Öyle sitemler vardır ki, bir medihtir ve öyle medihler vardır ki, bir kötülemedir. la rochefaucauld
İlhan Kemal
İlhan Kemal

Damat Ferit

Yorum

Damat Ferit

8

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

1483

Okunma

Damat Ferit

Yatak odasındayım. Evin tek televizyonu karşımda. Eskilerden bir film oynuyor. Başrolde Tarık Akan. Adanalı babası Hulusi Kentmen onu ve iki kardeşini İstanbul’a okumaya göndermiş ama bunların hiç birinin okumakta gözü yok. Biri 70 lerin öğrenci olaylarına karışmış, diğeri kahvehanelere kapanmış, Tarık da kendini çapkınlığa adamış… Bir an geliyor, Tarık’ın aynı anda idare ettiği üç kız, yeni asıldığı dördüncüsü ve filmde hiç repliği olmayan sözlüsü aynı yerde karşılaşıyorlar. Aldatılan kızlara değil, faka basan Tarık’a acıyorsunuz.

Tam bu sırada yatak odasına Delia giriyor. Evliliğimizin yirmi sekizinci gecesi… Bir süredir çalışma odasında, sesi çıkmıyordu. Ekrana göz atıp yanıma geldi.

“Hiç kendini bu durumda buldun mu?” diye sordu.

“Tarık Akan’ın durumunda mı? Yoo.”

Her şeyden önce babam Adanalı Hulusi Kentmen değildi. Ben de yakışıklı değildim. Bu kelime benim için balayımıza kadar kullanılmamıştı. Balayımızda da kullanan olmadı.

“Peki o zaman buna ne diyeceksin?”

“Bu” bir bilgisayar çıktısıydı. Alıp, baktım: Bir eposta. Bana yazılmış. Yazan kişi, ki kendisi bir hanım, bugüne kadar bana olan sevgisinden eşimin varlığına katlandığını söylüyor.

Güzel...

Mektup kaldığı yerden devam ediyor: Ama artık sınırı geçmişim. Sevgilim, kendisinden daha yeni diğer sevgilimin varlığına tahammül edemeyecekmiş.

Yani Delia ile evlenmiş olmam sorun değil ama Satenik ile aşk yaşamam dayanılmaz... Kadınların farklı bir evrende yaşadıklarını düşünüyorum. Bizimkisiyle bir şekilde kesişiyor ama o kadar; daha fazla değil.

Ekrana bakıyorum. Ben mektuba dalmışken işler Tarık Akan için de kötü gitmiş. Babasını tarlasında ırgat olarak çalışıyordu. Çok geçmeden canına tak edecek, İstanbul’a gidip, hem okuyacak, hem de kitap satarak hayatını kazanacaktı. Sonra da Gülşen Bubikoğlu’nun kapısında yatacaktı. Ama daha o sahnelere vardı. Şimdilik sadece tarlada sürünüyordu.

Filmlerdeki klişe olan, çapkınlık sırasında basılan adamın “Dur, bak açıklayabilirim” demesini aklıma getirdim. Ne diyecekti? Ne diyebilirdi? Sadece bir bacağınız pantolonun içinde, aklınıza ne gelebilirdi? Bunu benden başka bir tek İlyas Salman’ın Bilo karakteri mi merak ediyordu? “Sor bakalım, ben niye böyle yaptım?” diyen Şener Şen’e her seferinde bir merakla, belki de meraktan çok ümitle soruyordu: “Peki söyle ulan, niye yaptın?”

İnsanın köşeye sıkışınca aklı çalışır derler. Benimki çalışmadı. Televizyonu kapattım. Kalkıp, üzerimi değiştirdim. Klişe bavul hazırlamayı gerektirir ama bavulumun nerede olduğunu bilmiyordum; bu yüzden hazırlamayı bile denemedim. Geride bıraktığım kıyafetlerimden kat be kat fazlasını kaybedecektim. Askerliğim gibi evliliğimi de yirmi sekiz gün yapmıştım. İlki bedelliydi; ikincisi de öyle olacaktı.

İyi çekilmezse kapanmayan sokak kapısını kuvvetlice çekmek zorunda kaldım, gürültüyle suratıma kapandı.

Dışardaydım. Karanlıktı. Arabamın iç lambası tüm çabasına rağmen ortalığı aydınlatamadı. Direksiyona yaslanmış, nereye gideceğimi düşünürken farkettim ki İstanbul’da hiç otelde kalmamıştım. Belki de zamanıydı.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Damat ferit Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Damat ferit yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Damat Ferit yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
27.8.2015 14:13:06
Merhaba İlhan Kemal,

Bütün yazılarınızı kaçırmadan okumaya çalışırım. Hatta yorumlarınızı da, çünkü o yorumlar çok zaman ışık tutuyor bize. Bilmediklerimizi, yanlış bildiklerimizin doğrularını öğreniyoruz sizi okumakla.

Gelelim öyküye; Henüz 28 günlük evli bir çift var karşımızda ve karısı elinde bir bilgisayar çıktısı ile karşısına dikiliyor.

Burada kahramanımız, mevcut Türk filmlerindeki gibi 'Dur bi dinle' demiyor çünkü karşısındaki kadına ne söylerse söylesin ikna edemeyeceğini biliyor.

Karşısındaki kadın, bizlerden biri olsaydı hemen savunma ister, çok zamanda inanmış gibi yapardı, öyle yapmaktan başka çaresi yoktu çünkü.

Neden derseniz, bir çoğu kendi ayakları üzerinde duramayan, ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınlar. Çaresiz göz yumar.

Ekonomik bağımsızlığı olsa bile, 'El alem ne der?' İşte Türk toplumunu derinden etkileyen bir etkendir bu 'El alem ne der' Çekilmez bir evliliği bile yıllarca bir küfe gibi taşıtır insana.

Gelelim Delia'ya, kendinden emin bir kadın. Kahramanımız da bunu biliyor olmalı ki bavulunu bile hazırlamaya gerek görmeden evi terk ediyor. Daha sonra Delia'nın bütün bunları burnundan fitil fitil getireceğini, nafaka, tazminat gibi büyük bir külfetin altına sokacağını bildiği için bir kıytırık bavulun lafımı olur diyerek evi terk ediyor.

Ya da, öfkeyle kalkıp zararla oturmak istemedi, ilerleyen zamanlarda sakin sakin konuşmak için gitti.

Ya da büyük bir şok yaşadı...

Tebrik ederim, saygılar

kanatlı ateş
kanatlı ateş, @kanatliates
27.8.2015 12:02:30
öyküyü dün okumuştum aslında,okurken bir dolu şey yaşattı,gülümsetti.
yorum yapmak istedim ne yazacağımı bilemedim,vazgeçtim.
kutlamak istedim,öyküye haksızlık gibi geldi böyle yorumlamak.

bugün tekrar döndüm işte sayfaya..
yorumlardan çok verdiğiniz cevaplar beni hayran bıraktı size..

herkes ağzının payını almış gibi duruyor,ben de böyle düşündüğüm için birazdan alırım gibi geliyor.siz öyle demek istemediniz aslında,biliyorum..

herkes anlayabildiği ölçüde duyuyor..(bunun için de azar yemem umarım,birilerinden)

çok keyifliydi,kaleminize sağlık..
asıl hayranlık verici olan da,baktığınız yöndü benim için..

saygılar..
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
27.8.2015 11:08:24
Öyküleriniz kısa veya uzun hepsini keyifle okuyorum. Finaller harika. Bu öyküde de kahramanımız gereğini yapmış...Bavulu elinde ortadan kaybolmuş...
Sevgilerimle...
Kemnur
Kemnur, @kemnur
26.8.2015 22:36:49
İnsanın kapıyı çektiğinde yüzüne kapatması ilginçti... éAh bu bilgisayarlar!" dedirten öyküler daha bitmez, eminim. Güçlü bir kaleminiz var, her zamanki gibi keyifle okuttu kendini, ama çok daha güçlü öykülerinize alışmış biri olarak size, sizden hep onlar gibi öyküler umma haksızlığını yapacağım...Samimi tebriklerimle.Saygılar.
Yahya Oğuz
Yahya Oğuz, @yahya-oguz
26.8.2015 20:50:48
tebrik ederim. üslubunuz ve kurgularıniz çok hosuma gidiyor. şu noktalar kafama takıldi. öykünun ana karakteri dürüstlüğünden mi çekip gidiyor? oysa yeni evli olmasi onu kirli geçmişi konusunda daha mazur kiliyor. eski hayatına dair ikna edici birkac söz söylemesi belki de evliliğini kurtaracaktı. ama dürüst davranarak yalan soylemeyerek herseyi kabulleniyor. evliliği flört derecesine indiriyor. saygilarimla

grafspee
grafspee, @grafspee
26.8.2015 02:55:47
insan yıllardır izlediği bir filmin başrolüne oturduğunda nasıl hisseder ki?

o anın ciddiyetini es geçip bu trajikomik duruma güler mi?

yoksa daha önce bu senaryoya uygun bir cevap düşünmediği için kendine kızar mı?

hemcinsim olduğundan mı, yahut anlatıcının bize sunuş şeklinden mi bilemiyorum, başroldeki için üzülüyorum ve mektup yazan metresi lanetliyorum.

son sahnede tanju okan'dan kadınım şarkısı giriyor fona ve yağmur şıpırtısı..

Delia bir söz karşılığı affediyor, affetmeli, madem Türk filmi gibi başladı öyle bitmeli...

neyse vardır güzel bir otel sabah ola hayrola...
Etkili Yorum
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
26.8.2015 02:34:51
Kısa öykülerinizi hiç sevmiyorum çünkü çabuk bitiyorlar. Öykü eklediğinizi görünce hevesle yaptığım kahvenin büyük bir kısmını yorum yazarken soğutmak zorunda kalıyorum. Şimdi olduğu gibi.

Bu kez bakkal çırağını esir alıp ona askerlik anılarını anlatan ihtiyar konumunda ben olacağım sanırım.


Ne garip ki kadınlar da erkekleri anlaşılmaz bulur. Kabul ediyorum kadınlar erkeklere göre daha karmaşık. Ama anlaşılmazlık nerede bilemedim. Kadın bir davete giderken en uzak akrabadan bilmem neredeki komşuya kadar bütün davetlileri düşünür, ona göre orada nasıl davranması gerektiğini falan planlar, sonuç olarak ayakkabısının içinde diken varmışçasına huzursuz bir kaç saatten sonra evine döner; erkek yalnızca davete gider ve eğlencenin keyfini çıkartmaya bakar hepsi bu. Belki de hayat şartları kadını detaylı düşünmek zorunda bırakmıştır. Mesela bir erkek akşam üzeri saat dörtte eve gidince evde hangi işleri yapacağını düşünmez. Aklı acaba akşam yemeğinde ne var sorusundadır. Sonrasında bir etkinlik yapacaksa da genelde bunu planlamaz; yanılıyor muyum? Mesela canı dışarı çıkmak istiyorsa yemekten sonra bir kaç arkadaşını arar ve çıkar. Bu arada kadın hala bir şeyler düşünüyor hatta kurguluyor olur. Çocuğun ödevleri, yarın giyeceği gömlek, ertesi günün yemeği falan...Eşim her zaman kendisinin yerine de düşündüğümden şikayet eder. Yani kendi alanımızı tükedip beylerin düşünce sahasına da el atıyoruz bazen. Yarın gri pantolonunu giyecek, ütüleyivereyim. Acaba evin taksidini ödedi mi? Ödemediyse ne yapmalı, öyle olsa böyle mi olur? Niye öyle olacaktı keşke şöyle olsaydı...bitmez!

Gelelim öykünün kahramanına. Sanırım kendisinin de Ferit'ten geri kalır yanı yok. Tek bir açıkta ceketini alıp nerede kalacağını düşünmesi ona umursamaz bir hava vermiş. Açıklayabilirim bile dememiş. Belki de açıklayabilirdi. Sonuçta bir bacağı pantolonda ya da biriyle el ele yakalanmış değildi? Niye öyle gitti ki?

Adam kendini yakışıklı bulmuyor ama okura yansıttığı hava hiç de öyle değil. En azından havalı görünüyor. Kadınların önemli bir yüzdesi havalı ama vasat bir suratı, yakışıklı ama sünepe bir tipe tercih eder.

Bir şey daha dikkatimi çekti bugün: Erkek kahramanlarınız nerede ne yapıyor olursa olsun genelde aynı karakterde. Belki de tarzınız bana bunu düşündürüyor. Diyeceğim şu ki; bu adam her kimse iki ciltlik romana sığacak kadar renkli bir kişilik ve siz bunu değerlendirebilirsiniz. Havaalanında içkisini yudumlarken etrafı seyreden adamla, Charles Shaw ya da namı diğer Sör Charles'ı ete kemiğe büründürüp onunla cesetli yolculuk yapan ve buna rağmen soğukkanlılığından hiçbir şey kaybetmeyen adamla, karısı doğum yapmak üzereyken etraftaki kadınları gözlemleyip makyajla ilgili görüşler öne sürebilen adamla, hatta boyun müptelası baltayla bu öyküdeki adamın karakter yapısı ya da okura yansıttığı karakter hemen hemen aynı: Umursamaz, çoğu zaman ne yapacağını bilmeyen ama mutlaka kendini kurtaracak olan, havalı, gezgin, genelde fakir olmayan ve genelde olaylar üzerinde çok da kafa yormayan maceracı tipler. Çalışmalarınızı hiç kaçırmayan bir kişi olarak gözlemim bu. Zaman mekan değişiyor, savaş çıkıyor, cinayetler oluyor, aşklar ayrılıklar vesaire ama kahramanımız hep aynı. Siz "Uzun öyküler ya da roman yazacak sabrım yok" diyorsunuz ama bence farkında olmadan yazıyorsunuz bile. Bu söylediklerim size vaktiyle yapılan o talihsiz eleştiriyi çağrıştırmasın. Benim söylediğim kesinlikle farklı. Sadece baş kahramanın karakterinden bahsediyorum ve bu bana göre çok iyi bir şey.


İyi ki sizi okuma fırsatımız var. Ve inşallah birgün kahvemi hiç soğutmadan okuyabileceğim bir kitabınız elime geçer.

Saygılarımla.



Aynur Engindeniz tarafından 8/26/2015 2:36:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL, @serhatbingol
26.8.2015 01:01:24
Bu yazıya nasıl yorum yapılır bilemedim ama şunu söyleye bilirim. Madem uçmasını bilmiyorsunuz niye o zaman?’’

Neyse olan olmuş artık bari hayatın bundan sonrasında uçmayı öğrenin hem yakışıklı değilim diyorsunuz hem de olacak iş değil. Fakat yinede bravo gerçekten bu nasıl bir öz güven hayran kaldım.

Yazı keyifli ama sanırım okuyucu için.Size kaldığım oteli tavsiye edebilirim biraz fiyatlı fakat oldukça iyidir.

Saygı selamlarımla

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL