Kitapevinin Kraliçesi
Kitapevinin Kraliçesi adını vermişti ona.
Dostluk mavisi gözleri, kıvırcık ebruli saçları vardı. Etine dolgun ,yapılıydı. Ben asık suratlıyım dese de ona baktığında güneş gülüşü yayılıyordu yüzüne. Kırk yaşındayım dedi.
Kırklı yaşlar kadının en kadın olduğu yaşlardır. Erkekle dişi dişli gibidir. Birbiriyle hemhal olduğunda ışır yüzler. Başka bakar gözler.
Evlenmedim hiç dedi, kendine acımadan dosdoğru. O da evlenmeyi matah, olmazsa olmaz sayanlardan değildi. Kendisi üç kez evlenmiş olsa da. Soranlara dalga geçer gibi “ yeterince evlendim “ derdi, “ rekor kırmayı düşünüyorum”. Gerçi Gönül Yazar’ın bu konudaki rekorunu geçmek zordu.
Sevgi, sevgili yok mu hayatında dedi Kraliçesine, “yok” derken hafif, belli belirsiz bir yalnızlık sezdi dudak kıvrımlarında.
Kadın kısmı duygularını baskılaya baskılaya öyle bir hale getiriyor ki kimi zaman. Ortaya çıkan pestilden kimse tad almıyor .Ne kendi, ne karşıdaki nede buna zorlayan toplum.
Bu alımlı kadına aşk ne güzel yakışır dedi çayını yudumlarken. Aşk herkese yakışmaz pek, iğreti durur kiminde. Gerçek aşk olmadığından mıdır, nedir batar insana. Kadın has ise, aşk onu içten aydınlanmış himalaya tuzu gibi yapar. Işığı yormaz kokusu keskin değildir. Naif bir kırılganlık içindedir. Gözlerinde ışık çemberi, dudaklarında kadın olmanın doygunluğu , saçlarında yaşanılan muhteşem zamanların damlaları…….
“Ne güzel anlatıyorsun….Zenginleşiyorum” dedi Kraliçe.
Kadın hazinesine kraliçeden aldıklarını eklemekle meşgul.
Süreç diyor, süreç çok mutlu ediyor beni. İnsanı tanıma , onu çözme süreci.
Keyfini çıkardığı her halinden belli diye düşünüyor kraliçe. Avının üzerine atlamaya hazır bir panter kesiliyor bazen. Bazen de bir tavşan korkaklığında bakıyor insana. Usul usul soluklanıyor. Zaman tanıyor karşısındakine .
Gözlerinden bir sevgi köprüsü oluşuyor iki kadının. Çölde vahaya rastlamış iki bedevi gibiler.
“Birden seversiniz “diyor kadın . “Doğru “diyor Kraliçe “birden sevdim ben siz”i. Daha doğrusu sizde alabileceğim şeyler olduğunu hissettim. Uzun bir dostluk evresi yaşamadık, belki de bu birkaç ayla sınırlı kalacak görüşmelerimiz. Ancak bazı insanlar kolay unutulmazlar. İzleri sürer bir ömür bozu. Karasaban ,tarla sürüldükten sonra, toprakta çizgi şeklinde iz açar tohumlar oraya dökülür ya aynen onun gibi, kimi insanın bıraktığı izden tohumlar yetişir, kalıcı olur.
Buraya gelmeden evvel çalıştığı kitapevine uğramışlardı. Orada lambaya tutturulmuş noel baba objesine muhteşem bir şeymiş gibi bakmıştı kadın. Kraliçe hemen paket yapıp vermişti kadına. Ben de çok sık yaparım böyle şeyleri diye düşündü kadın. Verecek bir şey ararım karşımdakine. Bulurum da her defasında.
Hediye verilen şeyi görünce mutlaka hatırlanır veren kişi. Bir an bakarsın ha bunu şu kişi hediye etmişti dersin, yüreğinde O’nun gölgesi belirir, gülümsersin. Merhaba demiş gibi olursun , karşılaşmış gibi. Kalıcı olma dürtüsü belki de.
O objede o kişi varmış gibi başköşeye yerleştirişin.
“Kraliçe sen de bencileyin kendini zenginleştirmeyi seviyorsun, yeni insanlar tanımayı istiyorsun “ dedi kadın. Ama abur cubur la değil. Çıkarıp baktığında ya da yeri gelip kullandığında kalite kokmalı değil mi, sana yakışan olmalı.
Evet der gibi başını sallıyor Kraliçe .Boş insanlarda ne bulabilirim ki.
Kadın” herkes neyi hak ediyorsa ona layıktır. Tıpkı kişinin üzerine yakışan bir elbise gibi. Anılar olumlu ya da olumsuz olabilir,giysiler de pahalı ya da ucuz o kişiye yakışmalı. Hele insanlar , adam sana yakışmadı mı sonu gelmez. Bazen özgüven eksikliği olur insanda , ben de sanırım ki benden aşağısı kıymetimi daha çok anlar. Yok be kraliçem o iş öyle değil. Layığın neyse onu bulacaksın, kendi değerini bileceksin.”
Kraliçem insan kendini dünyaya açma cesaretinde olmalı. Hani eskiden kızlar mahallede bekleşirlerdi beyaz atlı prenslerini. Gelmezdi bir türlü. Yazlık sinemaların perdesinde ,kandırırılardı kendilerini gündöndü çıtlatıp mendillerini ıslatırlardı. Sonun da da oto kaportacısında çalışan Murtaza olurdu en iyi talipleri.
Bu günlerde Yunus Emre dizisini izliyorum etkilendim dedi kadın. Kıssadan hisse “ kapılarını dünyaya aç kraliçem”. Kimse aman şurada saklı gizli kendi halinde bir sultan varmış demez.
Dünya sevdikçe anlamlı biriciğim, bunu biliyorsun. Biraz cesaret saçlarını sal rüzgara. Dağılsınlar. Neredeyse ve nasılsa o sana layık şeyler izin ver kapıdan dönmesin.
Yine öğretmenliğim tuttu. Fetvaya başladım dedi kadın. Susayım artık.
Yine kadının başka şehre göç edeceği geldi aklına.
Aynı göğün altında başka şehirlerde olunca uzaklaşır insan fiziken. Önemli olan karşılaşıldığında gözlerin sevgiyle kucaklaşması, diyerek hafifletti üzüntüsünü Kraliçe
Daldın dedi kadın , saat epey ilerledi. Evin uzak anca varırsın. Gitmeden önce mutlaka bir kere daha görüşelim ““diyecekti . Kadın yokuş aşağı iniyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.