- 825 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hislerim Yüreğimi Kemiriyor
Her gece düşlerle kutsanmış bir aşkın ranzasında seni düşünüyorum
Yıldızlara avuç açan çocuk ellerimden yükseliyor özlemin duaları
Islanmış bir ürpertiyle kaçak kuşlar tünüyor ozan mevsimlerime
Kayıyor ayaklarımın altından toprak, hislerim yüreğimi kemiriyor
Yıllardır kavuniçi bir yürekle arşınlardım hayatı. Kimselere göstermediği o yüreğin dökümünü çıkarana kadar en kalın bulutları çekerdim üzerime. Miadı dolmuş sevdalara içlenirdim, bir bardak ay ışığıyla sarhoş olur, tenime vuran denizin iyot kokusuyla uyurdum. Kaç mevsim uyudum bilmiyorum, kaç ölü gömüldü kıraçlara, kaç çocuk ağladı hayatın yamaçlarında bilmedim. Kendi ırmağımda düş gezgini, kendi dağlarımın acılarına konaklayan bir çobandım. Her gece gömlekler değiştirdim, aşkı ilikledim. Her gece düştüm yollara, yıldız alacalarında uyudum. Ruhuma klonlanmış hüzünlerle bugüne geldim.
Sana en parlak tepsilerde bir yürek sunuyorum her gün. Yaşanmamışlarla dizili bir sevdalı yüreğin göğsünden. Seni özlediğimde, seni beklediğimde ve seni düşündüğümde yaralı bir bedenle koşup geliyorum yanına. Gözlerindeki umman ötesi iklimlere dalıyor, içinde sen varsın diye bütün mevsimlere tapıyorum. Seni izlerken gül yüreklim, yaşantımdaki bütün boş seneleri bir kalemde yırtıp atıyorum.
En büyük buluşmaların kasığından sızınca tutkular, yorgun gönlümde bitecektir sorular. Her sarılışın dalları kucaklamaz baharları ve her öpüşün ıslaklığı söndürmez yangını. Ruhumu izleyen göz başka iklimlerin yolcusuysa, ellerimi üşüten dokunuş bende değilse ve çığlıklarımın hazzını duyamıyorsa neye yarar kavuşmalar. Güneşli gözlerine ve dağ yelleri taşıyan öpüşlerinin sürgünlerindeydim yıllardır. Seni bekledim ben asırlardır.
Dumur dumur dudaklarının kıyılarında olmak vardı şimdi. Ellerinin sevdalı kavrayışlarını sineme çekerek. Meraklı gözlerindeki soruları paylaşmak vardı, gümbürdeyen deli yüreğine sevgimi yaslayarak. Bir sarılışla sana kapılmak vardı ömrüm, yaşantımdaki en güzel rastlantıya şiir şiir akarak. Ben ki, yanağındaki yaşa sürerim dudaklarımı, içerim ömür diye. Sözüm yüreğimdeki ulaşılmaz sevgiliye. Ben ağlarım, sen ağlama gecen gebe en güzel teselliye. Beni en iyi o dinler, onu sokulup uyurum birazdan, yürek anlamaz bundan sonra ne cazdan, ne sazdan.
Bir gün, o çok beklediğimiz baharlar bize de dönecekler yüzünü. Mutluluk aradığımız, mutlu gülüşlerle birbirimizi arzuladığımız mevsimler gelecek. Açacağız gönül kapılarımızı ardına kadar ve uzatacağız ellerimizi sonsuzluk gibi. ‘Al bizi de kollarına, bu kadar bekleyişle hak etmedik mi birbirimizi’ diyeceğiz gül yüreklim.
Mavi suların derinliklerine bedenini atınca gölgen düşerdi yosuna. Bir coşkuyla nefeslenir, tuzlu dilindeki sözcüklerle kahkahalar savururdun coşkuyla. Güneş dokunurdu sonra tenine, kızgın kumlardan yürürdün yüreğindeki türkülerle. Dudaklarına bir türkü sürerdin, göğsünü verirdin ılık ılık esen yele ve aşk derdin yokluğumun hüzünlü repliklerine. Bir şölene kurulurdun ardından, dilin deniz kokardı, yüreğin özlem, iç çekişlerime yaslanır sessizce ağlardın.
Tuzla ovulmuş bir ruhun sarılmalarıyla sönsün bu gece odanın ışığı. Terli bir günün kaygan öpüşleriyle yak yanıbaşındaki aşığı. Kanatlarını aç en hür uçuşlarla, bitir en sonsuz yalvarışı. Gece saklayamaz iniltilerini, getirir nasılsa çığlıklarını. Göz kapaklarına inen uyku bahanelerine saklandıkça benim denizlerimin tuzunu da aklayacak sular olacaktır ey sevda. Şimdi dola kollarını gerçeğinin dalgalarına, attığın her kulaç bir yankıyla seni benden uzaklaştıracaktır, unutma.
Sana vurgun dağların en dikine çıkarak bir masal yazacağım bir gün. Dağlar toprağa akacak. Bu yürek sana sevdalı denizlerin derinliklerinden bütün incilere ismini yazacak, bütün derinlikler kuruyup ova olacak. Bütün yıldızlara gözlerinin ışıltısını ve rengini vereceğim bir gün, ay çatlayacak hiddetinden, güneş sönecek öfkesinden. Sana bir sevdanın sarılışını yapacak bir gün bu yürek. İşte o zaman yaşam yeniden başlayacak.
Unuttuğum, belki de merhabana sakladığım bütün söz kımıltılarında bir fırtınayla eserek yol alırım kadın varlığına. Acıdan, tasadan, en soysuz yasadan çekip alırım seni yüce sevgimle. Dudağındaki doğurgan ovalara dalarak, ruhundaki güneşsiz odaları aşkımla açarak ve tüm bulanık gölleri gözlerinin rengiyle boyayarak yeşil bir dünyanın en soylu sevdalıları oluruz, seven yüreğimizi her an ölümsüz danslara kaldırarak.
Uzakta bir kutup yıldızı kahve servisi yapıyor geceye, denize düşürmüş şavkını. Nazlı bir edayla el sallıyor esen yelce. Ay düşünceli, fısıltılı bir gizlenişin korkusunu yaşıyor besbelli. Sen gülümsüyorsun ansızın, aşkı taşıyorsun yorgun gövdeme, sular kuruyor, çakılda tuzun izi, içimde adının nurlu ışıkları. Neredesin diyor şarkımız, gönlümüz birbirini arıyor, yokluğunla tarumar bir sızıyken yansıyor sulara anılarımız.
Adının ve andımın uğruna yoldum gecenin takvimini, sen yorgun anların kapılarından geçerken. Gün sıvadım güneşe ruhuma uğradı neşe, Bakışlarına daldım, günlük koşuşturmalarını sabrın köprüsüne astım ve seninle yaşanası anların kapsüllerini özlemle harladım. Dudaklarındaki kırmızı tabakaları en sevdiğin renklerle kapattım. Uzaktın, telaşlıydın ve mağrurdun. Gece kayıp gitti sensizlikle ve ben kapanan gözlerimi hayalinle araladım.
İki ayrı şehire bölünmüş bir bekleyişin uzak ihtimalleriyle bakacağız bugün de yollara. Kavuşmaya erteli kollarla sıralanacak yıldızlarımız çok uzaklarda. Bir şairin iç çekişleri işlerken notlara sen gözlerindeki mutluluk ışıltılarıyla yine baş olacaksın halaylara. Terin işleyecek sevda motifli urbalara, hüznün yapışacak parmaklarını tutan kollara ve birazdan düşeceksin seni geçmişine taşıyacak otabanlara.
Zorlu bir gecenin ardından şafak doğrulunca içimize, acıyan gönlümüzün yastığına sarılırız bir kez daha. Yollara düşer yeniden sevda, dalar aşkın karmaşık sokaklarına. Aynı tabelalara bu kez gözümüz ilişmez, aynı sokaklardan geçerken gözyaşlarımız kendini süzmez. Seni sevebilmek yokluktan varlığını kazanmaktı, yolculuk düşlerimin en belirgin macerasıydı.
Az önce özleminin çaresizlik köprülerinden geçerken boş bırakmadın ellerimi. Bir kelepçenin kilidi olmayan halkasıydın, saklı tortuların yenilenmiş aslalarına kapıldık birlikte. Hiçbir canlıyı sevmemek senin kadar, hiçbir düşte sensiz mutlu olamamaktı kimbilir. Geceye küfürler savurmak, sensizliğe isyandı, gözlerimden akan yaşlara farklı bir feryattı. Sana sarılışlarla tamlandım, seninle ben en uyanmasız uykulara sırf düşlerime gel diye daldım.
Bir gülün aksine düşer birazdan görüntün. Bir dağ olasım gelir, seni gecenin ayazından, puşt bakışların felaketinden korumak için. Az sonra kokun yayılır alanlara, mevsimler inine saklanır sessizlik üzerine doğrulur. Bir ormanın en ulusu olmak ister yüreğim, gözlerini saklamak için. Uzaktan seni izlerim, her adımını gözlerim ve her gülüşünle gururlanırım. Ben senin için evrenin merkezi olur, seni bir ömür en gizli yerimde saklar, bir derviş gibi sonsuza dek beklerim.
Selahattin Yetgin