- 425 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Güvenmiyoruz //
- Cumhurbaşkanına
- hükümetlere ve bakanlara güvenmiyoruz
-siyasetçiye ve siyasi partilere ve seçmene güvenmiyoruz
- asker, polise ve jandarmaya güvenmiyoruz.
- yargıya, adalete ve yasalara
- YÖK’ e, üniversitelere, eğitim kurumlarına güvenmiyoruz,
- Doktorumuza, öğretmenimize, eğitim sistemine
- Sanayiciye, iş adamına, patrona güvenmiyoruz
- TRT ve TV ye ve gazetecilere, gazete haberlerine güvenmiyoruz.
- ustaya, kalfaya, çırağa, işçiye ve sendikalara güvenmiyoruz
- esnafa, sanatçıya ve sanatkara
- yerel ve genel yöneticilere güvenmiyoruz.
-annemize, babamıza, kardeşimize, çocuklarımıza
-eş-dost, akraba ve arkadaşlarımıza güvenmiyoruz.
Güvenmemekte haksız mıyız?
asla !..
Neden bu kadar güvensiz bir toplum, güvensiz bir ülke olduk?
Bu da ayrı bir tartışma konusudur elbette.…
Kimsenin kimseye güvenmediği güvensiz bir ülkede yaşamanın ne kadar güvensiz olduğunu düşünerek, kendimize de güvenimiz kalmadı.
2014 yılında yapılan “ Ülkeler ve Güvenlik” konulu detaylı bir araştırmada;
75 ülke içinde Türkiye, güven oranı % 7 ile 69. sırada yer alırken, Danimarka % 70 ile ilk sırada..
Ben sana güvenmiyorum
sen de bana güvenme arkadaş !..
“babanın oğlu da olsa güvenmeyeceksin ”
dememiz de bunun en somut göstergesi değil mi ?
*muzaffer yıldırım
YORUMLAR
Değerli Hocam;
Hepsi doğru tespitler olup, anlatamadıklarımı, yazamadıklarımı siz yazmışsınız. Gerçekten, aile içinde bile güvensizlik hakim olmuş ve ne yazık ki toplumsal güvensizlik içindeyiz.
siyaset egemen bir toplumda özelikle ülkemizde güven ve inanç kavramları yok olmuştur. ve adaletin, adaletsizliğe yenildiği bir çağdayız! teşekkürlerimle
saygılarımla hocam
Güven kültürel bir sonuçtur. Sosyal güvensizlik, toplumun alt yapısıyla doğrudan bağlantılıdır. Sizin anımsattığınız vecize ve atasözlerinden tutun da, eğitimin, dinin, ananelerin/törelerin, yani sosyal olan her şeyin güvenin inşaında katkısı vardır... Yazınız güven konusunda yazılmış güzel bir makaleydi. En güzel yanı da makale türünde yazılmış bir yazı olmamasıydı. Ayrıca yazım kurallarına uyumunuz, özensizdi. Saygılar
muzaffer40
Yazmanızdan da anladım ki, Türkçe, dil bilgisi, yazı türleri ve yazım kuralları hakkında bildikleriniz (öyle anlıyorum) İlkokulda öğrendiğiniz o eski kalıplarda takılıp- kalmışınız. ki, o günden bu güne edebiyat alanındaki değişim ve gelişmeleri takip etmemişsiniz..Belki buna zaman bulamadınız, ya da merak etmediniz.
" Makale türü olmamasıydı, yazım kurallarına uyumunuz özensizdi" demeniz bu konuda çok ip uçları verdi.
30 yıl Orta dereceli okullarda Türkçe dersi veren bir öğretmen olarak, sizden daha öğreneceklerim olduğunu anladım şimdi.
Vakit buldukça bana yardımcı olursanız eğer, buna sevinirim inanın ki !.
Teşekkür ediyorum size. Niçin mi? Düşünce ve eleştirinizi bu sayfada özgürce ifade ettiğiniz için...
Saygılarımla..
Pazar ne kadar adaletli, ne kadar standart ise, o pazarın, yani ekonominin bireyleri kendilerini o kadar güvencede görürler, bu da doğal olarak ilişkilerine yansır... Yok, pazar, gücü gücüne yeten pazarıysa, Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye pazarıysa, herkes kazıklanmamak için tetikte olur; e tabii bu da bireysel ilişkilere yansır...
Bizdeki "kakalamak" kavramı Belçika'da olsun sanmıyorum...
Almanya'da olsun sanmıyorum...
Japonya'da olsun sanmıyorum...
Evet, her şey pazarın damgasını taşır...
Saygılarımla.