- 416 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Alan Sınırı
Alan Sınırı
“Alan” nedir, “Sınır” nedir?
Alan: Uzayda iki boyutlu olarak, sınırlarla yapılan belirlemedir! Üçüncü boyutta, “Hacim” vardır!
Sınır: “Hiçlik” yani sınırsızlık hariç; tüm boyutlarda sınır vardır! Boyut, aslında hiçlikten çekilen bir sınıra da işarettir.
Sonsuzluktan, hiçlikten, tercih ile çekilen; 1. Boyuta, “Ben” boyutuna çekilir. 1. Boyut!
Birinci boyuttan, data ile yani ruh ile tasarı haline gelen, “Düzlem”, “Levha (Korunmuş levha)”, İkinci boyut! Zaman ve mekan işlevsiz!
Bu levhadan madde alanına yansıyan, üçüncü boyut! Zaman ve mekan işler ve kütle ve hacim de vardır! Benim “Entropi” dediğim, “Eskime” bu boyutta!
Yazıdaki “Alan Sınırı” ikinci boyuta dair!
İkinci boyutta yani ruhsal “Korunmuş levha” boyutunda sınırlanan hiç bir şey, üçüncü boyuta geçemez!
İşte tam da yazıda buna işaret etmek istiyorum!
İnsanlar, kendilerini veya başkalarını daha ikinci boyutta, tasarı aşamasında sınırladığında ya da belirlediğinde, bu sınırın kapsamı dahilinde üçüncü boyuta yansıma olacaktır! Yani üçüncü boyutun kontrolü “Korunmuş levha”, ikinci boyuttadır!
Biraz açıldı mı konu? Ne dersiniz? İnsan zihnini sınırladığında yada insanların zihni sınırlandığında, bu sınır dahilinde üçüncü boyuta yansıma olacaktır!
İşte tam da burada, zihinsel sınırlamaya dair işlemler, çalışmalar hatta savaşlar söz konusu!
Daha da açalım; insanlar, öğretiler ile ruhsal alanda bloke edilir ise zaten üçüncü boyuta dair sınırlama da yapılmış olacaktır!
Mesela; kendi ırkının “Seçilmiş” olduğunu diğerlerinin de o ırka hizmet etmesi gerektiğini bir “Öğreti” ile insanlara zihinde yani “Korunmuş levha” ikinci boyutta, kutsal yollar ile ikna ve kabul ettirebilir ise birileri; üçüncü boyutta, köleler edinmiş olur! Hem bu köleler zorla değil, kendi rızaları ile severek bunu yapacaklardır! Karşılığında bazı ödüller ve cezalar (Cennet-Cehennem gibi) da devreye sokulur! Bir de düşman lazım, “Şeytan” bu iş için idealdir! Ayrıntısını bilirsiniz!
İkinci boyuta, ruhsala yapılan telkin, üçüncü boyuttaki sınırı da belirler!
Yani, bilinci gelişmiş olanların, ikinci boyutta verdikleri telkin, üçüncü boyutta işleyecektir. Evrende bilinç işler! Zaten evrenin ikinci boyutu, “Korunmuş levha” dır!
Neden “Korunmuş levha” denir?
Cevap; İkinci boyuta dair verilen telkin ile üçüncü boyut şekillenir! Eğer ikinci boyut korunmaz ise üçüncü boyutta, aynı bilgisayarın virüs kapması gibi üçüncü boyuttaki yansıma virüslü olur!
Son tahlilde; yazıyı uzatmak istemiyorum, konu anlaşıldı çünkü! İnsan davranışlarına bakınız, kendi davranışlarınıza da bakınız! İnsanlar, ruhsalda ikna olduğu, inandığı şekilde üçüncü boyutta görünür! Nasıl göründüğünüze veya insanların nasıl göründüğüne bakınız! İkinci boyutlarının nasıl işlendiğini ve nasıl neye ikna edilmiş olduğunu da görürsünüz! Demem o ki ikinci boyutta ikna edilmiş olanlar, üçüncü boyutta değişmez! Yani bilinç boyutundaki ikna ile eylem boyutu olan üçüncü boyutta yansıma olur!
Değişim amaçlanıyor ise bu “Korunmuş levha” da olmalı! Yani bilinçte olmalı! Bu yüzden insanlar bir yere kadar gelir ve oradan dönerler! Bakın bu dönüş noktası ikinci boyuta dair yapılan telkinin de sınırıdır! Bazı insanlar, geçici olarak bu sınırı kaldırır; sanırsınız ki hep öyle olacak! Hayır olmaz! Çünkü bu bilinç oluşumu, kalıcı olmalı ki geri dönüş olmasın! Geri dönüşün nedeni; insanların bilinç halindeki tedirginliğidir! Yani alışkın olduğu ve ona öğretilen hatta kendi kendine öğrettiği kalıplar ve sınırları aşmaktan korkar! Bilinci sınır ötesine geçtiğinde, bir telaş ve korku onu geri alışılmış ve öğrenilmiş, öğretilmiş alana geri çeker! İkna olmuş insan, kolay kolay yolunu değiştirmez! Tabi ki her yolun bir sonucu olur, karşılığı olur ve karşılığı yaşanır! Bazı insanlar, kendi ikna olduğu yolun, karşılığından da memnun olmaz! Ve mızıkçılık yapar, bazı “Mağdur”, bazı da “Mağrur” olur; bazı “Mazlum”, bazı da “Masum” olur! Sonuçta neye ikna olmuş ise o olur! Yani sonuçtan yakınanların bu yakınmaları kendi tercih ve rızalarındandır! Duygusala bağlamadan konuyu anlamalı!
Bu konuda çok şey söylenir! Belki eklemeler yaparım!
İlk ekleme: Cennet ve Cehennem, insanların ikinci boyutta yaptıkları, kendi tercihleri ve kabullerinin üçüncü boyuttaki yansımalarının da ahir boyuta yansımasıdır! Yani kendi kabulleri ile üçüncü boyuta yansıttıkları, yaşadıkları tüm yaşamsal verilerin “Ahir” boyutta onlara yansıtılmasıdır! Bu yansımalar, güzel ise kişi "Cennet", kötü ise "Cehennem" durumundadır. "Ahir" dediğimiz de aslında bir sonraki, andır! Her boyutu bir "An" gibi düşündüğümüzde ahir de bir boyut gibidir. Ancak insanlar, tercihlerini an be an yaşarlar. Hani halk ağzıyla "Bok yediğinden başı ağrıyor" denir! Yani insan kendisi tercih eder, sonucu da tercihine dair ya "Cennet" ya Cehennem" olur! Gerçekte var elbet, insan zararlı bir şey yediğinde nasıl karnı ağrır, güzellikleri yaptığında da yansıması hoş olur. Gerçekte vardır, hem de an be an yaşanır! Dördüncü boyuta dair de yansıması; ahrette, biçilen Dünya’da ekilen olur!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.