- 766 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AH KEŞKEM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
AH KEŞKEM 07-01-2011
Kapitalist düzenin bize verdiklerini ve bizden alıp götürdüklerini; Şuan elimizi yüreğimize koyup düşünmemiz gerekiyor.
Komsumun evi - villası var benim de olsun. Arabası özellikle Mercedes’i var benim de olsun.
Evi en kalite cihazlarla dolu benim de olsun. Ailesi ve çocukları marka giysi giyiniyor benim de olsun.
Maalesef nefsimizin kölesi olduk. Hiç bir şeye kanaat etmez olduk.
Olsun; olsun da “Ayağını yorganına göre uzatmayı bileceksin” dışarı çıkarsa üşür.
Üşüdüğümüzü belirli bir zaman sonra göreceğiz. Gördüğümüz anda; çok geç kalmış olacağız.
Böylece maddeye düşkünlüğümüz; bizi ailemizden; komşularımızdan; çevremizden; uzaklaştırdıkça uzaklaştıracak.
Hem aile içinde; hem de çevremizde yabancı olacağız. Hatta çoktan yabancılaştık birbirimize; ama bunu görme cesaretimiz yok. Görüyoruz belki de; ama kabullenmek de zorluk çekiyoruz.
’Zararın neresinden dönersek kardır’ diyerek öğüt verilirdi bize değil mi?
O zaman sorun ne?
Yüreğimizi sorgulamaya neden cesaret edemiyoruz?
Kendimizi sorgulamaktan niye korkuyoruz?
İstediklerimiz; rüyalarımız; her şeyin lüksü bizde de olsun diyoruz; neden niye niçin ve kimler için?
Çocuklarımıza pahalı markalı giysiler; pahalı oyuncaklar; okul gezileri ve turlar.
Onlar sussun şımarmasın gerisi bir şekilde hallolur diyoruz.
Asıl sorun; hallolmayacak olan sorun; onlara bu tavrımızla şımartmak olduğunu görmemektir.
Dünya’da hiç bir şey kendiliğinden düzelmiyor; değişmiyor. Geleceği düşünmeden hesaplamadan
görmeden yaptığımız her hangi bir konumun ceremesini (acısını) çekmeye hazır olmalıyız.
Sevgi yerine maddiyatla sevgisini satın aldığımız yavrularımızdan şimdi şikayetçiyiz; neden?
Oysa anne baba olarak yüreğimizin derinliklerine inip kendimizi sorgulasak; gerçeği orada göreceğiz.
Evet; bu zamanın gençliğinden şuan ki nesilden şikayetçiyiz.
Ama bir yerlerde yanlış yaptığımızı da kabullenmek zorundayız.
Çünkü maddiyatla sevgisini satın aldığımız yavrularımızı; maddiyat kölesi yaptık.
’Ekmek aslanın ağzında’ artık bunu görmek lazım. Her şeyin lüksüne ve mükemmelliğe endekslemişiz kendimizi ve evlatlarımızı.
Onlar belirli yaşa gelince de yaşanan sorunlarda onları suçlarız.
Kapitalizmin bize getirdiği lüksün ve mükemmelliğin; aile bağlarımızı; İnsana saygıyı; Büyüklere hürmeti; yıllarca süregelen örf ve adetlerimizi; kaybetme anına geldik.
Bilmeliyiz ki; mutluluk ufacık şeylerde saklı. Saklandığımız mazeret ise mükemmellik.
Mükemmelliğin; birlik ve beraberlik de gizli olduğunu öğrenmekte; öğretmekte geç kaldığımızı görmeliyiz.
Her insanın kendine göre bir yaşam felsefesi vardır. Kendi işimizi kendimiz görüp başkalarının bize vereceği ya da öğreteceği şeylerin bize uygun olmayabileceğini bilmeliyiz.
Başkalarının bize vereceği her hangi bir konum bizim yaşamımıza; bizim kişiliğimize; bizim hayat felsefemize yanlış gelebileceğini anlamalıyız.
Emin olmadığımız bir hayalin peşinden koşmanın bize açacağı zararı iyi hesaplamalıyız ki
kendimizle ve çevremizle barışık yaşayalım.
’Zararın neresinden dönersen kardır’ diyerek.
Elimizi vicdanımıza koyup; neslimizi devam ettirecek olan yavrularımızı oldukları gibi kabul etmek.
Onlara; dinleyen kulak olmak; kendi negatif birikintilerimizden ders alarak onlara yol göstermek.
Hataları ne olursa olsun; onların yüreğimizde ki sevgilerinin hiç eksilmeyeceğini söylemek.
Herhangi bir sorunlarında daima yanlarında olacağımızı; Sözde değil özde; Onlara hissettirmek.
Dünü unutmamalarına; bu günü adam gibi yaşamalarına ve yarına da hazırlanmalarına yardımcı olmak.
Hiç bir ferdin yaptığı is ’Altın tepsi’ ile sunulmuyor. Sunulmadı; sunulmayacak da!
Dar bir dünya’da yaşamak; yaşatmak mı?
Yoksa ufku açık bir nesil olarak geleceğe sağlam adımlarla ilerlemelerini sağlamak mı?
Hayat-yaşam pozitiflerle ve negatiflerle dolu. İnsanı insan yapan; kişiliğini oluşturan; benliğin geliştiren; sağlam adımlarla ileriye götürecek olan; geçmişimizdeki negatiflerdir.
’Ah keşkem’ yerine; iyi ki bu negatif olayları yaşamışım diyebilmeliyiz.
Çünkü yaşamımızdaki yaşadığımız negatifler; bizim geleceğimizde azığımız olacak.
Doğruyu; iyiyi ve güzeli seçme şansımız olacak.
Ninnilerle büyüttüğümüz yavrularımızı; ağzını açmış canavar misali; koca dünyanın boşluğuna mı bırakacağız?
Yaşadığımız olumsuzlukları bıraktığımız yerden tekrar ele alıp; çareler mi arayacağız?
Bir büyüğümüz der ki; ’Ya ninniye razı olacaksın, ya kışkışa’...
O zaman; ya öğreneceğiz öğreteceğiz; ya da ömür boyu keşkelerle yaşayacağız…
Keşkeler ile yaşamayın...
Keşkeler yaşatmayın...
Yazar Zekiye Doğan ile iletişim: [email protected]
YORUMLAR
Sevgili Zekiye hanımefendi,güzel bir konuya değinmişsiniz.Bunu fark etttiğimiz zaman geç olasın dilerim.Bu çarkın dışına atabilirsek kendimizi ve çocuklarımı bilin ki zafer bizim olacak. bu konuda bir seferberlik yaşanabilir.Şavası önce insan kendinden ve çevresinden başlatırsa en güzelini yapar. her iyilik dalgası büyüyerek genişlerse hepimizi mutlu eder.Güne yakışmış.Kutluyorum efendim.saygılar...
Zekiye Doğan
Tebrikler Zekiye Hanım
Mutluluğun dışımızda değil içimizde olduğu gerçeğini, aslında maddi hırsın devamlı bize sonu gelmeyen bir iç firar yaşattığını, bundan böyle sürekli kendimizden kaçtığımızı vurgulayan nefis bir yazıydı.
Bunu yendiğimiz gün dünya daha mutlu, daha müreffeh ve daha yaşanılası hâle gelecektir.
Okuyanı bencillikten bizcilliğe çağıran; dahası, varlığın satır aralarına dikkat çeken bir yazıydı.
Sizin bu "Ah Keşkem" adlı yazınızı dikkate almayan, mutlaka o bencilliğin çarkları altında ezilecek, günün birinde "Ah Keşkem" demeye mahkûm olacaktır.
Selam ve saygıyla.
Mesut Özünlü tarafından 4/8/2015 1:09:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mesut Özünlü tarafından 4/8/2015 1:10:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mesut Özünlü tarafından 4/8/2015 1:18:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Zekiye Doğan
En az emek insan evladına veriliyor artık. Ellerine bilgisayarları, cep telefonlarını ve bir de para tutuşturup başımızdan atıyoruz. Bahane hazır... Çalışan anne, baba... Artık büyük anneler de sahip çıkmıyor. Çocuk bebekken yuvada, sonra okulda, daha sonra nerede meçhul. Hayır mı gelecek böyle nesilden. Tabii ki gelmiyor.
Zevkle okuduğum ve takdir ettiğim bir yazı yazmışsınız. Güne yakışmış. sevgilerimle...