatlik yoldur. Yani memleketine çok uzak değil ) Ancak Korkuteli'de Yunus'un maaşını alamayınca, bu maaşı daha önce aldığı Fethiye'ye dönüp tekrar müracaat etmeyi düşündü. Olay bundan ibaret.
Selam ve sevgilerimle
Öyle güldüm ki, değerli hocam, neredesiniz yahu? diye sitem edecektim, ama sizin Japon turist karşısında dalıp gittiğiniz gibi, anlattıklarınız karşısında, okumanın keyfiyle vaz geçtim sitemden...
Böylesi zor zamanlarda, belki daha çok ihtiyaç var, böyle şirin enstantanelere...
Size ve Elifçiğe sağlık ve mutluluklar dilerim, hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Ben de sizleri çok özlemiştim. Şükür kavuşturana.
Selam ve sevgilerimle.