- 1026 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Zito i Epanastasis
Zito i Epanastasis (*)
Kanda’har şiir kitabında olduğu gibi Tuğrul Keskin, Zito i Epanastasis şiir kitabına da Seyit Nesimi’nin “Aşkım neşem varlığım, ahdım ile ikrarımdır / Her işimde nefsime hakim olan vicdanımdır” dizeleriyle giriş yapmıştır. Bu kitap, şairin on üçüncü eseridir. Geçmişle sıkı bağlar kuran birikimli bir şairimizdir Tuğrul Keskin. Bu kitabında da diğer şiir kitaplarında olduğu gibi gelenekten kopmamıştır.
Kitabın birinci bölümü, barış için ölümü göze alan iki yüz Komünist Partili Yunan askerinin imzaladıkları manifestoyla başlar. Bu manifesto aynı zamanda kitabın çıkış kaynağı ve özetidir. İki yüz Yunan askeri,1921 yılı Ocak ayının ilk günü, işgal kuvvetleri komutanlığının merkezi olan Balçıklıova (İnciraltı/Balçova) sahilinde, kardeşçe bir dünya özlemiyle savaşmayı reddettikleri için kurşuna dizilirler. "Zito i Epanastasis" adını taşıyan manifesto, Av. Saha İlham’ın Girit’te yaşayan Emfimio Taki Lakekis ile Maria Marioli’nin yardımları ile dilimize çevrilmiştir.
Kitap, ölen yoldaşlara selam eden uzun bir şiirle başlıyor. Zito i Epanastasis destansı bir havayla ele alınıp işleniyor. Şiirin içeriği ve biçimi de bu şekilde oluşuyor. Kahramanları öven, onları yücelten, onları içten selamlayan bir coşkuyla kaleme alındığı hemen seziliyor. Okuyucuyu içine çekiyor adeta. Eldeki tarihi belgelerin, kulaktan dolma anlatıların, duygu ve sezgilerin bir potada karışımıyla ete kemiğe bürünüyor kitap. Bu destansı yapı, ciddi bir çalışmanın da ürünüdür aynı zamanda.
Şiir ve destanlar birbirlerini tetikleyen ve de besleyen özellikleriyle öne çıkarlar. Anadolu gibi Ege sahilleri de zengin bir kültürün kaynağıdır. İyonyalı Ozan Homeros’un “İlyada ve Odysseia” Tuğrul Keskin’in bu eseri yazmasındaki etkisi yadsınamaz. Özetleyecek olursak, yazılan eserler, ozanların ortak duyarlılıklarının , ortak yapıtlarıdır da diyebiliriz. Şiirin çatısı, öfke üzerine kurulmuş olsa da bölüşümün, eşit koşullarda hakça olması gerçeğini yadsımıyor. Kin duyguları bile sonunda ışığa odaklanıyor. İnsanlık için aydınlanma her vesileyle dile getiriliyor.
Kitabın ikinci bölümü “Muhyiddin Abdal (Muhyi)” den bir alıntıyla başlıyor. “Sayılmayız parmağınan, tükenmeyiz kırmağınan / Taşramızdan sormağınan, kimse bilmez ahvalimiz”. Öyle anlıyoruz ki şairimiz gelenek ve görenekten, özetle Muhyiddin, Yunus Emre, Nesimi, Pir Sultan Abdal vb. halk şairlerimizden el almaya devam ediyor. Onlarla kan bağı içinde, gelenekten kopmadan şiirlerini anlamlaştırıyor. Onları günümüz şiir anlayışı içinde yorumluyor. Böylece bizleri geçmişten günümüze bir yolculuğa çıkarıyor. Şair, Sivas’tan gezi olaylarına kadar tüm olaylar şiirleştirmiş.
Zito i Epanastasis şiir kitabının üçüncü bölümü, yine Muhyiddin Abdal’dan bir alıntıyla başlıyor. “ İnsan insan dedikleri, insan nedir şimdi bildim / Can can diye söylerlerdi, ben can nedir şimdi bildim”. Şair, geçmişle günümüz olayları arasında bağ kurarak vermek istediği düşünceleri elli yaşının birikimiyle şiirleştiriyor yine. Bir ideolojinin şairinden beklenen davranışı, her vesile ile görüyoruz kısaca. Aynı ideolojinin şairlerinden el alıp el veriyor. Hayatta olan ve olmayan şairlere vefasını da böylece dillendirmiş oluyor.
Tabi ki bu şiir kitabıyla ilgili çok kapsamlı şeyler yazılabilir. Ancak bu kitabı irdeleyen arkadaşların fazla olması nedeniyle, yazıyı kısa tuttum. Sevgili dostum Tuğrul Keskin’e daha nice kitaplar diyorum…
(*) Zito i Epanastasis, Everest Yayınları 2014
M. Mazhar ALPHAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.