- 624 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LSD
Öyle zamanlar olur ki, hatırlamak istediklerimizi hatırlayamaz, aklımıza getirmemek istediklerimizi bir an olur bütün canlılığıyla hatırlayıverirsiniz.
Yıllar önceydi, ama hayatım boyunca yaşadığım en çılgın ve en renkli geceydi.
Temmuz ayının ortalarıydı, hava sıcaktı, Psikolojik sorunları olduğunu bildiğim bir arkadaşım vardı o zamanlar; gerçi bir çok rahatsız arkadaşım olmuştu hayatta, bende onlardan kimi zaman etkilenmiş, kimi zaman bende rahatsız olmuştum, dikkat ederseniz, bu tür insanlar hayatta bir yerlerde karşılaşırlar, birbirlerini tedavi etmek değildir amaçları, zaman öldürmekte değildir, öylesine; hayali bir arkadaş gibidirler.
Bazen uzun zaman göremezsiniz, bazen bir süre görüşürsünüz, ama sonra bir den ortadan kayboluverirler. O sıcak temmuz akşamında, arkadaşım Hasan; bu akşam işin yoksa takılalım demişti, bende kabul ettim, evlerinde kimse yoktu.
Üç beş bira alıp oturacaktık, eve gittiğimiz de sana bir süprizim var dedi.
Biralarımızı içerken cüzdanından iki adet posta puluna benzer bir kağıt çıkardı, bunlar üzerlerin de resim olan bizim posta pullarına benziyordu.
Ne yapacağız bunları diye sorduğumda, dilinin üstüne koy dedi, ben ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yokken pulu alıp dilime koydum, pul yavaş yavaş eriyordu.
Pul ağzımın için de tamamen eridiğinde kağıt olan kısmını da yedim ve oturup sohbet etmeye başladık.
Saat akşam 22,00’ydi.
Bira içiyor havadan sudan konuşuyorduk.
Pulların ne olduğunu sordum hasana acid dedi, bir kola gibimiydi, nasıl bir şeydi, anlamış değildim, tekrar sorduğum da LSD dedi, hiç bir fikrim yoktu ne olduğuyla ilgili.
Saat 23’e doğru gelmekteydi, biralardan kafamız hafif çakır olmaya başlamıştı, nedendir bilinmez çok gülmeye başlamıştık,sürekli bir şeyler düşünüyor, düşündüğümüz şey bizi gülmekten öldürüyordu.
Saat 24e doğru geldiğin de artık hiç bir şeyin yerinde durmadığını gördüm, baktığım her şey hareket ediyor, çalan müzikle birlikte adeta herşey dans ediyordu.
Kapı koluna asılmış bir bez vardı, herhalde bir tahta beziydi, havada öyle tuhaf uçuyordu ki, sanki bir insan gibiydi, simsiyah bir bezdi.
Lakin bir insan gibi karşımda durmadan oynuyordu.
Saat gece yarısını çoktan geçmişti, ama arkadaşım her şeyin daha çok yeni başladığını söylüyordu.
Odada oturuyorduk, ışıkları söndürmüştük, bilgisayarın ekranından yansıyan ışık, etrafımızda rengarenk ışıkları dans ettiriyordu.
sarı yeşil, özellikle yeşil renkler ağırlıktaydı.
Birbirimize baktığımız da kafalarımızın değişik şekillerde olduğunu görüyor, gülüyorduk, deliriyormuyduk, ne oluyordu anlamış değilim, ama bir seyahate çıktığımız belliydi.
Ruhumuz bedenimizi terketmişti.
Saat üçe geliyordu. Hasan dışarı çıkalım dedi, nasıl çıktığımızı hatırlamıyorum.
Sokak o kadar sessizdi ki, yürümeye başladık top sahasının orda ki yürüyüş parkına doğru; ayaklarım yerin altına girip çıkıyordu, sanki çölde yürüyor gibiydim.
Köpek havlamaları duyuyorduk, kaçıyorduk, ama hiç köpek göremiyorduk.
Yürüyüş parkına geldiğimiz de ağaçlık olan bölgeye doğru yürümeye başladık, bir ağacın dibinde bir insan gördük, bir ceset olduğunu düşünüp korkup kaçtık, öyle bir kaçıştı ki son süratle birbirimize bakıp sanki yarış ediyormuşçasına kaçıyorduk.
Tekrar eve döndük, eve nasıl döndüğümüzü hatırlamıyorum.
Evde yine her şey oynuyordu, hasan duvara tırmanan bir böceği yakalamaya çalışıyor, bende izliyordum.
Böcek birden duvarın içine girdi, görünüyordu fakat yakalayamıyorduk. Hasan bir an elini atıp yakaladı böceği, tuvalet deliğine attı.
Bilgisayara bakmaya başladık, lakin hiç birşeyi okuyamıyordum, yazılar adeta dans ediyordu, okumak mümkün değildi.
Saat sabah altıya geliyordu, her şey yavaş yavaş şiddetini yitiriyordu, bizden de bir şeyler gidiyor muydu emin değilim, ne gibi rahatsızlık vereceği hakkında bilgim yoktu, sabah olduğun da hiç uyumamış olduğumuzu farkettim, uykum yoktu, sabah saat ona doğru hasan’dan ayrıldım ve o günü hayatım boyunca hiç unutmadım, bir yolculuğa çıkmış gibiydik.
seyahet ediyor, geziyor, ne düşünürsek oraya gidiyorduk.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.