- 710 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
DAMGALAMAK VEYA DAMGALANMAK
Adım çıktı dokuza inmez sekize durumu esasında.Nedense hepimiz bir şekilde insanları kalıplara koyar ve asla o kalıplardan çıkamayacağını düşünürüz.Aynı şekilde insanlar da bizi o kalıplar içerisinde değerlendirir.Oysa değişim her an bu denli netken,insanoğlu gelişime bu denli açık yaratılmışken bunları yadsımak oldukça zor olmalı...
Hangimiz ’O zaten öyle...’ ile başlayan uzun cümleler kullanmayız ki?Ya da hangimiz yerli yersiz ’Ondan beklenir’ demekten alıkoyabiliriz kendimizi?Peki ’O’ zamanın akıntısında hiç mi değişmez?’O’nun tüm kötü alışanlıları geride bırakıp yepyeni bir insan olması hiç mi ihtimal dahilinde bulunmaz?Böyle bir toplumda bulunmaz tabii...Çünkü ’O’ hepimizin gözünde kötüdür,alçaktır,değişmez,değişemez.
Farketmiyoruz.İnsanlarının elinden iyi olma ihtimalini düşüncelerimizle ve onları koyduğumuz dar kalıplarla aldığımızı hiç farketmiyoruz.Değişime gözlerimizi kapatarak kaç kişiyi değiştirebileceği o kötü yaşama hapsettiğimizi bilmiyoruz.Oysa biz de biryerlere hapsoluyoruz ama yine de ’O’nun neler yaşadığını anlayamıyoruz.Hani bir şeyi 40 kez söylersen olur denir ya,biz 40 milyon kez söylediğimiz kusurlarında ’O’nu damgalıyoruz ve o damgadan kurtulmasına dilimizin nezaretinde izin vermiyoruz.
En sonunda biz de birileri tarafından damgalanıyoruz.Acı çekiyoruz ama çektirmekten asla vazgeçmiyoruz....