- 1123 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
İKİ KİŞİLİK YALNIZLIK -04-
ÖYKÜ :
BÖLÜM : 04
Selda o akşam,yemekten kalktıktan bir hayli sonra,Nesli’yi alıp annesine gitti.
Evde el ayak çekildikten,herkes yattıktan sonra,ben balkona çıktım.Biraz tek başıma oturup düşünmek istedim.
Ailemi,kızlarımı düşündüm ve ardından Selda’yı düşündüm. Onun bu gencecik yaşında yaşadığı travmaları düşün-
düm.Kızlarımın ve Selda’nın çocuklukları geldi gözlerimin önüne.
Bu güzel yaz akşamında,gökyüzü çakır yıldızlık idi.Yıldızlar o kadar çok ve o kadar parıldıyorlardı ki,
gök yüzü ışıl ışıldı.Etrafta huzur verici bir dinginlik hakimdi. Ama benim içim öyle değildi.Hiç huzurlu değildi.
Selda’nın yaşadıkları,beni ve aile fertlerimi,son birkaç yılda çok üzüyordu.Bizim bu nedenli,ailece hiç huzuru-
muz yoktu. ne yapmalı ve nasıl yapmalı da,bu kızı,bu kabus dolu huzursuz yaşamından kurtarmalıydık.
Evde biz de,tamamen Selda’nın yaşadıklarına odaklanmış durumdaydık.üzülüyorduk,kahroluyorduk ama eli-
mizden de fazla bir şey gelmiyordu.Konu hassas bir konuydu.
Balkonda oturup,bu konuları düşünürken,birden kendimi Selda’nın yerine koyma fikri geldi aklıma.
Selda benim elimde büyümüştü.O da sanki benim evladım gibiydi. Bütün düşüncelerini biliyordum.nerede ne
yapar,nasıl düşünür,olaylar karşısında hareket tarzı ve davranışları nasıl olur.Sanki onun ruhunu biliyordum,
kendi öz kızlarımda olduğu gibi.Çünkü Selda benim gözlerimin önünde büyüdü,kızlarımla birlikte. ben kız babasıydım.Çocukluklarından itibaren,onlara hep çok yakın ve arkadaş gibi oldum.Onların her şeyiyle ilgilen-
dim, Bütün büyüme ve gelişme aşamalarında,onlara karışmak,müdahale etmek yerine,daima arkadaş gibi
davranıp,yol gösterici olmaya çalıştım.Bu nedenle,kız çocuklarının ruh yapılarını çok iyi çözümleyebilir bir ko-
numdayım.
Birden o an kendimi Selda’nın yerine koyarak,bir şeyler yazma dürtüsü duygularımı ele geçirdi.
Sanki "hadi kalk Selda’nın yerine geç ve onun ruhuymuş gibi,onun adına bir şeyler yaz" diyordu,iç güdülerim.
Hemen kalktım,yatak odama geçip büyük komedin üstünde daima hazır duran,şiir defterimi ve kalemimi
alarak,tekrar gidip balkondaki masanın başına oturdum. Etraf çok sakindi.Sanki büyülü bir atmosfer hakimdi
ortalığa.
kendi kendime dedim ki,haydi bakalım Turhan bey,sen şimdi Selda’nın ruhusun.Böyle bir durumda neler his-
sedersin,Bunları düşün ve yaz bakalım şiir diliyle.
Selda ile beraber,onların yaşadıkları olumsuzlukları konuşurken,Selda’nın söylediği bir cümle vardı ki
o günden sonra hiç zihnimdan çıkmadı.Aslında kız belki de farkında olmadan işin "özünü" o cümle ile dile getir-
mişti. Konuşmamız arasında söylediği cümle şuydu; "BİZ ASLINDA EVLİLİK DEĞİL,İKİ KİŞİLİK YALNIZLIK YAŞIYORUZ" Turhan amca demişti. Bu cümle bana göre,yaşadıkları sorunların kökenini teşkil ediyordu.
Bunu ben de düşünüyordum ve bu cümle çok etkileyiciydi benim için.
Bu cümleden yola çıkarak bir şeyler yazmak benim için kaçınılmaz bir şeydi.Ben de oturdum,Selda’nın yaşa-
dıklarını,serbest şiir şeklinde yazmaya başladım.Şiirimin başlığı da; "İKİ KİŞİLİK YALNIZLIK" olmalıydı.
Yazdıklarım,yaklaşık yirmi dakikalık bir zaman dilimi sonunda nihayete erdi. Ne kadar garipti ki,
Selda’nın yaklaşık dört yıldır yaşadıkları,benin yirmi dakikalık bir zaman dilimimde özetlenivermişti.
Selda’nın yerine kendimi koyarak yazdıklarım,onun yaşadıklarında,hissettikleri ve düşünceleri ile ne kadar
örtüşebilirdi,bu duyguları ne kadar gerçekçi yansıtabilirdi bilemiyorum.Ama ben yazdın ve yazdıklarım da şunlardı o gece,balkonda yalnız kaldığımda. İşte yazdıklarım...
* İKİ KİŞİLİK YALNIZLIK *
Neden...neden...neden ?
Hep,bir neden arıyorum,
Ama bulamıyorum.
Ben el’mişim gibi davranıyorsun,
Görmüyor musun ?
Artık,iç konuşamıyoruz.
Hiç bir şeyi,
Artık paylaşamıyoruz.
Ne sen benim,ne düşündüğümü,
Merak ediyorsun,
Ne de,ben seni anlayabiliyorum.
Çünkü,konuşmuyoruz.
Susuyorsun.
Ve ben de,bu yüzden suskunum.
Hani,içinde kaybolmaya,razı olduğun,
Birer Okyanus’tu,
Senin için gözlerim.
Hani,karanlık gecelerini aydınlatan,
Dolunaydı,senin için güzel yüzüm.
karabasanlı gecelerinin,sabahlarına doğan,
Hani,
Parıldayan Güneş’indim ben senin.
Hani,
Demet demet Gül’ündüm,Karanfil’indim,
Aşk kokan,Sevda kokan senini için.
Oysa şimdi,
Başka başka Gezegen’lerdeyiz sanki.
Düşünüyorum,
Oradan oraya savruluyor uykularım,
Bir vapur dalgasının,
Üstünde gibi duygularım.
Ondandır suskunluklarım,
Ondandır,durgunluklarım.
Kaç zaman oldu ismimi,
Sevgi sözcükleriyle anmadın.
Ben sana ellerimde,
Barış çiçekleriyle gelirken,
Benim de sevilmeye,
İhtiyacım olduğunu anlamadın.
Suskunum,
Bundandır suskunluklarım,
Bundandır içime dönük,
Sessiz çığlıklarım,
Haykırışlarım,isyanlarım.
Benim ruh eşim olmayı,
Gün/eşim olmayı başaramadın.
Bana ulaşmayı başaramadın.
Başkaları ile yakınlık kurarken,
Benden uzaklaştın,
Bana başkası oldun.
Beni yürekten sevmekten,
Benimle,isteyerek sevişmekten,
Hep kaçtın.
Sana her zaman,söyleyeceklerim vardı.
Dinlemeye hiç vaktin olmadı.
Konuşamadık,
Çünkü sen hep kaçtın.
Susuyorum,
Ondandır suskunluğum.
Bir "Buda" heykeli gibi durgunluğum,
Ondandır,çölde yüzyilların ardından,
Bakan bir "Sfenks" gibi suskun oluşum.
Ondandır, zaman zaman,
Deniz kenarında,
Hırçın dalgaların,kayaların üstünden,
Bir kısrak gibi atlayışlarını,
Uzun uzun seyredişlerim.
Ondandır,
Uçurum kenarlarında,
Azgın rüzgarlarla,
Avaz avaz bağırıp,
Kavga edişlerim,
Onlara dert döküşlerim.
Suskunum...
Ondandır,
İç sesimle,içime doğru,
Sessiz,uzun cümleler kuruşlarım.
Ondandır,
Yıldızlı gecelerde,
Yıldızlara,dert yanışlarım,
Haykırışlarım.
Sana,her zaman söyleyeceklerim vardı.
Söyleyemedim...söyletmedin.
Beni hiç dinlemedin,Konuşmadın.
İhtiyacımız olan şey,
Yalnızca...yalnızca konuşmaktı.
Anlamadın.
Aslında bizimkisi,evlilik değil,
Yıllar süzen,
İki kişilik,yalnızlıktı...
----------------------------------------
Ben o gece,kendimi Selda’nın yerine koyarak bunları yazmıştım. Neredeyse gecenin yarısı olmuştu. defterimi kapattım ve içeri,yatak odama geçtim.
Ertesi gün öğrendim ki,Selda’nın,Murat’la öğle yemeğine çıkıp konuşmak istemesi de işe yaramamıştı.
Murat yine her zaman yaptığı gibi,konuyu etraflıca konuşmaktan kaçınmış,Selda’yı da pek dinlemek istememiş.
Selda,bunun üzerine,bu olumsuz koşullarda birlikte yaşamaya devam edemeyeceğini,kendisinden boşanmak
istediğini kesin bir lisanla söylemiş ve masadan kalkmış. Buna karşılık Murat,sadece,"sen bilirsin" demiş.
Selda masadan kalkarken,Murat gayet kayıtsız kalarak yerinden hiç kıpırdamamış.
O günün akşamı Selda Bize geldi.Bu gün Murat’la öğle yemeğinde,konuşmak için Muratla buluş-
tuklarını,ama yine konuşamadıklarını,belki evliliklerini kurtarabilirim düşüncesiyle oraya gittiğini ama
Murat’ın tavırlarında hiç bir değişiklik görmeyerek,kendisinden boşanmak istediğini söyleyerek masadan nasıl
bir hayal kırıklığı ile kalktığını anlattı.
Selda;
-Boşanma davasını ben açacağım Turhan amca.hemen yarın avukatıma,davayı açmasını söyleyeceğim.
Deyince,ben de;
-Öyle mi kızım...bundan sonra ne gerekiyorsa...ne karar verirsen,biz senin arkandayız...hayırlısı ne ise o
olsun dedim ve Selda’yı teselli etmeye çalıştım.
Ben yine de ertesi gün,Murat’ın babasını telefonla arayıp,kısaca konuyu anlattım.Biz onların
büyükleri olarak,bir şeyler yapabilmek için,ikimiz mümkünse bu gün hemen buluşup görüşelim dedim.
Öğleden sonra,saat 14,30 da her zaman buluştuğumuz kafe’de buluştuk.
Adamcağız boşanma meselesini duyunca çok üzüldü. Bu işi bitmeden bir kez daha Murat’la konuşacağını ve beni de bilgilendireceğini söyledi.
O arada da,son günlerde Murat’ın iş yerinde,Müdürü ile olan problemlerini anlattı. Murat beklediği bölüm şef-
liğine başka bir kişinin tayin edildiğini öğrenince,doğruca bölüm müdürünün odasını basarak,adamla bayağı kavga etmiş.Yani çıngar çıkarmış.Olayın akabinde de,Onların işten kovmalarına fırsat vermeyerek,personel müdürlüğüne giderek,istifa dilekçesini vermiş.
Murat’ın Kanada da çalışan bir Türk arkadaşı varmış.O da Murat gibi Makine Mühendisiymiş.
Murat’ı,çok önceden beri Kanada ya çağırıyormuş.Şayet giderse arkadaşının çalıştığı şirkette yeri hazırmış.
Ama Murat,kanada ya gitme işini hep ertelemiş.İki gün önce arkadaşını arayıp,geleceğini söylemiş.
Yani Murat,Hemen Kanada ya gidecekmiş.
Selda,avukatı vasıtası ile Muratla konuştuğu,(Konuşamadığı) o günün hemen ertesinde boşanma
davasını açtı.mahkemeden de,bir ay sonrasına da ilk celse günü alındı.
Son görüşmemizden iki gün sonra,Murat’ın babası telefonla beni aradı,Buluşalım dedi.Hemen o
gün öğleden sonra ,her zamanki kafe de buluştuk.Adam çok üzgündü.
- Olmuyor Turhancığım....olmuyor...Murat’ı sıkıştırdım,konuyu konuşmak istedim,ama bana verdiği cevap kıa
ve netti.konuşmak istemediğini söyledi.
- Baba bu benim meselem...benim hayatım...siz karışmayın lütfen...bu konuda sizinle konuşacağım bir şey yok.
- karışmayın lütfen. Dedi Turhancığım...ben de ısrar ettimse de, asabileşti ve orayı terk etti.
İşte zaten sorun buydu.Sorun Murat’tı.Kimseyle,kendisine ait bir şey konuşmuyordu.Esasında Murat kendisiyle
kavgalıydı.Ne başkalarını ve ne de kendisini,iç sesini dinlemeye tahammülü yoktu.Anlaşılıyordu ki,Murat bu du-
rumda klinik bir vak’a idi.
BÖLÜM SONU.
(Devam Edecek)
YORUMLAR
her zamanki gibi harikasınız hocam
Devamını bekliyorum.
Üslubun sürkleyici ve akıcı
TUĞAL KÖSEMEN
selam ve sevgiler...