- 520 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
NAZLI'NIN GÜNLÜĞÜ
Merhaba Günlük;
Bu gün bir satır yazabilecek gücü bile bulamıyorum kendimde. Bakışlarım normal değil. Gözlerim açık fakat sanki ince beyaz bir perde çekilmiş. Başım göğsüme düşmüş. Dudaklarım bembeyaz. Tabii hemen kliniğe koşturdular. Ateşim normaldi. İğnelik bir durum da yoktu. Eve döndük.
Gece gözüm biraz açılır gibi oldu fakat hiç uyuyamadım. Tülin annem bildiği bütün duaları okudu. Allah’tan bana şifa vermesini diledi göz yaşları içinde.Vuslat ablam da sabaha karşı girdi yatağına.
Ertesi sabah tam bir mucize yaşadık hep birlikte. Kabus sona ermişti. Başımı sağa sola oynatabiliyordum. Gözlerim normale dönmüş bakışlarım canlanmıştı.
Aman Allah’ım neler yeyip içmedim ki.
Krem peyniri bir solukta yalayıp yuttum. Gözüm ikinci kutuda kaldı ama “yok öyle yağma bu da yarınki kahvaltına “ dediler.
Keyfime diyecek yoktu. Annem “Anlaşılan Nazlı’mız bizi bir gün üzecek, ertesi gün sevindirecek. Bu duruma alışmalıyız” dedi.
Bahar gelip de havalar ısındığında birlikte nerelere gidip neler yapacağımızı anlattı ninni yerine. Ben bunları dinlerken bir güzel uykuya daldım mışıl mışıl.
Vuslat ablam sabah saat altıda yanımıza gelip anneme “Bütün gece uyumadın. Sen odana git. Nöbeti ben devir alıyorum” dedi. Temizliğimi yaptı. Mama ve vitaminlerimi verdi. “Şimdi fizik tedavine başlıyoruz Nazlı hanım” dedi ve bacaklarıma ayaklarıma bedenimin her yerine bir güzel masaj yaptı.
Aman Ya Rabim bu ne güzel bir işlemiş meğer. Kuyruğum oynamaya bedenim hafif de olsa hareketlenmeye başladı. Evde bir bayram sevinci ki hiç sorma. Serap annem geldi. Bıldırcın yumurtası almış. Şekline baktım hoşuma gitti. Tadı nasıl acaba diye içimden geçirirken, hop! ağzıma boca ettiler hepsini. Ay çok güzelmiş sahiden. Vuslat ablam balık almaya gitti. “Sana balık almaya gidiyorum Nazlım. Çok özel hazırlayacağım. Akşam ailece yiyeceğiz hep birlikte” dedi ve çıktı. Salona hafif bir güneş yayıldı. Annem beni o yöne yatırdı.Sırtımı ovdu. Ablam geldi. Balıkları bir güzel hazırlarken ben de annemin kucağında onu seyrettim. İşi bittiğinde beni kucağına aldı. Çok güzel şeyler söyledi yine.İki defa kucağına çişimi kaçırdım çok hoşuna gitti.”Bu sevgi gösterisidir” dedi ve beni daha da çok sevip okşadı. Senden sır çıkmayacağını bildiğim için söylüyorum Günlük. Vuslat ablama olan sevgim Tülin anneme olan sevgimin önüne geçti galiba. Daha sonra suyumu içirdi beni yatırıp üstümü örttü ve banyoya girdi. Annem de ışığı kapattı yanımdaki kanepeye uzandı her zamanki gibi. Radyo da her zamanki gibi açık.
Kimseler gelmez senin feryâd-ı âteş-bârına
Yandın ey bîçâre dil yandın melâmet nârına
Ye’s-i sevdâ rengi çökmüş gül gibi ruhsârına
Yandın ey bîçâre dil yandın melâmet nârına.
“Ben bu şarkıyı çok severim Nazlım. Oldukça hüzünlü. Sen kulaklarını kapat annem” dedi.
Biliyor musun Nazlım, evlerde yaşayan senin gibi çocuklar sahiplerinin huyunu alırlarmış, ki bu çok doğru Nazlım. Ama sen sakın bana benzeme. Bazı tanıdıklarım benim şen neşeli hayata gülümseyen biri olduğumu düşünseler de kalbimin derinliklerinde çok yoğun bir hüzün yatar.
Şu sözler tam bana göre aslında:
Gülüşlerim gözyaşlarımı örten ağır işçilerdir. “dedi uzandığı kanapeden.
O bunları söylerken benim nefesim daraldı kalbim duracak gibi oldu aniden. Bir an annemi baş ucumda hissettim. “Nazlım canımm. Annesinin güzel bebeği annesinin nazlı bebeği. Biliyorum Nazlım. Sana rahatlık vermiyorum. Tatlı uykundan uyandırıyorum seni. Ama ne yapayım elimde değil. Her an seni sevmek göz göze olmak seninle uzun uzun sohbet etmek istiyorum canım Nazlım” dedi beni birkaç kez okşadı. Ben tepki vermeyince çılgına döndü. Beni kucakladı. Vuslat ablam banyodan fırladı bornozuyla anemin çığlığına. “Olmaz! Nasıl olur! Gözleri açık! Nasıl ölür! Olamaz! Hemen veterinere!” dedi isyanla.
Annem beni kaptığı gibi koştu hemen. Doktorum Dimitri amca kapıda karşıladı bizi. Beni kucakladığı gibi muayene odasına götürdü. Kalbimi dinledi. “Siz biraz dışarıda bekleyin” dedi anneme. Kalp masajı yaptı uzun uzun.
Ama nafile…
Ben her şeyi görüyor ve hissediyordum o sıra.
VEDA ZAMANIM GELMİŞTİ...
NAZLIMMMMMMMMM!!! BİZİ BIRAKMA NE OLUR!!! Anemin çığlığıydı bu!
NAZLI
Merhaba Günlük;
Yo hortladığımı sanıp korkma sakın. Ruhlar ölmez sen de öğrenmelisin bunu sevgili Günlük. Bu alemin kuralları nedir nasıldır şimdilik bilmiyorum. Ama fırsat buldukça yazmayı sürdüreceğim yine. Son soluğumla birlikte terk etti ruhum bedenimi. Masada yatan tüm hayati işlevini yitirmiş cansız bomboş bedenim di yalnızca.
Ölüm! dedikleri bu olsa gerekti. Bu ciddi hastalığa karşın hiç acı çekmemiştim yattığım süre boyunca. Ama biraz daha uzasaymış başta böbreklerim olmak üzere organlarımın bir çoğu hasar göreceği için çok acı çekebilirmişim. Şu var ki tam en aktif en hareketli olmam gereken bir zamanda yatağa bağımlı olmuştum maalesef. Bu biz Kediler için alışılması ve dayanılması çok zor bir durum. Doğamıza aykırı çünkü.Gördüğünüz gibi bizlerin de siz insanlardan hiçbir farkımız yok. Hatta bizim dünyamız ve var oluş nedenimiz sizlerden çok daha gizemli ve anlamlı. İşte o an kendimi özgür bağımsız hafiflemiş hissettim. Tüm evren ayaklarımın altındaydı sanki. Olan biten her şeyi algılıyor ve hissedebiliyordum. Sevgili doktorum Dimitri amcanın kapının dibinde çaresizce oturan gözü yaşlarla dolu biricik anneme “maalesef” dediğini duydum. Yoğun bir ağlama faslından sonra annem, beni bu durumda eve götürmenin zor olacağını sabaha kadar baş ucumda nöbet tutacağını eğer mümkünse beni klinikte misafir etmelerini söyledi. Dimitri amca dünya iyisi sonsuz şefkatli ve çok iyi bir hekim. O da aynı şeyi düşündüğünü ertesi gün yerimi hazırladıklarında gelip alabileceklerini söyledi.
Cansız bedenim kliniğin özel bölümünde sabahın olmasını ve ailemin gelip beni almasını beklerken. Ruhum çoktan evimize uçmuştu bile. Evde bana ait ne varsa annemin gözü önünden kaldırmaya çalıştılar
Annem kendi koltuğunda oturdu ve tam karşısındaki boş koltuğuma bakıp benimle neler konuştu neler. Bir ara koltuğumun başına geldi. Lila rengi örgü hırkamı alıp öptü kokladı. “Nazlım canların canı yavrum. Biliyor musun her taraf Nazlı kokuyor. Hayatımda böyle güzel böyle etkileyici bir kokuya rastlamamıştım.”deyip zalim avcılar tarafından vurulan yaralı bir ceylan gibi dolaştı durdu çaresizce.
Ertesi gün Serap annem ve Vuslat ablam kararlaştırdıkları saate klinikte buluşup beni aldılar.
Vuslat ablam daha önce Şans ağabeyimi (hav havı) defnettikleri fakat Tülin annemin asla haberi olmadığı moda burnunda yattığı yerin yanına defnedebileceklerini söyledi ona.Hazırlıklı gelmişlerdi zaten. O da onayladı. Tam işleme başlayacakları sırada öylesine inanılmaz karşı konulmaz bir olay gerçekleşti ki bunu ne ben ne onlar çözebililirdik. Çok ilginç ve farklı bir boyuttan gelen bir emirdi sanki. O an kararlarını değiştirdiler. Bu yol gösterici benim türümden bir KEDİ idi.
Önlerine düştü ve beni nereden ve ne şekilde uğurlayacaklarını son noktaya kadar gösterdi. Canım Vuslat ablamın ellerinde uğurlandım son yolculuğuma derin bir huzur içinde. Ardından sırt üstü yatıp öyle mutluluk miyavları attı ki yoldan geçenler durup seyrettiler bu durumu şaşkınlıkla.
Şimdi ruhum cansız bedenimi büsbütün terk etmiş yeni bir hayatın başlangıcına doğru uçuyordu mutlulukla.
İki buçuk ay süren bu inanılmaz mutluluğum ve şiirsel rüyam ölüm sonrası da sürüyordu. Gerçekten ne mutluydu bana.
Canım Tülin annem defalarca okumamamışmıydı bu güzelim sözleri bana.
“Oysa Defalarca Sormuşlardı: Büyüyünce Ne Olacaksın Diye; "Mutlu" Diyemedik. Çünkü, Çocuktuk; Akıl Edemedik.”
Ama ben hem çocuktum hem mutlu. Çünkü dünyada en değerli en kıymetli şeyin sevmek ve sevilmek olduğunu öğretmişti bana aklım bu kısacık sürede.
NAZLI
Merhaba Günlük;
Canımdan çok öte sevdiğim biricik Annem. Sevgisine sesine bakışlarına sohbetine şevkatine ve anneliğine doyamadığım. Gözümü bir an gözünden ayıramadığım eşsiz meleğim.
Son nefesimde bile bir gözüm açık diğeri hafif aralıktı. Sen baş ucuma gelip soluğumu kontrol ettin ve “Nazlım! Nazlım! aç gözlerini “diye haykırdığında aralık olan diğer gözümü biraz daha araladım. İşte o an beni kapıp kliniğe götürdünüz.
Gece yarıları uykumda bile yavaşça gelip beni seyrederdin. Ben bunu anında hisseder ve gözümü açardım.
Ne olur gözünün yaşı yüreğinin yası dinsin artık. Ben her an seninleyim canım annem. Biliyorum geride kalanlar için çok zor oluyor bu ayrılıklar. Hele ki karşılıklı böyle bir sevgi olursa arada…
Eve alınan bir canlı varlık (üstelik emrivaki) bu kadar mı sevilir. Bu kadar mı yüreğe basılır. Üçüncü evimde gerçek sevgiyi ve mutluluğu buldum, deyip sevinçten deli olurken bu kez de ömrüm vefa etmedi. Hepiniz biliyorsunuz ki doğarken hasta doğmuşum ben. Doktorlarım bana bir haftalık ömür biçmişlerdi biliyorsun. Beni bu sonsuz sevginiz ilginiz yaşattı. Ben de direndim inatla. Ama olmadı işte…
Ben bu yetmiş günlük yaşantımda yetmiş yıl bir rüyada yaşadım sanki.
Nasıl mutlu oldum nasıl da huzur ve sevinçlerle dolup taştı o küçücük kalbim. Bunu da ispat ettim canım annem. Yoksa bunca zaman yaşayabilir miydim…
Bu süre içinde neler öğrenmedimki ben.Bir anda büyüdüm ve olgunlaştım.
Ne anılar biriktirdik zaman ötelerinde hatırlansın diye. Ne güzellikleri paylaştık birbirimizle.
Anlatmakla saymakla bitmez ki…
Önemli olan bir canlının uzun bir ömür sürmesi değilmiş.Yaşadığı süre içerisinde mutlu olması. Sevildiğinin farkına varması ve sevenlerine aynı duygularla bağlanmasıymış. Bu ne müthiş bir armağanmış bir canlı için meğer.
Evet…Daha pek çok hayallerimiz umutlarımız beklentilerimiz vardı hayattan. Birlikte yaşayacağımız paylaşacağımız daha pek çok güzellikler düşlüyorduk...
Ama olsun. Bu kısa zaman içinde bile ne anlamlı ne renkli ve asla hayal edemeyeceğim güzellikler paylaşmadık mı hep m hep birlikte.
Evime ve sizlere aşık olmuştum ben. Gelen giden dostları konukları da çok sevmiştim. Ölümüme nasıl üzüldüklerini sitelere yazdılar. Telefonla arayarak üzüntülerini bildirdiler. Hepsinden haberim oldu.
Sokağımı ve sokaktaki cinslerimi tanıdım. Kliniğe gidip gelirken bakışarak konuştuk birbirimizle. Arkadaş olduk. Çakılın bana ilgisini bile hissettim. Köşkün bahçe çitinin arkasından bizim bahçeye geçiyor ve balkona çıkmamı bekliyordu bütün gün. Sen beni kucağına alıp balkona çıktığımda ise miyavlarının ardı arkası kesilmiyordu.
Canımın içi Vuslat ablamın uzun tatilde evimizde oluşu ve beni son yolculuğuma elleriyle uğurlaması az şey mi…
Yine senin o çook sevdiğin “Mutlu Olma Şansı” sesli yazının bir cümlesi: Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk Yüreğimizin zayıflığı hayat karşısında bizi bazen zayıf yaptı…dediği gibi; bu acımasız hayat ve zalim hoyrat kalpsiz insanlarla başa çıkmak hiç kolay olmuyor aynı silahı kullanmadıkça.
Maalesef bunu bile öğrendim ben canım annem…
NAZLI
NAZLIMM…GÜZEL GÖZLÜ KUZUM… AKILLI BEBEĞİM…(17)
Bu gün sabahın erken saatlerinden akşam gün batımına değin seni söyledim seni aradım seni yaşadım seni bekledim ve sana ağıtlar yaktım tüm sahiller boyunca…
Ah Nazlım…sensizlik bir kabus bir çıkmaz sokak bir hıçkırık tufanı.
“Gözündeki yaşı gönlündeki yası dindir artık” diyorsun bana.
Bu mümkün mü sence NAZLIM...Hı…
Biliyor musun ki Nazlım, asıl biz hepimiz ve seni gören herkes senden neler neler öğrendik.
Sen bize öğretmenlik yaptın. Sen bizi eğittin. Sen bize yol gösterici oldun. Sen bize insan olduğumuzu hatırlattın o zarif tavrın ve o soylu asil kişiliğinle…
Seninle göz göze el ele yan yana tam yetmiş gün geçirdik. Bu kısa sayılabilecek bir zaman sürecinde bile ne anılar biriktirdik birlikte Senden ibret almaya çalıştığımız ne anlamlı ve önemli davranışlarına tanık olduk Nazlım.
Hani bir akşam vakti radyoyu iyice kısmış ışığı kapatmış ve gözlerimi yummuş sessizliği dinliyordum sessizce…
Aniden koltuğumun arkasından yumuşacık bir el saçlarımı okşamaya başladı usulca…
Dönüp baktım ve seninle göz göze geldik her zamanki gibi…
Anladın ki benim akıllı canım Nazlım alıştığı atmosferi görmeyip ve annesinin sesini duymayınca merak etmiş ve beni yoklamaya gelmişti…
Bunu kaç insanoğlu akıl ederdi Nazlım söyle bana…
Ben senin o aklını o sezgini o eşsiz vefa ve sadakatini sana veren Allah’a kurban olurum NAZLIM..
Verdiğimiz Nazlı ismini bir günde öğrendin.
Sonra bazen göz önünden kayboluyor bir yerlere girip oturuyordun. Hastalığının verdiği bir durum olduğunu sonradan anladım Nazlım. Affet beni.
Ama ben seni özlüyordum hemen.
“Neredeymiş benim Nazlım çıksa da annesine bir görünse” der demez nereden geldiğini göremezdim ama tam gelir tam karşımda durur gözlerimin içine bakardın.
“Aa annesinin güzeli buradaymış. Gördüm. İstediğin yere gidebilirsin şimdi” dediğimde usulca gözden kaybolurdun.
Ne kadar şefkatli ve annelik duygularınızın yoğun olduğunu sizleri tanıyan bütün insanlar bilir. Bırak diğer Kedi ve Köpeklerin yavrularına aslan yavrularına bile annelik yaptığınızı ne bilsinler, yeni doğan bebeklerini çöpe atan insan anneler!
(Bu gün Nazlımızın aramızdan ayrılışının üstünden tam bir buçuk yıl geçti. Üzüntüsü yüreğimde ilk günkü kadar taze. Paylaşmak istedim. Sevinçler paylaşıldıkça büyür acılar paylaşıldıkça azalır, denir ya hani...)
YORUMLAR
çok güzeldi kaleminize ağlık siz yazın biz okuyalım başarılar diliyorum Allah yolunuzu açık etsin saygılarımla
DEVRİM DENİZERİ
Varolun.
Selamlarımla...
Çok hüzünlü, üstelik bu hüzün ustaca seçilmiş kelimelerle öyle güzel örülmüş ki, boğazıma bir şeyler takıldı. Gerçeklerle rüya, rüyayla ruhumu sarmalayan metafizik bir dünya arasında gittim geldim. Nazlıya duyduğunuz üzüntüye ortak oldum. Onun için içim burkuldu, burun direğim sızladı. Nur içinde yatsın.
Kaleminize de gönlünüz de sağlık, usta kalem.
nitemtran
DEVRİM DENİZERİ
"Dünyada ne acı şeyler ne kayıplar oluyor. Bir kedi için bu biraz fazla değil mi" diye düşünülebilir ancak onlar öylesine savunmasız varlıklar ki..
Geçen gün Kadıköy çarşısında yürürken ilk uçuşunu yaptığını düşündüğüm bir yavru kuş direğe çarptı. Yere düştü. Ölmüştü.
Duyarlı yüreğinize selam olsun.
''Ben de kedimden ayrıldığımda...'' diye başlamayacağım. Aynı duygu değil çünkü. Yavrusunu kaybetmiş bir anneye ''Benim de çocuğum öldü, bilirim.'' demek gibi. Hayır, bilemezsin. Benim ölen oğlum Fena Fil idi, Nazlı değil. Karşılaştırılmayacak konular bunlar.
Ama karşılaştırabileceklerimiz de var. Örneğin ben Fena'nın arkasından dişe dokunur bir yazı yazamamın üzüntüsünü çektim. Sizin ise en azından böyle bir sorununuz yok. Nazlı'nın hakkını verdiğini düşündüğüm bir yazı olmuş. Saygılarımla.
DEVRİM DENİZERİ
Yazmak isteyip de yazamadıklarınız beni de üzdü.
Sayfama uğramanıza sevindim
Çok teşekkür ederim.