KÖY ZİYARETİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KÖY ZİYARETİ
Sıtma tutmuş titriyordu elleri, güneşi kokluyordu
gizlice çaresiz bir aşk’ın altında ezilir gibi
yürüyüp gidiyordu bayır aşağı kırgın yorgun
gün çoktan solmuştu dağların ardında
mavi gökyüzü tükenmişti gelin olmuştu bir bahar
kafasının içinde yarım yırtık anılar dolaşıyordu
sahi daha önce ben burada yaşamış mıydım
gelmiş geçmiş miydim bu yoldan daha önce
yıllar var ki gelmemişti.
köyün girişinde mezarlık karşıladı onu ve sepelenmiş bir kaç ev eskiden buradalar mıydı anımsamadı.
uzun zaman olmuştu en kaçar gibi mi veda ederek mi hatırlamıyordu.
peki dedi öyle olsan kendi kendine konuşuyordu
alanda kahvehaneler sıralanmış eskiden nahiye olan bir köydü burası
biraz daha yürüdü artık evler sıklaşmaya başlamıştı
yolun iki tarafı bahçeli evler avlu duvarının üstlerinden mis gibi
hanımeli çiçekleri sarkıyordu
içini çekti çok özlemişim çok dedi
duvardan neredeyse yüzüne değen bir hanımeli çiçeğini eliyle burup çevirdi.
sağ kulağının arkasına geçirdi.
güzel dedi güzel az ileride dört ağzını geçtikten sonra karakoldan önce benzin
istasyonu vardı
eskiden her sabah tarlaya giderken hacı murat beyaz arabasının benzini
burada mı koyduruyordu hey gidi günler hey zaman ne ne çabuk geçti
yirmi yıl ne çabuk geçti diye iç geçirdi
kendi kendine konuşurken etrafına bakınırken vakit hayli ilerlemişti
beh be her şey eskisi gibi duruyor diye söylendi bre bir çivi çakılmamış buraya dedi.
yıllar sonra köye ayak basmak nicedir görmediği köyüyle hasret gidermek
için için söyleniyordu.
Köyün girişinde otobüsten indi tek tek bir şey atlamadan yürümek istiyordu bütün köyü
benzinliği geçti karakolun önünde durdu. bir kaç asker nöbet tutuyordu
bitiğinde eski tekel binası artık kullanılamaz durumda beş katlı camları kırık
beş katlı yarasalara yuva
Vay bre dedi eski tütün satışını hatırladı.
babam eve gelene kadar ne çok heyecanlanırdık
eski günler bir bir gözünün önünden film şeridi gibi geçiyordu.
Nihayet alana kadar gelebilmişti. Yabancı bir yer olsa çoktan bir kahvenin
önüne postu sermişti çay içmek için ne çok yorulmuş canı da ne çay istiyordu.
Ama eve kadar dayanmalıyım dedi. Köşe başında hala fıstıkçının dükkanı açık
Oradan ekmek çay sucuk aldı. birde sabahtan kalma bir kaç gazete
köy meydanı aynı duruyordu kimi yerlerinden yama görmüş eski evler
hala aynı duruyordu aralarda yeni birkaç apartmana benzer bir şeyler vardı.
Fıstıkçının bir kaç yıl önce öldüğünü duymuştu. Bakkalı torunları çalıştırıyor herhalde!
beni tanımadı diye geçirdi aklından kadın aman dedi şimdi fıstıkçı olsaydı bu yorgunluğun üstüne birde onunla çene çalıştıramazdım dedi.
fıstıkçı çenesi çok düşük adamdı doğrusu uzaktan annesi tarafından akrabalıkta vardı. Adam sende dedi şimdi fıstıkçıyı düşünecek zaman değil dedi.
Bademli yoluna kıvrılıp gitti aaa dedi eskiden eczane olan yerde pide salonu açılmış hemen dört beş tane töngül sardırdı. Doğrusu uzun zamandan beri yememişti. Gözüm aç davrandım. Ama sabaha da yerim diye düşündü.
Eve iki üç yüz metre kadar yaklaşmıştı.
İki gün önce ara sıra eve bakan Fatma hanımı telefonla arayıp bu günlerde gelmek istediğini söylemiş ortalığa bakmasını tembih etmişti.
Arayıpta ne iyi etmişti. Yoksa içeri giremezdim dedi
Nihayet çay içi köprüsünün üstüne kadar geldi.
Yolun üst tarafında harımları vardı.
söyle bir kafasını çevirdi baktı incir ağacı ile selamlaştı. harımı yabani otlar
bürümüş! İçi geçti çok iş var dedi çok iş.
Alaca karanlık olmuştu bile ara sıra mahalle sakinleri oradan oraya gidip geliyordu.
Artık bir çoğunu tanımıyordu bile..
Gerekirse yarın hepsiyle selamlarım dedi.
kendini eve zor attı hem acıkmış hem de yol yorgunluğu basmıştı.
içeri girdi. Doğru banyoya yürüdü ..
çeşmeye akıttı. güneş enerjisinden sıcak su akıyordu.
Çay suyunu ocağa koydu .
banyoya gidip yıkandı.
çayını demledi.
kendisine pas tutmaz tepsinin içine gelirken aldığı pideleri dilimledi
büyük saplı bardağa çay doldurdu.
üst üstüne bir kaç çay içmesine rağmen kendini çok yorgun hissediyordu.
Tepsiyi mutfağa görürüp koydu. kalanlara dolaba kaldırdı bir bardak bir tepsiyi sudan geçirdi.
Yarın dinç olmalıyım yarın dinç olmalıyım..
Annesinin sedirinin üstüne hemen bir çarşaf serdi .
Bu çarçafı hatırlıyordu kaneviçesine annesiyle beraber işlemişlerdi..
Annem annem dedi..
Yastık sargısını da öyle bahar ayağını sallamıştı epeyce yaz gelmişti .
hava sıcak üstüne petekli pikelerden çekti. yattı..
Öyle uzun bir uyku uyudu.. rüyasında çocuktu , çocuk gibi mutluydu..
Şaşkın uyandı! Uzun bir rüyadan ortalıkta ne köy nede annesinin evi vardı..
Hayırdır İnşallah deyip sesli düşündü.
Nurten Ak Aygen
YORUMLAR
güzel yazınızı severek okudum..lakin hasretlik dayanılmaz hal almış ve şimdi karlı daglar olmasaydı diyemecez yollar düzgün ister araba ister vasıta ile ne yapın edin dogru köye..yarınlar geç olmadan düşlerde kalmasın köy sevdası ......inanın ki bu size çok iyi gelecek...selam olsun gül diyarından