- 720 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YALNİZ BİR EKMEK DİLİMİ
YALNIZ BİR EKMEK DİLİMİ
Sandalyesine oturdu.Ellerini masaya koydu. Dışarıya baktı. Sokak yine kalabalıktı.İnsanlar hızlı hızlı yürüyordu.Karşı da küçük bir ekmek büfesi vardı. Özellikle cuma günleri bu büfenin önü kalabalık olurdu.Emekliler,genç öğrenciler,çocuklar,otuzlu yaşlarındaki kadınlar sıraya girer ekmek alırlardı.
Nermin onları beşinci kattaki evinin mutfağından izlerdi . Ferah bir mutfağı vardı.Eskitmeli bir saat duvarında asılıydı. Girişte bir tezgahı , tezgahın üstünde ocağı, çay makinesi vardı. Mutfak dağınık değildi. Bardakları ise raflara özenle dizilmişti. Dolapları ise oldukça sadeydi. Dolapların yanında bir buzdolabı vardı.Mutfağı güneş alıyordu.Penceresinin önünde masası ve sandalyesi duruyordu. Apartmanın bu küçük şirin ekmek büfesine bakması çok hoştu. Büfenin yanı, çorak bir araziye bakıyor, etrafında küçük küçük gecekondular ve yer yer otçuklar yükseliyordu.
İşlek bir caddeydi burası. Asla boş kalmazdı. Sürekli dolmuşlar, taksiler, belediye otobüsleri, lüks ve klasik arabalar caddeyi süslerdi.Ara sıra Nermin otobüsten, dolmuştan inenlere bakardı.Ellerinde poşetleri varsa iç geçirip söylenirdi:
Nermin:
-Bulmuş yine parayı şuna bak! derdi.
Otuzlu yaşlarındaydı Nermin. Uzun siyah saçları vardı.Kavisli kaşları,iri siyah gözleriyle acem kızlarına benzerdi..Orta boyluydu.Minik bir burnu, gözlerine nazaran daha küçük bir ağzı vardı. Parmakları kürdan gibiydi. Kalem yerine onunkiler kullanılabilirdi.
Nermin büfeyi her zaman gözetlerdi. Onun en çok sevdiği şey yoldan geçenleri izlemekti.Onların ifadelerini pek seçemez ama elleri, kolları doluysa yorum getirir kendini avuturdu.Dışarıya baktı.
Büfenin önünde yine alışılmış bir sıra vardı.Büfeci yaşlı ve gözlüklüydü.Nermin’in duyduğuna göre büfeci emekliydi, günlüğü 10 liraya çalışıyordu. Dört tane de ekmek almaya hakkı vardı. Her gün sabah 9.00’da açıp, akşam 20.00 ’da kapatıyordu.Beyaz kasketi,üstünde uzun bir önlüğü vardı büfecinin. İki kasa duruyordu önünde.İçinden ekmekleri alıyor , poşetliyor bölmeli yerden müşterisine uzatıyordu. Müşteri parasını ödüyordu.Ekmeğini alan oradan uzaklaşıp gidiyordu.Arada sırada ekmek kuyruğunda kavgalar da oluyordu.
Özellikle belli bir yaşın üstünde olan tonton amcalar göbekleriyle gençleri iteliyor, daha genç olanlar ise arkasındaki teyzelerin ayaklarına basıyordu.Bu durum Nermin’in hoşuna gidiyor kıs kıs gülüyordu.Kürklü, topuklu ayakkabılı genç hanımlar, garip işsizler, öğrenciler, afacan çocuklar da bu ekmek kuyruğuna giriyordu.Fakirlik ya da zenginlik ayrımı yoktu.Halbuki bu belediye ekmeğiydi.Zenginin burada işi neydi? Zenginler de ekmek yemez miydi?
Nermin, kuyruğa şöyle bir baktı. Orta sıralarda duran beş yaşlarındaki bir çocuk gördü.
Nermin:
-Yine ezecekler seni yavrucuğum çabuk al ekmeğini!Ah bu büyükler hep büyükler küçükleri ezerler!Çabuk al ekmeği hadi çocuk çabuk.Annesi de göndermiş küçücük çocuğu ilgilenmiyor bak bak...Kesin komşu Ayşe’nin çocuğu bu.
Çocuk çelimsizdi. Büyük bir ayakkabı vardı ayağında. Renkleri solmuş bir kazak giyinmişti.Yamalı pantolonunu sürekli yukarı çekiştirip duruyordu. Büfecinin verdiği ekmekleri küçük elleriyle sıkı sıkı tutu.Parasını verdi. Oradan uzaklaştı.Sonra şişman, gözlüklü, üstünde uzun bir mont olan adam dikkatini çekti.Elinde bir deri bir çantası vardı. Sağ eliyle çantayı tutuyor, sol elini cebine koyuyordu. Arada da ayakkabılarına bakıyordu.Nermin gözlerini kıstı adama dikkatle baktı. Kaç tane ekmek alacağını düşündü.Kendi kendine söylendi:
Nermin:
-Bu adam bir kasa alır kesin... Gitsin fırın açsın, tıkına tıkına yer.Maaşının yarısı bunun ekmeğe gider be...Ne yapacak o kadar ekmeği ? Mevlid mi okutacak ? En son 10 tane ekmek alsında karnı doysun.Diğerlerine de kalsın.
Nermin ’ın dediği oldu. Adam 10 ekmek aldı. Büfeci de şeffaf bir poşete koydu. Heybetli adama uzattı.Adam sol elini cebinden çıkardı.Parayı verdi. Ekmeklerini aldıktan sonra oradan uzaklaştı.
Nermin şaşırdı giderek ekmek kuyruğu artıyordu.Uzadıkça uzuyordu. Genç bir erkeğin kuyruğa sızmak istediğini gördü.Yirmili yaşlarındaki bu genç yavaş yavaş ilerliyor aralık bulduğu yerden kuyruğa dahil oluyordu.Elinde kitapları vardı. Üstündeki deri montuyla oldukça havalı duruyordu.Saçları ise kısaydı.Ayağında spor ayakkabıları vardı. Nermin iç geçirdi:
Nermin:
-Hey gidi gençliğe bak sen! Hep uyanık kurnaz bu gençler. Araya nasıl da sızdı gördün mü Nermin?Sen olsan yapamazsın pısırıksın sen pısırık!
Yirmili yaşlarındaki bu genç araya sızdı iki ekmek aldı büfeciden. Cebinden parayı çıkarıp verdi. Kimsecikler uyanmadan oradan uzaklaştı. Nermin ise gence hem kızdı hem de hayranlıkla baktı.Nermin’in cesaret edemeyeceği bir şeydi bu. Sonra komşuları ne derdi ona ?
Büfeci ise sıradaki müşterisini bekliyordu. Büfeci müşterisini bekleyedursun Nermin duvardaki saate baktı. Saat 19.32 ’di.Kuyruktaki insanlar sabırsızlanıyor, bir an önce ekmeklerini alıp gitmek için acele ediyorlardı.
Başında bir yemenisi, üzerinde yeleği, desenli eteği ve ayağında naylon çarıkları olan bir kadına gelmişti sıra.Beş ekmek aldı bu kadın. Kadın yeleğinden cüzdanını çıkardı. İçinden para aldı. Büfeciye uzattı. Nermin ’de bu kadını süzdü.
Nermin:
-Kalabalık bir aile herhalde. Kadın beş ekmek aldı. Eee tabi yeter mi çocuk var çoluk var yetmez ?
Nermin saate baktı. Saat 19.32’ydi. Bir kaç saniye düşündü.
Nermin:
-Tam da iş çıkışı gördün mü Nermin?Kadıncağıza da yeni sıra geldi. Evde çocukları bekler, kocası işten döner.Her gün 5 ekmek alsa bu maaş nasıl yeter?
Nermin üzüldü. Gözleri doldu. Kadın yavaş yavaş büfeden uzaklaştı. Zavallı kadının yüreğinde kim bilir ne dertleri vardı ?Bilemezdi Nermin sadece uzaktan izliyordu olup bitenleri...Sandalyesinden kalktı. İçi sıkılmıştı. Çay makinesinin yanına gitti.Raftan bir bardak aldı. Şeker atmadı. Çay döktü bardağına.Yine sandalyesine oturdu.Vakitte hızla ilerliyordu.Kuyruk azalıyordu.İçinden aşağıya inmeyi düşündü.
Nermin:
-Ekmekler bayatlamıştır inmesem mi ?İneyim ya hiç mi bayat ekmek yemedin sen Nermin? diye söylendi.
Çayını yudumladı. Dışarıya baktı sırada üç kişi vardı. İkisi kadın biri erkekti. Kadın şık görünüşlü biriydi. Nermin onu bankacıya benzetti.Bu kadar parlak montu ve çantayı ona göre bankacı hanımlar kullanırdı. Hele topuklu ayakkabıları oldukça şıktı kadının.
Nermin:
-Bankacı bu kadın. Gör Nermin bankacılar bile belediye ekmeği alıyor, sen üşeniyor musun aşağıya inmeye? Sadece ev hanımları almıyor senin gibi...
Kendi kendine sordu Nermin. Cevap alabildi mi kendisinden bilinmez.Oldukça şık gözüken bu kadın da ekmekleri aldı. Hızlı adımlarla uzaklaştı.
Sırada son iki kişi kalmıştı. Nermin çayını bitirdi.Sırada bir kız bir de erkek vardı. Kız oldukça gençti. Uzun kıvırcık saçlarını savuruyordu kız. Üstünde hafif bir montu, siyah bir pantolonu ve rahat ayakkabıları vardı.Bir ekmek aldı. Parasını ödedi ve oradan uzaklaştı.
Daha sonra Nermin son kalan genç erkeğe baktı. Nermin aşağıya inmeye karar verdi. Saate baktı.Saat 19.50’ydi.Büfenin kapanmasına yaklaşık 10 dakika vardı.
Nermin:
-’Kapanmadan ekmek alayım. Ah Nermin ah hep son ana bırakıyorsun işlerini.’ dedi kendine kızdı.Tekrar camdan baktı. Kulağında kulaklık olan genç erkek duruyordu. Daha sonra Nermin vestiyere yöneldi. Montunu , cüzdanını aldı .Aşağıya inmek için kapıdan çıktı. Hızlı hızlı indi.
Kulaklıklı genç hala gitmemişti. Gülümsedi Nermin. Onun arkasına geçti.Genç iki ekmek aldı parasını verdi. Sıradan çıktı ama büfenin yanından ayrılmadı. Nermin’e bakıyordu.
Nermin büfeciden ekmek istedi.
Nermin:
-Bir ekmek alacaktım.
Büfeci baktı kasalar boştu.
Büfeci:
-Kalmadı...
Nermin’e ekmek kalmamıştı. Kızdı kendisine Nermin söylendi:
-Sabahtan akşama kadar oturup izlersen olacağı bu.Aferin Nermin sana!
Genç kulaklıklarını çıkarmıştı. Nermin’i kulak kabartmış dinliyordu.Poşetine baktı. Sonra ekmeğin tekini vermek istedi.Nermin’in yanına yaklaştı. Ona ekmeği uzattı.
Genç:
-Buyurun hanımefendi! Ben birini verebilirim .
Nermin şaşırdı. Bu devirde kimse kimseye günahını vermezken, hiç tanımadığı biri ekmeğini veriyordu. Büyük şaşkınlıkla Nermin:
-Eeee..Siz almışsınız onu ne diyeceğimi bilemedim. Teşekkür ederim.
Nermin parasını gence vermek istedi. Elini cebine attı. Gençten ekmeği aldı. Parasını uzattı.Genç parayı almadı.Kulaklıklarını taktı ve oradan uzaklaştı.
Nermin donakaldı. Elinde ekmek öylece giden gencin arkasından baktı.İçinden binlerce fikir geçiyordu. Nermin’in ama hiçbirini de duymuyordu. Rüya da sanıyordu kendini. Gencin kendisinden para almaması hoşuna da gitmişti. Kimse kimseye karşılıksız ne verebilirdi ki ?Güldü
Nermin. Büfeci Amcaya baktı.
Büfeci:
-Kapatıyoruz kızım ! Hadi sana iyi akşamlar. Dışarısı birazdan soğur, üşütürsün haydi git evine git .
Nermin yavaş yavaş evine yöneldi. Büfeci ise önlüğünü çıkardı. Kasaları topladı. Bölmeyi kapatıp oradan uzaklaştı.Nermin hiç aşağıya inmemişti. Saatlerdir camdan dışarı bakıyordu.Yalnızca ,bir ekmeği önünde dilimlere ayırıyordu.Mutfağı sıcaktı ama üşüyordu.
Evet sevgili okuyucularım bu hikayede burada bitti. Zavallı Nermin başlığı olmayan bu hikayeyi her gün cam kenarından bakıp bize anlatıyordu.Büfeci İle Nermin koyabilirdim başlığı ama kulaklıklı genç üzülebilirdi..Bende ’yalnız bir ekmek dilimi’ koydum gitti.
SON
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.