- 542 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mustafa - Bölüm 10 –Hava Yine Yağmurlu Olacak Korkusunu Atalı Çok Oldu!
- “Merhaba arkadaşlar. Ben Ömer Ali Öztürk. Bugün Ali Danişment arkadaşım ve sizlerle beraber seferlerimizi gerçekleştireceğiz. Kazadan ve sıkıntıdan uzak olmamız dileklerimle rutin toplantımıza başlamak istiyorum.”
Ömer kaptan her zamanki inceliğiyle sözlerine başladı diye düşündü tüm ekip. Her zaman saygıyı ön planda tutmuştu. Taleplerini en iyi şekilde ifade eder, şahsi talebini ya da görevin gerektirdiği emirlerini gönül alarak belirtirdi. Ali Danişment hakkında tam bir yargı geliştirmekse zordu. Yeni yeni tanınıyordu. Göreve yeni başlayan Ali, öğretici pilot olan kaptan Ömer’in yanında yeni bulunmaya başlamıştı. Yeni görev almış bir pilotun öğretici pilotla uzun süre beraber uçmasını sağlamak eğitimin kalitesini ve kalıcılığını sağlamak açısından kurumun uyguladığı bir ilkeydi.
- “ İlk seferimiz Samsun’a gerçekleşecek. On kırk itibariyle kuleden kalkış iznini almış ve harekete geçmiş olmamız gerekiyor. Tahmini varış saatimiz on iki olacak ve kırk dakika sonra yani on iki kırk itibariyle Samsun kalkışımızı yapmak için Çarşamba kuleden kalkış iznini temin etmiş olmamız gerekiyor.”
Tane tane konuşan, özenle kelimelerini seçen Ömer kaptan birikimli bir edebiyatçı edasında sözlerine devam etti.
- “Hava raporlarına göre Samsun’da yoğun yağışlı ve fırtınalı bir hava bizi karşılayacak gibi duruyor. Şu an için rotamızda bir yenileme yapmıyoruz ancak Ankara bizden kendilerine yönlenmemizi bekleyebilir.”
Uyarı niteliğindeki sözleri bize hitap etmekten ziyade yolculara yönelikti. Nergis ve arkadaşları defalarca bahsedilen hava şartlarında uçuş gerçekleştirmiş, acemisi için oldukça heyecan verici anları bizzat yaşamıştı. Ama ilk seferlerinde korkusunu saklayamadığı, hatta içten içe büyük tedirginlikler yaşadığı birçok uçuşta bulunmuştu. İşe başladığının henüz üçüncü haftasındaki İstanbul-Barselona uçuşu ise yaşananlar bakımından hiç unutulmazlar arasında kalmıştı…
Uçak İspanya hava sahasına girmiş, hafif sallantılarla beraber hız sınırlaması olan on bin feetin altında seyrediyordu. Hava kontrol merkezinden gelen direktifler doğrultusunda yüksekliğini, yönünü ve hızını ayarlayan pilotlar bir yandan da uçağın radarlarından takip ettikleri doğrultudaki hava şartlarını kontrol ediyorlardı. Yardımcı pilot Ercüment kontrol merkezi ile irtibat halinde, kaptan pilot Ali Osman Öztürk ise uçuş bilgisayarı üzerinden manevraların sağlanmasını sürdürüyordu.
Beş bin feet yüksekliğe kadar inen uçaktaki durum artık korkutucu bir hal almaya başladı. Sağa sola sert yalpalamalar ve uçağın kendini düzeltmek için verdiği tepkiler sarsıntının etkisini derinden hissedilmesini neden oldular. Ali kaptan tecrübesi ve bilgisinin sayesinde rahat görünse de bizi derinden sarsan bu fırtınanın bir benzerini içinden yaşadığından Nergis emindi. Kaptan tercihini inişi sürdürmekten yana kullanmaya devam ettiği gibi kule de bu görüşünü destekler nitelikte vektör okumaya devam etti. Kurallar gereği kule lüzum görürse pisti inişe kapayıp bizi farklı bir havalimanına yönlendirebilirdi. Ama ne kule ne pilot bu yönde değerlendirmediler durumu. Ali kaptan burnu sürekli aşağı yönde tutuyor, uçak alçaldıkça sarsıntısı büyümeye devam ediyordu.
Gök gürültüsü ve şimşeğin etkisiyle uçak aydınlanıp kararırken fırtınanın artan şiddetiyle uçakta yaşanan sallantı da artıyordu. İlerleyen dönemlerde Nergis bu sallantıların benzerlerini hatta bir miktar fazlasını da yaşayacaktı ama bu uçuş daha evvel yaşanmamış şiddette olduğu için uçaktaki herkesi etkilediği gibi onu da derinden etkiliyordu.
Bir anda uçağın arka tarafından geldiği anlaşılan şiddetli bir gürültü duyuldu. O kadar şiddetliydi ki kulakları sağır edercesine gelen ses duyanların içindeki heyecanı kat kat yükseltti. Ardından geceleri iniş anında ufak bir ışıltı vermesi için açılmış led şeritli aydınlatma da sönmüş, farklı bir koku peyda olmuştu. Havalandırmadan geldiği anlaşılan duman ile beraber uçakta yayılan tek duygu şiddetli korku olmuştu. İniş için az bir zaman kalmışken hiç olacak iş değildi bunca olanlar. Herkes yerinde bu kadar oturması gerektiği bir anda aynı zamanda bir o kadar da yerlerini terk edip koşuşturmalıydılar. Büyük küçük, tecrübeli tecrübesiz herkesi tedirginlik ve korkunun zirvesine çıkaran asıl olay ise herkesin başının üst kısmında normal şartlarda kapalı bir kapağın altında bulunan oksijen maskelerinin tepeden aşağı bir serum hortumuna bağlı şekilde düşmesi oldu. Nereden bakılırsa bakılsın her birinin ansızın bulundukları yerden çıkması ve salınmaları her insanın az çok ürkmesine sebep olurdu. Görevliler için de hızla yürütülmesi gereken bir mesainin başlangıcını haber veren bir andı. Acilen yerinden kalkılmalı, oksijen maskesini takamayanlara yardım edilmeliydi. Nitekim hepsi bunu yaptılar; tabi Nergis de. Ama henüz tecrübesi yeterli olmayan Nergis sallantı anında nasıl hareket edeceği ve bir işi bu anda nasıl yapabileceği konusunda yeterli canlılığı yoktu. Her şey o kadar zorluyordu ki… Onca sallantı içinde uçak yere teker değip de ağır ağır körüğe doğru ilerlerken herkes bunalım ve stresi hala derinden hissediyordu. Tabi bunu artık hissedemeyen, ancak yanındakilere derin acı ve korku yaşatan yolcular da vardı. İki yolcu yoğun stresi daha fazla kaldıramayıp kalbine yenik düştü. Nergis ve uçakta bulunan herkes yolcuğun bıraktığı tesiri bir ömür hissetmeye devam edecekti.
Çok yolculuklar yaşanmış çok sallantılar hissedilmişti. Ama insan her birine alışırdı. Artık yaşananlar hissedilmez olmuş, bu anlarda yapılanlar standart hal almış. Kısacası her şey daha kolay olmuştu.
Ömer kaptan uçuş öncesi yapılan toplantıyı iyi niyet dilekleriyle bitirmiş ve tüm uçuş ekibini de peşine takarak park yerinde bekleyen uçağı hareketlendirmek yola koyulmuşlardı. Havaalanındaki yolcuların arasından da çalımlı şekilde geçerek apronda kendilerini bekleyen minibüse geçtiler, artlarından kıskanan ve özenen birçok göz bırakarak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.