Kahvenin Hatırına
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kahve meşrubat-ı umumi içerisinde hatır ve gönülle teşrik-i mesaisi olan tek içecek denilse yeridir. Kahve denince hemen akla hatır geliyor. Dilimize yerleşmiş. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var.” sözü bu söylediklerimizi teyit ediyor. Günümüzde geliştirilmiş kahve makinelerinde değişik usullerle demlenen ve kahve severlere sunulan kahvenin mazisi yaklaşık 600 yıla dayanıyor.
Kahve mükeyyifattan sayılsa da sayılmasa da hazırlanışı, sunumu ve içilmesi hoş bir seremoni tablosu oluşturuyor bana sorarsanız. Kahve aynı zamanda ünsiyetin, sohbetin muhabbetin hatta aşkın
vazgeçilmez gizemli içeceği. Dostluğu ,sevgiyi vefayı pekiştiren harç. Kahvenin köpüğünde Leylanın hayali Mecnun’un hayalleri var. Acısında ünsiyet iksiri ve acıyı hafifleten hassa var kahvenin. Bundan naşi olsa gerek taziye evlerinde mırra denilen bir çeşit acı kahve ikram edilir taziyeye gelenlere.
İşte biz dahi böylesine hatırlı bir içeceğin şiirini yazmayı vazife addedip yazdık elhamdülillah. Şimdi yazdığımız kahve şiirlerine kahve severlerin kayıtsızlığı üstüne tefekkür etmekteyiz. Televizyonlarda karnaval havasında gösterilen kola reklamlarını taaccüple izliyor, kahve şiirlerinin bahtsızlığını ise sessiz bir buruklukla karşılıyoruz. Nedense yadımıza kahve ile ilgili tekerleme havasındaki bir dörtlük düşüyor. En sessiz halimizle sükut ikliminde;
“Kahvelerim pişti gel,
Köpükleri taştı gel,
İyi günün dostları,
Kötü günüm geçti gel” diyerek sükutu talim ediyoruz. Bir türlü söz ve yazı orucu tutamayışımıza hayıflanıyoruz.
İçimizden bir ses yahu mübarek, başka işin mi yoktu da çaya kahveye şiir yazmak gibi bir işe soyundun dese de o sesi şimdilik duymazdan geliyoruz. Bakalım “sabah ola hayrola, niyet hayır akıbet hayır” sözleri yaramıza bir nebze merhem oluyor. Ve bu iki aşina içeceğe yazma serüvenimize devam ediyoruz. Biz kahvenin hatırına yazsak da kahve severler kahvenin hatırına okuma lütfunda bulunmuyorlar henüz.
Bu satırları, sitemden ziyade acı kahve bağlamında acı bir gerçeği ifade etmek cehdiyle kaleme alıyoruz. Şiire olan kayıtsızlığın yanında kahveye olan sevginin ne kadar içten olup olmadığı noktasına ışık tutmaya çalışıyoruz naçizane.
Söze noktayı koymadan, kahveye olan aşinalığımız devam ettiği sürece hurufatla daha çok haşır neşir olacağımızı ikrar ediyoruz. Kahve şiirlerine olan kayıtsızlık kalemimize ve sözcüklere kanat olmaya devam edecek daha çok kahve yazısı ve şiiri tulu edecek inşallah. Yazdıklarımızı mektup babında bir şişenin içine koyup denize atacağız. O mektup nameden ve hâlden anlayan birinin eline geçinceye kadar sükut edeceğiz.
“Gün ola harman ola…”
Ankara,23.05.2015 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Konu kahve olunca hemen uğradım :)))
Ne güzeldi! Canım kahve ve sohbet edecek bi kaç dost çekti :)))
Teşekkürler yazıya ve
Tebrikler
Saygılarımla
zakir
zakir
"İçimizden bir ses yahu mübarek, başka işin mi yoktu da çaya kahveye şiir yazmak gibi bir işe soyundun dese de o sesi şimdilik duymazdan geliyoruz."
Dudaklarımızı sevgiliye uzattığımızdan daha sık fincana götürüyorsak elbette ki kahveye de şiir yazılır, çaya da. Saygılarımla.
Bu gün Ustalar neler yazmış, şöyle bir dolaşayım istedim. Sizin yazınıza takıldım kaldım.
Konu güzel.Çoğumuzun değinmeyi aklına getirmediği bir konu. Güzel de yazılmış. O da ne?
Mükeyyifat, ünsiyet,iksir,naşi, taaçüp, cehd, hurufat, tulu v.b. kelimelerle kurulmuş cümleler...
Peki bir şey anlamadım mı? Anladım. Ben Osmanlıcaya olan özel merakım nedeniyle bu ve benzeri
kelimelerin anlamlarını biliyorum. Sizin ne söylemek istediğinizi anladım.(Aslında Osmanlıca diye bir dil yoktur.Arabça ve farsçanın karışımı bir yapılanmadır.)
Peki soruyorum şimdi ; bu yazıyı okuyan kaç kişi bu kelimelerin anlamını biliyor ? Niyetiniz;
"Vay be bu yazıyı yazan bir derya, çok bilge biri" etkisi bırakmaksa bence yanılıyorsunuz.
Bilinen kullanılan kelimelerle yazmanız, yazınızı daha da okunur yapar.
O halde yapılan ne ?
"ukalalık" demek istemiyorum. Ama aklıma da başka bir şey gelmiyor.
Bu satırları okuyunca belkide beni "aslını inkar" la suçlayacaksınız. Hayır hiçte öyle değil.
Yeri gelince, bende buna mümasil kelimeleri kullanırım. Ama sizin yaptığınız ölçüde değil tabii.
Diğer yazılarınıza baktım onlar da öyle.
Profilinize baktım ; isminiz vasat, soyadınız mutedil,mahlâsınız Zakir. Yazınızın altında isminiz ;
İbrahim KİLİK. Ne gerek var bunlara ?...
Neyse fazla uzattım. Selamlarımla...
Bedri Tokul tarafından 5/23/2015 11:24:19 AM zamanında düzenlenmiştir.