Saat 5'i 30 geçiyor...
Yine bir şafağın uykusuzluğundayım, saat 5’i 30 geçiyor. Kuşların cıvıltıları, yine şen şakrak ve hava yine aynı serinliğinde bu haziran sabahında. Bu uykusuz gecenin yorgun sabahında kendimden nefret ederek aldım kalemi elime, mürekkebi sayfalarca değdirmek o kadar ağır ve zor geliyor ki... İki yıl önce neydim, şimdi ne oldum. Ben çok direndim, hep sabrettim ama bu kadar kolay mıydı yıkılmak ? Bu kadar kolay mıydı yıkmak ? Hangi çaresizliğin nefsine uyduk biz ? Sebepsizlik kahrederdi hep yüreğimi, çaresizlik almıştı bendeki yerini ve suskunluğum yine baş köşesindeydi. Ne kadar gün geçti bu şekilde, hangi hafta hangi ayı kovaladı ve ne de hızlı ilerliyor şu yıl dediğimiz. Günü güne ekleyerek devam ettiğim bu yol da, mevsimleri sensiz eskitmek ne kadar da sıkıntılı, bilemezsin. Nereden bilebilir insan en mutlu olduğu günün, en çaresiz günü olacağını. İçimde ki huzursuzluk, güneşin birazdan ufuktan yükseleceği kadar kesin ama sevinçlerim güneşin doğmayacağı kadar imkânsız. Çaresizliğimle, baş başa kavruluyorum sessizliğimle.
Yine bir şafağın uykusuzluğundayım, saat 05.30’u çoktan geçti bile...
*Enes Demirci*
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.